YS-2

167 102 7
                                    

Sabah her yerim iki büklüm olmuş, saçım başım dağılmış, göz makyajım akmış yani kısaca berbat bir şekilde uyandım. Koltukta ki adama baktığımda dün akşamı hatırlayarak derin bir nefes aldım. Yanına yaklaşıp omuzundan dürttüm. Saat 06:30'tu. Tamam erkendi kabul ama onun gitmesi gerekiyordu. Hazar benim dürtmemden hiç etkilenmeyip uyuyordu. Bu sefer kolunu cimciklediğimde "Siktir git başımdan." diye küfür etti. Tamam ağzı bozuktu. Bunu dün akşam anlamıştım ama oha yani bu ne?

"Ya kalksana be!" diye bağırdığımda "Tamam yarın akşam da gel. Bu sefer paranı peşin ödeyeceğim." dediğinde ilk bir kaç dakika donup kaldım. O ise kıçını dönüp yattı. Dönerken "Para peşin dediğimde nası sustu. Hepsi aynı orospu." demeyi de ihmal etmedi. Artık benim devrelerim bozulduğu için "Hemen kalk git ofisimden!" diye çığırdım. Bu sefer gözlerini açıp "Ofis seksi mi?" diye kendi kendine konuştuğunda "Yok ben bunu öldürürüm!" diyerek bağırdım.

Bu sefer bana döndü. İlk beni süzdü sonra kendi üstüne baktı. "Biz dün birşey yaşamadık mı?" diye sordu. Şu an yaptığı aptallıktı. Kızgın bir boğanın önüne kırmızı bayrakla çıkıyordu. Sinirden gözüm seyirerek "Ben seninle ne yaşayabilirim be! Kendi halinde bir psikoloğum bir kere! Yürü git ofisimden!" diye bağırdım.

Ayağa kalkıp "Dur bir bağırma be! Ee biz senle sevişmediysek 'beni tekrar süzüp' keşke sevişseydik -" dediğinde ağzımı açacaktım ki "Tamam tamam şaka sadece. Benim burada ne işim var?" diye sordu.

"Dün gece sen Okan'ı aramak için buraya geldin. Ama içmişsin. Doğru düzgün yürüyemiyordun bile. Sızıp kaldın işte." Lafım bitene kadar beni dinlenmişti, sessiz sakin. "İyi de benim başım ağırır. Yani her sabah kalktığımda. Birşey mi içirdin bana? Söylesene ya ne içirdin? Bak söyle valla ne kadar istiyorsun para? İçirdiğin şeyi bana ver." diye nefes almadan konuştu.

"Birşey içirmedim." dedim. Gülerek "Büyü mü yaptın?" diye saçma bir soru sordu. Gözlerimi devirip "Yok ya masaj yaptım sadece." Bana inanamayarak baktığında "Ne bakıyorsun öyle?" diye sordum. Kafasını iki yana sallayıp "Ben bütün masaj salonlarına gittim, bir sürü para yatırdım. Sadece bir deli doktoru gelip bana yardımcı oldu." dediğinde sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Ama kızgın olduğum kesindi.

"Sen kime deli doktoru diyorsun!" diye tekrar bağırdığımda "Ya sen 'Psikoloğum' demedin mi?" diye karşılık verdi. Sabır çektim Allah'ımdan. "Evet dedim. Hatta bir gün gel yatıralım seni. Aman her neyse şimdi defol."

Kapkara gözleri öfkeyle parlarken bir anda yanıma gelip kolumu sıktı. "Sen kimi nerden kovuyorsun! Burayı da senide satın alırım lan tek lafımla!" diye üstüme kükredi. Sıktığı kolumu kendime çektim ama bırakmadı. "Kolumu bırak." diye sakince fısıldadım. Diğer eliyle çenemi tutup kafamı kaldırdı. Gözlerimin içine bakıyordu. Bir süre öyle durduk. Hazar sakinleşip kolumu ve çenemi bıraktı.

Ben kolumu okşarken "Telefonun nerde?" diye sordu. Anlamadığım için kaşlarımı çatıp ona baktım. "Sana herşeyi iki kez mi söylemek gerekiyor. Telefonun nerde?" Sinirle soluyordu. Gözlerimle odayı işaret ettim. Gittiğinde hâlâ ne yaptığını anlamıyorum da neyse.

Geri geldiğinde kendi telefonuyla uğraşıyordu. Telefonumu bana uzatıp "Sana istediğim an ulaşmak istiyorum." diye korkunç bir şekilde bana baktı. 'Hayır' anlamında kafa sallayıp telefonumu aldım. "Üzgünüm bana denilen her işi yapmıyorum." dediğimde yine çıldırmış bir şekilde iki kolumdan tutup beni sarstı. "İnşallah aradığımda sana ulaşmam." dediğinde ne kadar çok canımı yaksa da itiraz ettim. "Hayır diyorum anlamıyor musun?"

"Bana bak! Melis misin Ada mısın? Ben seni uyardım ve günah benden gitti." Kollarımı iterek bıraktı. Tuttuğu kollarımdan çok içim acıyordu. Bana son kez bakıp ceketini alarak ofisi terk etti. O gittikten sonra buraları toplayıp hemen arabama koştum. Eve geldiğimde yumurta yanığı kokuyordu. Nil'e hiç bakmadan evde tek olduğu için beraber kullandığımız banyoya geçtim. Kısa bir duş alıp mor elbisemi giyip saçlarımı düzleştirdim.

Yarım SatırWhere stories live. Discover now