14.Bölüm

48 5 4
                                    

"BÜYÜK ÇARPIŞMA"

İyi okumalar❤️




Eftelya ve Bora tam yanımızda duruyorlardı onlara zarar gelmesin diye dışarıya çıkmaları için işaret yaptım onlar kalmak için biraz ısrar etseler bile dışarıya çıkmalarına ikna etmeyi başardım onlar dışarıya çıktıktan sonra, biz Alparslan'la ikimiz ellerimizi yukarıya doğru kaldırdık ve parmaklarımızı birbirine kenetledik.

Benim tarafım bir anda alev almaya Alparslan'nın tarafı ise buz oluşmaya başladı Berkay ve Beyza ne kadar kaçmak isteselerde bir yere kaçamıyorlardı. Çünkü kaçacak bir yerleri yoktu, benim bedenimin bir tarafı buzla kaplandı Alparslan'nın bedeninin bir tarafı da alev almaya başladı. Beyza ve Berkay buz ve ateş çemberinin tam ortasında kalmışlardı korkuyla bize bakıyorlardı.

Pencereye baktığımda Eftelya ve Bora pencereden içeriye bakıyorlardı. Bir anda alevler yükselmeye başladı ve adeta alev ve buzdan oluşan hortuma benzer bir görüntü ortaya çıktı. Gözüm bir anlığına Berkay'ın adamlarına kaydı buz parçaları birer keskin cam parçası olarak onlara doğru isabet ediyordu bir kaçını ise sıyırıp geçmişti ama adım kadar emindim hepsinde derin çizikler oluşmuştu. Büyük ucu sivri olan bir buz parçasını Beyza'ya doğru yönlendirdim, iki kere kurtulmuştu bu sefer kurtuluşu olmayacaktı, buz parçası Beyza'nın bacağına denk gelecek şekilde ona yönlendirdim ve olabildiğince derin sapladım.

Beyza'nın çığlığı etrafı inletecek derecede çok yüksek çıkmıştı. Berkay'a baktığımda ayakları yere sabitlenmişti hareket edemiyordu. Dizlerine kadar buz oluştu, Alparslan'a baktığımda bunu onun yaptığını anlamam çokta uzun sürmedi. Ardında buz ve ateşten oluşan hortum bir anda iki kurda dönüştü kurtlardan biri buz diğeri ise ateştendi ben ve diğerleride olmak üzere hepimiz onlara bakıyorduk ardından çok yüksek bir ses çıktı biz hâlâ buz ve ateşten olan iki kurda bakarken Alparslan bir anda beni sarstı ve bağırdı,

"KOŞ!" dedi Alparslan elini elimden ayırarak ben hâlâ iki kurda bakıyordum Alparslan benim gelmediğimi görünce elimi yakaladı ve ikimizi de dışarıya attı. Biz dışarıya çıkacağımız zaman bir anda bir patlama oldu ve ben yere düşüm Alparslan ise üzerime düşmüştü. Barakaya baktığımda alev alev yanmaya başladı. İçeriden çığlık sesleri geliyordu ardından çığlık sesleri kesildi.

Ne yani içeridekiler öldü mü? Onları biz mi öldürdük? Artık birer katildik!

Alparslan üzerimden kalkmıyordu.

"Alparslan hadi kalk" dedim. Ses vermedi.

"Alparslan hadi kalk üzerimden bebeğim!" yine ses vermedi.

"ALPARSLAN ŞAKANIN SIRASI DEĞİL HADİ KALK!" yine ses yoktu ağlamaklı bir sesle ona bağırdım ama ne ses verdi ne kıpırdadı. Onun başını tutup yavaşca üzerimden devirdim, yüzü yara içindeydi beni uzaklara götüren mavi gözleri kapalıydı, üzerine kapanarak ağlamaya başladım nefes aldığını duymuyordum. Onu kaybedemezdim bağırdım onu sarstım ama uyanmadı.

"O ÖLDÜ BENİM YÜZÜMDEN ÖLDÜ! DUYDUN MU BENİ EFTELYA O BENİM YÜZÜMDEN ÖLDÜ!"

"Sakin ol Defne senin bir suçun yok."

