YS-6

176 77 12
                                    

Multimedya: Melis Ada

Herşey anlamını yitiriyordu yavaş yavaş. Yanında huzur bulduğumuz insanlar, terk ediyordu bizi. Karanlıktan kurtulmak için yanına kaçtığımız beyaz, karanlığa dönüşüyordu. Bir sürede olsa kendi dertlerimizi unutturacak şarkılar siliniyordu, her bir nota ile birlikte. Solumak istediğimiz kokular, çıkan bir fırtına ile dağılıp yitiriyordu, benliğini. Bakmaya kıyamadığımız gözler, nefretle geri dönüş yapıyordu bize. Dokunmak için canımızı verebileceğimiz dudaklardan, ruhumuzu yaralayacak sözler çıkıyordu. Sarılmak için delirdiğimiz insanlar, dönüyordu bize sırtını.

Bir anlamı kalmaz artık. Acıtmaya başlar yanında huzur bulduğumuz insanlar. Gidişiyle ölüm fermanımızı imzalayan bedenler hapseder ateş gibi parmaklıkların ardına, kalbimizi. Kalbimiz orada uzunca bir süre kaldıktan sonra alışır. Acıyı hisseder, her bir tarafında. Ateş gibi parmaklıkların sıcaklığını hissedip, ona göre atar. Yanına kaçtığımız beyazın, siyaha benzemesini kabullendiğimiz gibi. Yani karanlığa alışacağımızı kabulleniriz.

Bende kabullenmiştim karanlığı. Geçmişimin karanlığı gibi. Ama önümü aydınlatacak birileri çıktı sonunda. Hazar Örsdemir. Kalbimi çok yavaş bir şekilde fetheden o kahverengi gözler. Şimdi hastane yatağında yatmış, uyuyor olmak ona göre değildi. Onun her zamanki gibi bağırması gerekiyordu. Ona orada güçsüz bir şekilde uyumak yakışmıyordu.

Hastane koltuklarında oturmuş, artık ağlamaktan acıyor hale gelen gözlerimi kapatmış, Hazar'ı düşünüyordum. İyi olacaktı. İyi olup yine bana bir anda bağırması gerekiyordu. Ve ben bu düşünceden başka diğerler düşünceleri, bir sandığa kitleyip uçurumdan atmıştım. Tanıdık bir bağırma sesi ile açtım gözlerimi.

Büyük bir şaşkınlıkla, olacak olsa sinirle baktığı gözlerle beni öldürecekmiş gibi gelen Okan'a baktım. "Senin ne işin var burada?!" Nil o kadar şaşkındı ki yerinden kıpırdayamamıştı bile. Hâlâ ona öylece bakarken "Hazar'ın kaza yapma sebebi senken, hangi yüzle geliyorsun?!" diye bağırdı tekrar. Etraftaki insanlar bize bakıyordu."Kalk git!" Nil kendini silkip hemen Okan'ın önüne geçti. "Okan ne dediğinin farkında mısın?"

Okan Nil'e dönerek "Farkındayım!" diye kükrediğinde sıçradı. "Ve sen. Buradan gidiyorsun." diye devam etti bana dönerek. Nil hemen beni ve kendini savunmaya geçip "Saçmalamayı kes. Hazar bizimde arkadaşımız. Hem Ada nasıl suçlu oluyor?" diye sorduğunda Okan'ın sağ gözü seğirdi. "Onu tecavüzle suçlayarak." dedi sesini alçatıp. Hemen ayağa kalkıp "Özür dilemiştim ben." dediğimde güldü. Bu gülüşte alay vardı. "Hazar'ın kardeşi tecavüzden öldü."

Dediği cümle bir bombaymış gibi patlarken hepimiz sustuk. Sustum. Ne diyebilirdim ki? Kardeşi tecavüzden ölen bir insanı, kelimenin tam anlamıyla suçlamak olmazkende sadede o anlama getirmiştim. Ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlarken Okan'a sadece bakakalmıştım. Ben çok kötü biyisiydim. Sesimden de anlaşılıyordu şaşkınlık. "Ben bilmiyordum."

"Senin bilip bilmemen umrumda değil. Hemen terket burayı!" diye bir kez daha bağırdığında kendime gelmiştim. "Hayır. Gitmiyorum bir yere." dedim ve oturdum. Hazar'ın iyi olduğunu duymadan şurdan şuraya gitmezdim. Okan yine bağıracaktı ki neden bu kadar geç kaldığını almadığım bir hemşire gelip bizi kızgın gözlerle uyardı.

Okan Nil'e bakıp çaprazımızda ki koltuktaklara oturdu. Nil yanıma oturduğunda ona doğru eğilip "Okan'ın yanına git. Sana ihtiyacı var." dediğimde zaten ona bakan sevgilisine baktı. Kafasını sallayıp yanımdan kalkarken kendimi çok yorgun hissettim. Nil'in gelmesiyle gözleri ışıl ışıl olmuştu Okan'ın. Sarılırken, Okan benden tarafa doğru döndüğü için kapattığı gözlerini gördüm. Hazar bana sarılırken gözlerini kapatıyor mu acaba?

Yarım SatırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin