*-*17.Bölüm:Plan*-*

3.9K 216 8
                                    

  Daha yolun başı... Kat edilmesi gereken çok yol var. Alınması gereken bir intikam, kurtarılması gereken bir adam, öldürülmesi gereken bir adam, belki de aşık olacağım bir zaman dilimi...

  Gelecek ne getirecek, bana ne aşılayacak belli değil...
Sevgiyi mi aşılayacak bana,
Aşkı mı aşılayacak bana,
Ağlamayı mı öğretecek,
Belki de hayatımın hatasını yaptıracak...

  Kat edilmesi gereken yolun sadece başı benim bulunduğum yer. Sadece acıyı öğrendim ben. Sadece acı... Gelecek bana mutluluk mu getirecek, yaşanması en zor duyguyu mu? Belki de en zor yaşanan duygu acı ama elde tutulması en zor duygu mutluluk.

  Çünkü herkes bilir acı geçer ama mutluluk avcunun içinden kayıp gider, alınır! Mutluluğun ardından acı gelir. Benim yolum da sırada ki adım mutluluk. Ama mutluluğun tanımını bilmiyorum. Mutluluk ne demek? Sözlük anlamı değil de içinde ki histen bahsediyorum. Herkesin dilin de olan ama kimsenin tam anlamıyla bilmediği mutluluk hissi.

  Kaç kitap, kaç şiir, kaç resim, kaç söz var mutluluğa yazılmış ama hiç biri tam değil ki! Bu yolu nasıl geçeceğim bilmiyorum. Bu yolu geçmenin yolunu bilmiyorum. Bilinmezliklerle dolu bu yol beni korkutuyor, telaşlandırıyor.

  Bana kim yardım edecek! Kaçırılan Uraz mı, abim gibi olan Berat mı, aşkı tatmış olan Ezgi mi yoksa bana ne getireceğini bilmediğim Ateş mi?

  Uraz, belki pek de önemli bir yeri yoktu bu kireç tutmuş kalbim de ama bana olan yardımları, belki de heyet de ki en güvendiğim iki adamdan biri, görevlerimi eksiksiz yapan tek adam, gerçek acıyı yaşayan adam...

  Tüm bunları göz önünde bulundurursak onu kurtarmam gerekiyordu. Eminim bu adamlar da bunu biliyordu. Bir tarafım Ateş' in kurtulmasıyla rahatlarken diğer tarafım Uraz için rahatsızdı.

  Gözlerim Ateş' e çevrildi. O da gözlerini telefonumdan alıp bana baktı. Göz göze geldiğimiz de içim bir tuhaf olmuştu. Araba da ki sessizliği o bozdu. Kısık çıkan sesi ile;

- Beni kendine bağlama! dedi. Ne demek istemişti ki! Daha ben cevap veremeden gözlerini benden aldı ve doğrulup;

- Uraz' ı kurtarmamız gerek. dedi. Ben de doğrulup sanki hiç bir şey olmamış gibi;

- C. B. Asiltürk' ün yanın da bu harf başların da sadece Cihat Burkan var. dedim. Cihat, Cihat Burkan... Holdingini yerle bir eden ve piyasadan silen babama karşı bir düşmanlığı vardı ve büyük ihtimal bu hıncı benden çıkarmaya çalışacaktı. Ateş benim konuşmamdan bir iki saniye sonra;

- Bu gün bir kutlaması var. dedi. O kutlamaya gidebilirsek eğer onu zorlayarak Uraz' ın yerini bulabilirdim. Ateş' e dönüp;

- Akşam sekiz de beni al. dedim ve arabayı çalıştırdım. Araba da sessizlik oluşurken bu sessizlik onun barına kadar sürdü. Onu bıraktım ve eve geçtim. Bu akşam o bilgiyi bulmam gerekti.

  Sadece üç saatim kalmıştı. Hemen üzerindekilerden kurtulup duşa girdim. Bedenim günün yorgunluğu ile uyuşmuştu ve bir an uyuyasım gelmişti ama bu akşam tek şansım olabilirdi. Ben bu şansı boşa harcamayacaktım!

  Bedenime havluyu sarıp odama girdim ve dolabımın kapaklarını araladım. İçinden daha önce hiç giymediğim mini, dar kırmızı elbiseyi giydim. Elbisenin sırtı belimin altına kadar üçgen bir şekil de dekolte iniyordu. Göğüs kısmında ki dekolte ise çok güzeldi. Uzun, tül kolları omuzlarımı dışar da bırakıyordu. Tüm hatlarımı belli eden elbise bu akşam için gayet uygundu.

  Siyah, platform topuklu ayakkabılarımı da ayağıma geçirip makyaj masama oturdum. Rimel, kalem, aylaynır ve kırmızı ruj ile makyajımı tamamladım. Saçlarım sırt dekoltesini açıkta bırakmak adına ön kısmı hafif kalkmış bir at kuyruğu yaptım.

Sarışın Mafya #ilmelistanWo Geschichten leben. Entdecke jetzt