33.BÖLÜM

1.6K 91 0
                                    

(Üç Saat Sonra)

"Toprak, ben çok yoruldum. Saat kulesi, Yıldırım Bayezıd hamamı, Yıldırım Bayezıd Camisi derken... Yeter da, el insaf ben de insanım... Hani bazı fizyolojik ihtiyaçlarım da var benim. Yemek yemek, bir şeyler içmek gibi mesela..."

"Kıyamam ben sana ya... Gel hadi nazlı yârim, şu çay bahçesinde bir tost yiyip, çay içelim," diyerek omzuna kolunu atıp kendine doğru masumca çekmişti. Hızını alamayıp, başının üstüne, efsun kokusunun kaynağı saçlarına doğru kocaman öpücüğünü de çoktan kondurmuştu.

"Ciddi misin sen?" Diyerek kendini çekiştirip aşağıdan yukarıya kafasını döndürerek Toprak'a dünyanın en saçma şeyini söylemiş gibi bakmıştı.

"Niye, ne oldu ki?"

"Toprak, tamam ben böyle yerleri çok seviyorum ama hani biz, ikimiz balayındayız ya, hani ne bileyim ya sonuçta turistik geziye gelmedik ki biz," diye isyankâr bir havada çıkan sesine, kendini anlatamıyor olmanın sıkılganlığını da çoktan eklemişti.

"Hım, anladım ben seni, ama aşkım ya çok ayıp gündüz vakti," Toprak, yaramaz bir çocuk gibi aklından geçenleri yüzüne ve sesine yansıtmıştı. Cemre'nin duydukları ile ağzının yere düşmesi bir olurken, Toprak onun bu şaşkınlığını fırsat bilerek arsızca bir öpücük de yanağına kondurup onun daha da sinirlenmesine sebep olmuştu.

"Seni edepsiz kütük, başladın hemen sululuğa arsız herif," dediği anda kendini adamın kollarından kurtarmak için çırpınmaya başladı ama nafile bırakır mıydı kızım Toprak seni hiç...

"İyi de güzelim sen demedin mi balayındayız biz diye,"

"Tamam da imalat hatası kocacığım, ben onu mu kastettim," Cemre, ders anlatan bir öğretmen havasına girmiş, kalın kafalı öğrencisine iki artı ikinin dört ettiğini kanıtlamaya çalışır gibi bir hali vardı.

"Eeee neyi kastettin bakalım, benim jetonun köşeleri bazen böyle şakalar yapıyor biliyorsun,"

"O jetonun ne zaman doğru zamanda ve doğru yerde düştü ki, daha doğrusu senin o jeton düşüyor muydu ya?"

"Cemree..."

"Tamam ya sen de insanı çileden çıkarıyorsun, şuna bak, Toprak, biz neden normal bir balayı yaşayamıyoruz ki..."

" Normal balayı derken," diyen adam çapkın gülüşünü çoktan yüzüne yerleştirmiş, ayartıcı bakışları ile onu baştan çıkarmaya çalışıyordu. Konağa çok yakındılar, hemen şuradan atladılar mı hop, konaktalardı. Toprak kafasında konağa gitme planları yaparken hırçın güvercininin tepkisiyle birden irkilip neye uğradığını şaşırdı.

"Of Toprak delirtme beni, ya insan birazcık bazı şeylerin planını yapar, ne bileyim birazcık özel şeyler de beklemiyor değilim hani..." Toprak, duyduklarının şaşkınlığı ile bir yandan da içinde derin bir rahatlama olmuştu, "Ben de bir şey diyecek sandım ya..." diye iç geçirmişti.

"Allah Allah, Cemre biz evlendik güzelim ne gerek var bunlara..."

"Bu nasıl bir cümle ya, insan karısına hem de bunu bu şekilde balayında mı söyler, biraz bekleseydin de beş yıl falan geçseydi aradan."

"Hadi aşkım ya acıktım dedin karnını doyuracağım, hem bak bende çok acıktım."

"Toprak..."

"Efendim aşkım, birtanem, biricik karıcığım."

"Romantiklik dediğin o nikâh defterine imza atana kadardı galiba. Elde ettin işin bitti öyle mi?"

"Tamam kızım ya amma dır dır ettin. Söz senin o güzel hatırına bu kadar yokluk arasında bir mum bulur yakarım, söz... Hem seni daha elde etmiş sayılmam, bir beyaz mum hakkındır, o kadar da öküz değilim yani" diyerek bu defa onu çay bahçesine doğru sürükleyen Toprak olurken, "Ayarsız, kütük ne olacak," dediğini duymazdan gelmişti bile...

AŞKA CAN VEREN VASİYET*TAMAMLANDI*Where stories live. Discover now