28.BÖLÜM(***Sinir Harbi***)

1.7K 96 2
                                    

"Vay canına Cemre sen bu adama kör kütük âşık olmuşsun kuzum." Mira'nın kahkahaları mekânın içinde yankılanırken yan masada oturan insanlar 'Ne oluyor?" der gibi sert bakışlarını sağdan soldan bir bir onlara fırlatıyorlardı. Cemre, duydukları karşısında şoka girmiş bir halde ani bir hareketle masanın bir ucundan karşı tarafta oturan Mira'nın açılan ağzını kapatıp daha fazla rezil olmamak için çocukça bir çaba sarf ediyordu.

"Kızım sussana ya, bunu bütün İstanbul'un duymasına gerek yok."

Bir hışımla ağzına kapanan elleri çekip alırken heyecanla konuşmaya başladı. "Kızım saçmalama ya İstanbul'u bırak bunu bütün dünyanın duyması gerekiyor. Bu inanılmaz bir şey... Sen ve aşk, rüyamda görsem inanamazdım. Vay be bizim kıza bak sen... Ben görmeyeli aşk denizine nefessiz dalış yapmışsın da haberimiz yok..."

"Ya şöyle demesene, kendimi dermansız bir hastalığa yakalanmış gibi kötü hissediyorum," diyerek ellerini göğsünün altında birleştirip suratını asmıştı.

"Allah aşkına Cemre, bu senin başına gelen en güzel şey... Kutupların sahibi, buzlar prensesi Cemre'nin gönlüne aşk ateşi düşmüş de alev alev yanmaya başlamış. Vay be..."

"Miraa..."

"Tamam, tamam sustum." Mira'nın sesi küskün çocuk edasında çıkmıştı. Cemre'den bir iki cümle koparabilirim belki diye yaramaz çocuklar gibi gözlerinin içine bakıyordu.

"..." Cemre, dalgın dalgın kafasını öne eğip çoktan derin düşüncelere dalmıştı.

"Cemre..." Kedi gibi sırnaşmaya başlayan genç kız, Cemre'nin suratında küçük bir tebessüm oluşmasını sağlamıştı. Bu deli kız ona iyi geliyordu ve uzun zamandır görüşememişlerdi.

"Mira, ağzını açma. " Kırık bir gülümseme ile verdiği cevap genç kızı sadece bir an susturmuştu.

"Tamam sustum."

Mira'nın, içine düşen şey bir kurt gibi kemirmeye başlamıştı meraklı yüreğini. "Of kahretsin ne var Mira?"

Çocukça bir hareketle hemen ona dönüp heyecanla konuşmaya başladı. "Biliyordum değişmediğini..."

"Bence sen şansını fazla zorluyorsun." Tek kaşı havada uyarır bir bakışı Mira'ya gönderirken, sesindeki tehdit içeren ton genç kızın yüreğini çoktan hoplatmıştı. Malum Cemre zır delinin tekiydi ve biri ile bu tonda konuşursa arkasından kesin başa bela açan bir olay yaşatırdı.

"Tamam, tamam ya... Neyse konuşma hakkım elimden alınıp, sesim kökünden kesilmeden konuya gireyim." Lafı uzatmaya hiç niyeti olmayan bir havada hızını kesmemeye özen gösteriyordu.

"İlk defa ağzından doğru bir şey çıktı."

"Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Ne?" İşte bu soru Cemre'nin tüm gardını indirmesini sağlamış, arkadaşının karşısında savunmasız küçük bir çocuğa dönüşmüştü. Az önceki keskinliğinden ve tehditkâr ses tonundan eser yoktu. Onun bu hallerine alışık olmayan Mira, bir an nasıl davranacağını bilemese de az önce takındığı sert tavrından vazgeçmeden konuşmasına devam etti. "Duydun beni, ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Ben, ben bilmiyorum Mira, ne yapacağımı inan ki bilmiyorum. Bir yanım deli gibi bırak ona kendini diyor, bir yanım geçmişe takılı kaldı, güvenemiyorum ona. Hala o arabasının başında telefonda annesi ile yaptığı konuşma kulaklarımda yankılanıyor. Kalbim onda olsa da aklım ona ulaşmama engel olan büyük bir duvar ördü. Ben bu işin içinden çıkamıyorum. Ne yapmam gerekiyor Mira, bana bir yol göster," dediği anda kafasını masaya sert bir şekilde bıraktı.

AŞKA CAN VEREN VASİYET*TAMAMLANDI*Onde histórias criam vida. Descubra agora