10. Bölüm

17 5 7
                                    




"çaba"

Güneşi çok iyi tanıyordum kolay kolay yıkılan kedini kaybeden biri değildi ama bu çok başkaydı anne baba acısı herkese çok farklıdır elbette ama ben onu ilk defa böyle görüyordum yaşamıyordu sanki. Onun ruhu da annesi babasıyla gitmişti...

Annesini kaybettiğimizden beri Güneşi de tamamen kaybetmiştik. 

Babasının öldüğündü öğrendikten sonra annesine tutunmuştu ama o da gidince tutunacak dalı kalmamıştı. İki gündür ne konuşuyor ne tepki veriyordu sadece ağlıyordu. Bir keresinde bana olaylarla başa çıkamadığında uyuduğunu böylece düşünmediğini söylemişti. Ama artık uyuyamıyordu bile. Uyuduğu çok kısa sürede de ağlayarak uyanıyordu. Ama ben inanıyordum Güneş bunu da atlatacaktı annesi babası için ...

Cenaze biteli çok olmamıştı. Mavinin annesi kalp hastasıydı ve Güneşin annesiyle çok yakın arkadaşlardı. Haberi aldığında ufak bir atak geçirdiği için Güneşi bana emanet edip annesinin yanına gitmişti. O gittikten sonra ben de Güneşi alıp ailesinin evine getirmiştim ama arabadan inememiştik. Aramızda ağır bir sessizlik vardı.

Dakikalar sonra sessizliği bozan Güneş oldu ağlamaktan sesi kısılmıştı;

"bu kadar emre iki gün sadece iki gün başınız sağ olsun sonra hop canının üstüne toprak atılıyor, tek dayanağın olan insanların üzerine toprak atıyorlar. Hayatın yıkılıyor."

Ağlamaya başladı, onu göğsüme çekip sarıldım

"Ben ne yapacağım Emre"

"Toparlanacaksın güzelim annen baban için toparlanıp çok daha güçlü bir kadın olacaksın"

Dakikalarca öylece kaldık yine susup sadece ağladı.

Biraz daha sakinleştikten sonra yavaş yavaş binaya girdik. Güneşin adımları geri geri gidiyordu, o günden sonra ilk defa ailesinin evine girecekti. Kapının önüne gelince kapıyı açtım ve kenara çekildim. Önce kapının önünde durdu içeri giremedi sonra ben içeri geçip ona elimi uzattım elimi tutup içeri girdi. Bunu yapmak iyi bir fikir miydi emin değildim.

Yavaş adımlarla salona doğru ilerledi, etrafa bakarak ilerliyordu sanki evine değil de kendisine çok yabancı bir yere gelmiş gibiydi. Salona girdi direkt kitaplıktaki fotoğrafların yanına gidip tek tek fotoğrafları çıkarıp sarıldı ve evde dolaşmaya devam etti, salondan çıkıp yatak odasına girdi. Anne ve babasını kanlar içinde bulduğu yere...

Odaya girdiği an donup kaldı anıları zihnine doluyordu yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı yanına gidip destek olmak için yatağa oturttum. Yatağa uzanıp annesinin yastığına sarılıp gözlerini kapattı bir yandan da sayıklıyordu.

Gerçekten ellerimden kayıp gittiğini hissediyordum.

Kendime bir kez daha söz verdim asla onu yalnız bırakmayacaktım.

O sırada kapı çaldı Mert abi gelmişti

"Güneş nasıl "

"Ağlıyor"

"Kıyamam güzel kızım içi çıktı ağlamaktan. Kaç gündür işlemlerle uğraşmaktan onun yanında da olamadım"

Hızlıca eşyalarını kenara bırakıp Güneşin yanına gitti.

Onları biraz yalnız bırakmak için ben de balkona çıktım.

Sigara yakıp boş sokağı izlemeye başladım. Zihnime düşünceler dolmaya başladı. Güneşin yüzüne baktıkça geçmişte yaptığım hatalar bir bir yüzüme çarpıyordu, ben beni çok sevebilecek birini kaybetmiştim hem de bir hiç için. Onu çok güçlü sanıp umursamamıştım ama o aslında çok güçlü gibi gözüken küçük bir kız çocuğuna benziyordu. Her şeyin farkına vardığımda da çok geçti. Biliyordum bu yaptığım adilikten başka bir şey değil ama ne kadar geç fark etsem de ben onu çok seviyordum başka bir şeydi bu , farklı bir şey...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 26 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

YENİDENWhere stories live. Discover now