on dört

40 9 0
                                    



Yavaş yavaş yürürken Elifay, Aksel'e bir bakış attı ve beni umursamadan en önden ilerlemeye başladı. Bu sırada Aksel'de benim yanımda yürümeye başlamıştı.

Başım öndeyken sessizce kafeteryaya yürüdük. O da ellerini pantalonunun ceplerine sokmuş sessizce yürüyordu.

Kafeteryaya girince Elifay'ın bir masaya oturmuş bizi beklediğini gördüm.

Oraya gitmek istemiyordum.

"Sen git otur, ben de içecek bir şeyler alayım." dedi Aksel bana dönerek. Usulca başımı salladım ve masaya doğru ilerledim.

Masaya ulaştığımda Elifay'a baktım. Ellerini göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. "Merhaba." deyip karşısına oturdum.

"Merhaba." dedi.

Bir süre sustuk. Bakışlarını hissediyordum ama ona bakmıyordum.

Bir anda, "Sen Dolunay'sın değil mi?" diye sordu. Cevap vermeme kalmadan alayla gülerek devam etti. "Selma annemin ben varken neden ısrarla seni istediğini anlamıyorum."

"Efendim?" dedim başımı kaldırarak.

Güldü. Ama sanki sinirle gülmüş gibiydi. "Efendim ya."

"Ne demek istediği-"

"Çaylar geldi." Aksel'in sesiyle susmak zorunda kalmıştım. İkimizin de önüne tepsideki çaylardan birer tane bıraktı ve masanın sağ tarafına oturdu. İkimizin de ortasına oturmuştu.

Aksel tepsideki dört şekerden ikisini eline alıp Elifay'ın önündeki bardağa attı ve karıştırırken kafasını bana çevirdi.

"Kaç şekerli ya da şekerli içip içmediğini bilmediğim için iki tane şeker aldım." dedi.

Zorunlukla gülümsedim. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim." deyip çubuğu çayın içinden çıkarttı ve ikimize de baktı. "Hadi soğutmadan için."

Elifay ona gülümseyerek baktı ve çayını yudumladı. Gözlerimi çayıma diktim ve birkaç saniye öylece baktım.

"Dolunay içsene."

Dudaklarımı birbirine bastırıp ona döndüm. "Ben çayı pek sevmiyorum."

Elifay'ın kaç şekerli içtiğine kadar bilip, benim çay içtiğimi hatırlamaması canımı yakmıştı.

"Ah, ben bilmiyordum." Ayağa kalktı. "Öyleyse sana kahve alayım." İlerlemek için hareket ettiğinde kolundan tuttum. "Hayır içmeyeceğim teşekkür ederim."

Gözlerimiz aynı anda kolunu tutan elime düştüğünde ne yaptığımı farkedip elimi hızla geri çektim ve utançla önüme döndüm. Elifay'ın bana bakışlarından ne kadar sinir olduğunu az çok hissedebiliyordum.

Aksel kısık bir sesle, "Peki o zaman." dedi ve yerine oturdu.

O çayı şekersiz içerdi. Ama kahveyi aşırı şekerli severdi. Kahvesinin makinede yapılmasını sevmezdi mesela. Çayı da demli içerdi.

Ben onun saçlarının her telini ezbere bilirken onun benim çay içmediğimi bilmesi canımı yakıyordu. Belki buna hakkım yoktu, o da suçlu değildi ama artık dayanamıyordum.

Bir anda ayağa kalktım ve ikisine de bakmadan, "Ben Selma Teyze'ye bakayım. Belki uyanmıştır." dedim. Bir şey demelerine müsaade etmeyerek koşar adımlarla kafeteryadan ayrıldım.

Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Gözümü ufacık bile kırpsam hepsi birer birer dökülecekti ama kendimi tutmaya çalıştım.

Odayı bulduğumda rahatsız olmaması için sessizce içeri girdim ama Selma Teyze'yi yatak başlığına yaslı bir şekilde oturarak buldum. Başında da bir hemşire duruyordu.

Gözlerini bana çevirdiğinde dudaklarım titredi. Şuan onu görmek beni ağlamaya zorluyordu.

"Selma Teyze..." dedim sesim titrerken. "Gel." deyip kollarını açtığında koşarak yanına gittim ve sarıldım.

Bir eli belimi diğeri ise saçlarımı buldu. Ben de göğsüne sarılarak kafamı yasladım. Tam o anda gözyaşlarım sessizce dökülmeye başlamıştı.

Saçlarımdaki hissettiğim ıslaklıkla anladım ki o da ağlıyordu.

