30. BÖLÜM
NOGAMİSE
Ne hissettiğim hakkında bir fikrim yoktu. Gerçek anlamda, uyandığım andan bu yana hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordum. Kalbimde unutmaya çalıştığım şeylerin sancısı, bedenimde günlerdir verdiğim mücadelenin yorgunluğu ve yaralanmadan sonra kaslarımdaki güçsüzlük hissinden başka hiçbir şey hissetmiyordum. Uyandığım gece abimle Nazlı için ağladığımda ve onları yok saydığımda her şey bitmiş gibiydi. Kendime, "Dur artık Balca," demiştim. "Zaten onlar hayatlarını yaşıyormuş, sen her şeye geç kalmışsın. Dur ve hiçbir şey yapma."
En güvendiğin insanın ihaneti çok can yakıcıydı. Kandırılmış olmayı da kendime yediremiyordum. Fakat onlara karşı kızgınlık bile hissetmiyordum. Yok saymanın, bir kere de kendimi düşünmek olacağına karar vermiştim.
"Gittiler," diyerek odanın kapısından içeriye girdi Leyal. Ona başımı salladım ve beni belime doladığı koluyla ayakta tutan Ali Cihan'ın omzuna başımı yasladım. "Biraz yoruldum gibi."
"Daha yeni ayaklandık. Devam edeceğiz. Ben seni tutuyorum."
Leyal sandığın üzerine oturdu ve bakışlarını yüzüme çevirdi. "Abin yine diretti ama izin vermedim. Yarın yine gelecekmiş."
"Boşuna gelir."
Abim ve babam az önce buradaydı ve ben yalnızca babamı görmek istemiştim. Abim dışarıda evin duvarına tekmeler savururken –öfkeden ağladığı konusunda şüphelerim vardı- babamın itirafını dinlemiştim. Benim için ne kadar endişelendiğini zaten biliyordum. Anneme de başımdan geçenler konusunda muhtemel bir yalan söyleyeceklerini de. İtirafları arasında yalnızca birini beklemiyordum. Emekli bir teşkilatçı oluşu, abimi de teşkilata sokuşu ve benim teşkilatta oluşuma şaşırmış olmaları...
Kim daha şaşkındı?
Ailem hakkında bildiğim her şeyin yalan olmasından dolayı ben mi, yoksa benim bir istihbaratçı oluşum konusunda onlar mı? Ah, bir de benden Nazlı'yı saklamışlardı değil mi?
Mesleklerimiz konusunda eşitlenebilirdik ama Nazlı konusunda ikisini de affedemeyecektim.
Evet, babam da onun yaşadığını biliyordu. En başından beri! Bana neden yalan söyledikleri konusunda açıklama yapmaya çalışmıştı ama onu susturmuştum. Burada iyileşmeye çalışıyordum ve artık hiçbir aptal bahaneyi duymak istemiyordum.
"Ben çok acıktım. Ali Cihan ne yiyeceğiz?"
"Neden ona soruyorsun ki?" diyerek güldü Leyal. Sandığın üstünden kalktı ve bize doğru adımladı. "Yemekleri ben yapıyorum."
"Sen mi? Sen ve yemek yapmak? Cips suyuna yatırılmış cips yemek istemiyorum."
"Aşk olsun," dedi yalancı bir alınganlıkla.
"Kahvaltılık da istemiyorum Leyal. Gerçekten açım. İki gündür çorba ile besleniyorum."
"O çorbaların çoğunu ben yaptım."
"Cips suyuna yatırılmış cipsi bilmem ama sulu tavuk yemeği fena değildi," dedi Ali Cihan. Başımı omzundan kaldırdım.
"Bu kız yemek yapmayı bilmiyor."
"Biliyorum," diye diretti Leyal. "Sadece yemek yapmaya pek vaktim olmuyordu. Müstakbel kocan ölmesin diye haftalardır yemeği ben yapıyordum."
"Çok güzel," dedim boynumu esneterek. "Ben yine de yaptığın şeyi yemeyeceğim. Dışarıda yemek istiyorum."
Ali Cihan burnundan güldü ve başıyla beni işaret etti. "Aslında sıkılmış."
Sonunda birinin beni anlaması ne güzeldi. "Evet, sıkıldım. N'olur beni dışarıya çıkarın. Çayırda, otlanmaya bile razıyım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GERDAN (Tamamlandı)
RomanceÇevresi tarafından kaptan olarak tanınan Ali Cihan Gencer aslında kod adı Kavur olan bir Milli İstihbaratçıdır. Yedi yıldır Kod adı Çaykara olan Balca ile yazışmaktadır. Mesleklerinin gizlilik ilkesi yüzünden özel hayatlarına, fiziki görünüşlerine y...