EFTELYA BENİM SUÇUM ! O ÖLDÜ AŞIK OLDUĞUM ADAM BENİM YÜZÜMDEN ÖLDÜ!"

ben haykırarak ağladığımda alevler çoktan yükselmişti bize doğru gelmeye başladı alevler. Ben Alparslan'a bakarken gözüm onun karnına kaydı, büyük bir buz parçası onun karnına saplanmıştı, beyaz tişörtü kan içindeydi. Gözümden yaşlar akarken alevler bir anda söndü ıslak gözlerimle Eftelya ya baktım, bulunduğumuz yerde okyanus vardı.

Eftelya güçlerini kullanarak okyanustan alevleri söndürecek kadar su kaldırıp barakanın üzerine getirdi ve yaptığı hareketle su yukarıdan yanan barakanın üzerine dökütü ve yangını söndürdü. Eftelya beni yerden kaldırmaya çalıştı ama kalkmadım onu orada bırakıp gidemezdim.

"Defne hadi kalk!"

"Ben burada kalıcam siz gidin bende burda ölücem onun yanında!"

"Defne yeter hadi kalk lütfen hem Bora onu bildikleri bir şifacı varmış oraya götürücez Alparslan'ı Kalk hadi!" dedi kırmızı ve ıslak gözlerle Eftelya ya baktım sonra tekrar Alparslan'a döndüm ve üzerine kapanarak

"Bora yaşayacak de şifacınız onu iyileştireceğini söyle bana lütfen! Eğer o ölürse ben yaşayamam!" dedim hâlâ ağlıyordum Eftelya kolumdan tutup beni kaldırdı, ben Bora ya yardım ederek Alparslan'ı arabaya kadar taşıdık sarsmamamız gerekiyordu. Eftelya öne Bora sürücü koltuğuna ben ve Alparslan arka koltuğa ben koltuğa oturdum ve Alparslan'nın başını dizime indirdim. Bora hemen arabayı şifacının mekânına hızla sürdü.

***

Şifacıya geldiğimizde Bora ve ben Alparslan'ı içeriye taşıdık. İçerideki şifacı adam önce bana baktı sonra Bora'ya dönüp benim bilmediğim bir dilde konuştu, ardından şifacı bize Alparslan'ı uzatacağımız yeri işaret etti ben ve Bora hemen Alparslan'ı yatırdık ardından adam Bora'nın kulağına fısıldar şekilde konuştu sonra geri çekilip Alparslan'nın yanına gidip durumuna baktı.

"Defne şifacı diyorki kız dışarıda beklesin."

"Ona burada kalmak istediğimi söyle! Ben burada kalacağım!"

"Olmaz Defne hadi çık ben sana söyleyeceğim durumunu merak etme." dedi ben ise başımı hayır anlamında salladım. Bora bir anda gelip kolumu tutup beni dışarıya doğru sürükledi.

"Bırak kolumu benim onun yanında olmam lazım o yüzden çekil önümden!"

"Sana durumunu söyleyeceğim işte ısrar etme de burada bekle! İçerisinin kalabalık olmaması lazım şifacı bizzat kendisi söyledi! Şimdi zorluk çıkarma ve burada bekle!" dedi gözümdeki yaşlar durmuyordu, dizlerimin üzerine çöküp haykırırcasına ağlamaya devam ettim.

Eftelya yanıma çömelip beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir saat geçti Bora hâlâ gelmemişti. Ağlamaktan neredeyse bayılacak gibi oldum, ayağa kalktım ağlayarak içeriye doğru ilerliyordum dengemi kaybedip yere düşücekken Eftelya gelip kolumdan beni yakaladı ve düşmeme mi sağladı.

Tam o sırada Bora içeriden çıktı ve yanımıza geldi. Ben ıslak ve kızarmış gözlerle Bora'ya baktım yüzü asıktı bana söylediği şeyle dizlerimin üzerine tekrar çöktüm ve daha çok ağlamaya haykırmaya başladım.




Oy kullanmayı ve beğendiğinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın sizleri seviyorum ❤️

Lütfen oy verin ve yorum yapın beğenip beğenmediğinizi öğrenmek istiyorum

Yeni bölümü bu akşam yada yarın akşam atarım.

Her An Her ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin