19.BÖLÜM(***Bir Bilsen***)

993 58 1
                                    

"Senin tek bir bakışın,

Benim gizli mabedime dokunuşun oldu.

Bir bilsen,

Ah bir bilsen...

Vazgeçilmezim,

Vazgeçilmezin olmak için savaşacağım,

Ve inan bu savaşı BEN kazanacağım..."

Cemre, son beş dakika boyunca yaptığı gibi yine kolundaki saatini tutarak hiddetli bir şekilde döndürüp baktı. Yaklaşık iki saattir otelin resepsiyonunda Toprak'ın odasından aşağıya inip yanına gelmesini bekliyordu.

"Kahretsin, ayarsız herif ne olacak, gitmiş bir de çalışanları uyarmış telefonla uyandırmayın beni diye, of biraz daha inmezse kapısına dayanmam an meselesi... Lanet herif, saat kaç oldu. O kadar da söyledim sabah erken yola çıkacağız diye, of Toprak of ya nasıl bir adamsın sen ya, varlığın bünyeme zarar resmen ya," diye kendi kendine homurdanırken, muhtemel bir sinir krizini de bertaraf etmek için iki eliyle başına girmeye hazırlanan ağrıları geçiştirmeye çalışıyordu.

"İşte geldim buradayım," diyen arsız adamın yüzsüzlüğüne yüzsüzlük eklemesi ise Cemre'nin çıldırma sınırını çoktan aştığının sinyallerini veriyordu. Duyduğu sese arkası dönük, elleri başına girmeye hazırlanan ağrıları pür dikkat kovalamaya çalışırken, başındaki ovuşturduğu yerleri bırakıp, kaşları çatık ve sert bir şekilde elleri yanına bezgince düşerken Toprak'a doğru döndü. Genç adam ise pervasız bir havada, genç kızın sinirli olmasını hiç de umursamayan göz süzüşleriyle Cemre'ye doğru bakıyordu. Bu, bu adam çoktan kendi sınırını da Cemre'nin sınırını da aşmıştı artık...

"Saatin kaç olduğundan haberiniz var mı acaba beyefendi?" diyen genç kızın sesi yerle göğü sarsarak inletirken gözünden ateşler fışkırdığına inanıyordu, adeta bir boğa gibi hissediyordu kendini. Bir boğa için kırmızı ne ise Cemre için de Toprak şu an tam da bu demekti.

"Bakayım hemen, saat tam olarak 11.11 ah sevdiğim beni düşünüyor," bir de son kelimesini uzatmadı mı? Cemre'nin gözü hafiften seğirmeye başlamıştı. Bu adam bir gün gerçekten elinde kalacaktı. "Toprak, ergen misin sen? Saçmalayıp durma..."

"Sendeki bu sinir ne sevdiceğim, sabahın bu vaktinde senin sinirlerini kim tavan yaptırdı söyle bakalım sevgiline?"

"Sence?" Cemre, söylediği imalı kelime ile bir nebze olsun anlamasını beklerken, yanlış bir beklenti içinde olduğunu kurduğu cümleyle daha iyi anladı. Bu adam tam bir, tam bir...

"Tamam anlıyorum, beni bu kadar uzun süre görememek seni sinirlendirdi. Söz bir daha varlığımı senden bu kadar esirgemem." Bu adamın cidden bir algı sorunu vardı. Yine ayarları bozulmuş, bir gün hurdalığa gidip onu imalat hatası diye satıp geçecekti, o olacaktı. İşe yaramaz hurda ne olacak...

"Sen ne saçmalıyorsun ayarsız hödük. Hem söz konusu sen iken benim sinirlerimin aşağıya iniş yapması ne mümkün acaba?" dediği anda alaylı çıkan sesine kaşlarının yukarıya olan hareketi eşlik etti. Kollarını göğsünün altında birleştirip, sağ ayağını da sinirini anlasın diye bir aşağıya bir yukarıya hareket ettiriyordu. Bastığı yere hiç de nazik davranmadığının o an farkında bile değildi.

"Yine ne yaptım Allah aşkına ya?" O kadar ne yaptığını bilmez bir tavır sergiledi ki onu tanımamış olsa cidden bu hallerine inanacaktı. Tanımamış olsa mı? "Allah aşkına Cemre, ne zamandan beri bu ayarsız herifi tanıyorsun sen acaba ya. Saçmalıyorsun, şu an tam olarak saçmalıyorsun," diye iç çekişmeler içinde aklı kendi ile çoktan kavgaya tutuşmuştu.

AŞKA CAN VEREN VASİYET*TAMAMLANDI*Where stories live. Discover now