"İyi misin?" diye sordum sessizce. Cevap vermeden tekrar konuştum. "İyi ol, lütfen."

"İyiyim kızım." deyip beni kendinden ayırdı. O anda hemşire hâlimizi anlayıp sessizce odayı terketmişti.

Elini yanağıma yasladı. "Sen iyi misin?" Kafamı sağa sola salladım ve fısıldadım. "Değilim."

"Elifay hâlâ burada mı?" diye sordu. Sanki bizi duyacaklarmış gibi sessizce konuşup ikimizde ağlıyorduk.

"Burada." deyip kafamı eğdim. "Aksel'le beraber kafeteryadalar." Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında diğer elini de yüzüme koyarak kafamı kaldırdı.

"Peki sen neden buradasın? Onun yanında olman gerek."

"Dayanamıyorum Selma Teyze." dedim ağzımdan hıçkırıklar ardı ardına kaçarken. "Beni bu derece unutmasına, kalbinin bile hatırlamamasına artık dayanamıyorum. Tekrar sevmesini istiyorum. Belki bencilce ama umurumda bile değil. O kızı değil beni sevsin. Lütfen. Beni sevsin."

Ben sayıklayarak sesli bir şekilde ağlamaya başladığımda beni tekrar göğsüne çekti ve saçlarımı sevmeye başladı. Anne gibi...

"Ağla kuzum, ağla ki rahatla."

Ne kadar geçti bilmiyorum ama bir süre öyle durduk. Ben rahatlayana kadar ağladım o ise sıkılmadan saçlarımı okşayıp beni dinledi. Arada ise bana ağlayarak eşlik etti.

Kendimi toparlayarak geri çektiğim de o toparlanmış bana gülümsüyordu. "Daha iyi misin?" Kafamı salladım ve gülümsedim. "İyiyim."

Ayağa kalkarak, "Ben artık gideyim. Gülce evde yalnız." dedim ve şu zamana kadar çalmamış telefonumu çıkarttım.

12 cevapsız arama! Sessizde kalmıştı.

"Ve eminim eve gittiğimde beni öldürmek için plan yapıyor." İkimizde gülüştükten sonra yanına yaklaşıp tekrar sarıldım.

"Lütfen hep iyi ol."

"Sen de güçlü ol." dediğinde geri çekildim. "Denerim. Ben gideyim çok geç olmadan."

Tam bu anda odanın kapısı açıldı ve içeri önce Elifay arkasından da Aksel girdi. Onlara bakmayıp Selma Teyze'ye döndüm.

"Anne uyanmışsın?" dedi Aksel yanına ilerlerken. Elifay'ın bana baktığını hissettim. "Bize neden haber vermedin?" diye sordu suçlayıcı bir tavırla.

"Çünkü yeni uyandım..." dedi Selma Teyze, Aksel'e sarılırken. Sesi sert çıkmıştı. Bunu farkedip boğazını temizledi. "Elifaycığım."

Elifay birkaç adım ilerledi. "Geçmiş olsun Selma anneciğim." Sarılmasını bekledim fakat sarılmadı. Anne dediği kadına sarılmadı!

"Sağol canım." dedi Selma Teyze.

Çatık kaşlarımı düzelterek bir adım geriye çekildim. Aralarındaki ilişkiyi sorgulamak bana düşmezdi.

"Neyse ben gideyim." Arkamı döndüğümde  Selma Teyze'nin sesini duydum. "Oğlum, Dolunay'ı tek mi yollayacaksın? Sen götürsene."

Hızla arkamı döndüğümde Aksel de bana döndü. "Yok hiç gerek yok gerçekten." dedim telaşla.

Selma Teyze, "Olur mu öyle şey kızım? Oğlum hadi." dedi.

Aksel, "Haklısın anneciğim." dedi ve bana doğru bir adım attı. "Hadi çıkalım."

Elifay bir anda, "Ben de geleyim sizinle." dediğinde Selma Teyze ona baktı.

"Elifay sen benim yanımda kal. Hasta hâlimle beni burada yalnız mı bırakacaksınız?"

"Annem haklı Elifay, sen burda kal."

Elifay, "Ama-" dediğinde, Aksel tek kaşını kaldırarak ona baktı. Elifay sustu.

Çekingen adımlarla odadan çıkarken son kez Selma Teyze'ye baktım. Çaktırmadan göz kırptı.

Önüme dönerek kapıdan çıktım ve tabi Aksel'de arkamdan.

gökyüzündeki hatırlarWhere stories live. Discover now