0.5

305 34 39
                                    






Ertesi gün başımda feci bir ağrıyla uyandım. Vücudumun her bir noktası ağrıyordu sanki. O kadar halsizdim ki gözümü açtıktan bir saat sonra yataktan kalkabildim. Simay arayıp neden okulda olmadığımı sorduğunda cevap vermeme gerek bile kalmadan sesimden anlamıştı hasta olduğumu. Yataktan en sonunda çıkabildiğimde yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Aslında sıcak bir duş iyi gelebilirdi ama hiç halim yoktu.

Simay'a söz vermiştim bugün onlarda kalacağıma dair. Ama bu gidişle yataktan tüm gün çıkamayacak gibiydim. Odamdan bir şeyler atıştırmak için çıktığımda aşağıdan sesler yükseliyordu. Merdivenlerin sonuna ulaştığımda ayaklarımda bir çorap bile olmadığı için kendime saydırıp durdum. Sonra neden hasta oluyorum diye sorguluyordum arsız gibi. Üzerimde de şort takımım vardı.

Mutfak kapısına ulaştığımda, "Kim o kadın?" diye neredeyse çığlık attı annem. Mutfaktalardı. Babam giydiği takım elbisenin içinde yaşına rağmen fazla karizmatik görünüyordu. Annem zaten bütün hayatını, insanları ablam olmadığına inandırmakla geçirmişti. Fazlasıyla alımlı ve auralı olduğu için her girdiği ortamı aydınlatırdı. Ama benim en büyük karanlığımdı işte.

Onları umursamadan kendime büyük bir kupada sıcacık kahve yapmak için kahve makinesinin önüne geçtim. Babam tam o sırada, " Ne kadını? Ne saçmalıyorsun sen Evgin? Kızımızın yanında ne konuştuğuna dikkat et." dedi dişlerinin arasından. Sanki beni çok umursarmış gibi öne sürüyordu. Tek amacı konuyu kapatmaktı.

"Onun ne umrunda ki bu durum umrunda olsun? Merak etme cici kızın beni aldatmandan etkilenmez. Nemrutun teki o."

Annemin lafını bitirmesi üzerine babam gözlerini bana çevirdi. Annemi ilk aldatışı değildi. Son da olmayacağına adım kadar emindim. Annem de sırf magazine malzeme olmamak adına yıllarca susmuştu bu duruma. Sanki kendisi çok farklıymış gibi gelmiş burda hesap soruyordu.

Annemin cümlesi üzerine hissiz bir gülüş firar etti dudaklarımdan. Onu umursamıyor oluşum, canımı yakamadığı düşüncesi en büyük delirme noktasıydı. Deliriyordu ben ona karşılık vermedikçe. Babamın gözlerinin içine bir süre baktım. İlk gözlerini üzerimden çeken babam oldu. En azından utanması vardı.

" Ne gülüyorsun? Yalan mı ha söylesene? Umursamaz, suratsızın tekisin. Birde dalga geçer gibi gülüyor. Hiç zoruna gitmiyor değil mi insanların senin hakkında bunları düşünmesi? Gurursuz soytarı."

Babam, annemin bütün nefretini üzerime kusması adına mutfaktan sıyrılmıştı bile. Ne zaman beni savundu ki zaten? Bazen kendi yaptığı pislikler ortaya çıkınca annem ona karşılık verip hesap sorduğu zaman beni ikisinin olduğu ortama sokardı. Annem bütün nefretini bana kussun diye. Hep her şeyden ağır gelmiştim annem için. Ama nefret anlamında. Beni karşısında görünce dünya üzerinde ona yapılan en büyük kötülükleri bile unutur sadece bana odaklanıp nefretini kusardı. Gülüp geçerdim ama odamda çok ağlardım.

"Gurursuz mu? Ben mi?" derken bir yandan gülüyordum. "Gurursuz değilim majka. Sadece seni umursamıyorum. Nefretin umurumda bile değil çünkü benimkiyle yarışamazsın." dedikten sonra kahve makinesinden büyük boy kupa bardağımı aldım. Kahvem hazırdı ve mis gibi kokuyordu.

Mutfak kapısına doğru ilerliyorken koluma yapıştı. Kinini tam kusamamıştı belli ki. "Sen mi benden nefret ediyorsun? Sürtük. Annenim ben senin düzgün konuşacaksın benimle. Duydun mu?" derken kolumu sıkıyordu. Gözlerinde ki saf nefreti bir kez daha görmek nedense canımı yaktı. Ona hiçbir şey yapmamıştım. Sadece doğmuştum. Sadece varolmuştum. O kadar...

"Majka? Peki sen benim annemsin ve ben buna göre davranacağım," dedim. Sesimden alay akıyordu. Kolumu ellerinden kurtardığımda ufak bir sızı kapladı tuttuğu yeri. Ona belli etmeden yürümeye devam ettim.

KATRAN +18 | TextingWhere stories live. Discover now