on beş

44 8 0
                                    



Arabaya bindiğimiz beş dakika olmuştu ama ikimizden de çıt çıkmıyordu. Ben çekindiğim için konuşmuyordum. Fakat o tahminimce yolun bir an önce bitip annesinin yanına dönmesi için sabırsızlanıyordu.

Başımı cama yasladım ve gözlerimi kapattım. Şuan onunla bu kadar küçük bir ortamda olmak, nefeslerimizin birbirine karışması bile bir mucizeydi.

Araba bir kasisin üzerinden geçtiğinde kafam sertçe cama çarptı ve istemsizce acıyla inleyip gözlerimi sımsıkı kapattım.

"Ov!" diye bir ses çıkarttı Aksel. "İyi misin?"

Elimi alnıma götürüp kafamı camdan uzaklaştırdım. Şuan bu durumuma kahkahalarla gülmek istiyordum ama alnımdaki acıyla bu pek mümkün değildi.

"İyiyim..." deyip yüzümü buruşturdum. "Sanırım."

"Sağ mı sol mu?" diye sorduğunda kapattığım gözlerimden tekini açıp yola baktım. "Sol."

Birkaç saniye içinde evimizin önüne geldiğinde, "Burası." dedim ve elimi alnımdan çektim.

Başıma ağrı girmişti.

"Teşekkür ederim bıraktığın için, iyi geceler." deyip elimi kapının koluna attığımda diğer kolumu tuttu.

"Bir saniye, alnına bakmadan nereye?"

Kafamı çevirip ona baktığımda iki eliyle şakaklarımdan tuttu ve kendine yaklaştırdı. Şaşkın ördek gibi ona bakakalmıştım. Şuan başımın acısı umrumda bile değildi.

Seneler sonra tekrar böyle yakın olmak...

Elleri şakaklarımdan tutarken baş parmakları alnıma gitmişti. Vurduğum yere dokunduğunda acıyla yüzümü buruşturdum. "Çok özür dilerim, istemeden oldu."

"Önemli değil." dedim kısık bir sesle.

Kaşlarını çatarak alnıma bakarken ben de ona bakıyordum. Aklım ilk tanıştığımız güne gitti. O yine benim yaralarıma bakıyordu, ben ise ona.

Ben zaten hep ona bakıyordum, o görse de görmese de...

Yüzünü buruşturarak ellerini çekti ama yüzümüz hâlâ yakındı. Gözleri gözlerime indi. "Şişmiş."

Bir şey söylemeden gözlerimi kaçırdım. Bana baktığını hissediyordum ve bu yanaklarımın kızarmasına neden oluyordu.

Ondan ses gelmediğinde gözlerimi tekrar ona çevirdim. Yüzümün tüm kıvrımlarını inceliyordu fakat bu seferki bakışı tuhaftı. Gözlerini takip ettim.

Gözleri önce saçlarımda dolaştı. Daha sonra yavaşça alnıma ordan da kaşlarıma indi. Gözlerimi es geçerek burnuma, dudaklarıma ve çeneme baktı. En son gözleri gözlerimi esir alarak kaşlarını çattı.

"Dolunay?"

"Hm?"

"Seni daha önce görmüş olabilme ihtimalim var mı?"

Sorduğu soruyla nefesimi tuttum. Beni hatırlıyor muydu? Göz bebeklerim titrerken dudaklarımı gülümsememek için zor tutuyordum. "N-neden sordun ki bunu?"

Kaşlarını kaldırıp dudaklarını büktü ve tekrar hızlıca yüzümü inceledi. "Bir anlığına... Şuanki durumumuz bir anlığına çok tanıdık geldi." deyip sustu ve kelimelerini toparlamaya çalıştı. "Yani bir hissiyat, bilmiyorum bu çok garip. Anlatamıyorum bunu."

Yavaşça gülümsedim. Gözleri de aynı yavaşlıkla dudaklarıma kaydı. "Seni anlıyorum Aksel." diye fısıldadım.

O da gülümsediğinde her ne kadar istemesem de geri çekilip boğazımı temizledim. "Bıraktığın için teşekkür ederim."

O da geri çekilip koltuğuna yerleşti ve bana döndü. "Ne demek efendim benim için bir zevkti." Mutlukla kıkırdadığımda o da gülümsedi ve gözleri alnıma kaydı. "Eve gidince mutlaka buz koy. Birazdan ikinci bir Dolunay fırlayacakmış gibi duruyor."

Elimi yavaşça alnıma koyarak, "Peki." dedim, o da "Peki." diye cevap verdiğinde arabadan inip koşar adımlarla apartmana ilerledim.

Hâlâ orada duruyordu ve ben kendimi çığlık atmamak için zor tutuyordum.

Zile bastığım anda kapı açıldı ve ben apartmanın içine girdim. Merdivenleri kahkaha atarak çıkarken kimin rahatsız olup olmayacağı umrumda bile değildi.

Gülce çatık kaşlarla kapıda beni beklerken hızla ona sarıldım. "Beni eve Aksel bıraktı." diye çığlık attım. Elleri anında sırtımı bulurken çoktan kızgınlığı geçmiş gibiydi.

"Ne?" diye bağırdığında yukarıdan gelen bağırma sesiyle gülerek alelacele içeriye girdik.

Gülce ellerini çifte telli oynarmış gibi yaptı. "Neler olup bittiğini bilmiyorum, anlatacaksın ama önce dans."

Kahkaha atarak saçma oyununa eşlik ettim.

gökyüzündeki hatırlarOnde histórias criam vida. Descubra agora