Bölüm 2 | Balık Adam

1.1K 119 94
                                    

               

Kyungsoo yeni bir sabaha uyanmak istemiyordu. Geçmişini silip buraya geldiğinden beri gözünü açmak için hiçbir sebebi yoktu. Yalnızdı. Kim onun uyanmasını bekleyecekti veya asıl soru, kim için uyanması gerekecekti?

Aslında doğduğundan beri yaşamak için bir amacı yoktu ve yine doğduğundan beri yaşamaya teşvik edecek kimsesi de yoktu.  Kyungsoo sadece suyun üzerinde veya altında nefes alarak oksijen kaybına sebep oluyordu. En azından kendisi böyle düşünüyordu.

Kuyruklu oluşu veya suyun altında dahi nefes alabilişinin şimdiye kadar ne kendisine, ne de çevresindeki birisine faydası olmamıştı. O sonunun nasıl olacağını bilmeden, sadece yaşıyordu.

Yinede her sabah olduğu gibi bu sabahta gözlerini açmıştı. Yattığı kalın kökten kalkabilmek için doğruldu ve suyun yüzeyine çıkabilmek içinse yukarıya doğru yüzdü. Bu esnada kuyruğunu kullanmaya bile üşendiğini fark etti. İyice tembelleşmişti.

***

Jongin içinse bugün bir şeyler farklıydı. Alarmı çalmadan kalmıştı. Heyecanlı hissediyordu. Uyanmak için bir sebebi vardı ve bu sebep onun erken kalkmasına neden olmuştu.

İlk defa dinç kalkıyordu. Küfür ederek veya lanet ederek uyanmamıştı. Güneş ışınlarının penceresinden odasına süzülmesinden şikayetçi olmamıştı ve gülümseyerek uyanmıştı.

Yatağından doğruldu. Terliklerini ayağına geçirip ilk iş olarak banyoya gitti. Duşunu aldı ve diğer işlerini de hallettikten sonra geri odasına girdi. Giysi dolabını açtı ve ayakta dikilerek bir süre ne giyeceğini düşündü. Sonunda siyah yırtık pantolonunu ve gri salaş tişörtünü seçerek dolabın başından ayrıldı.

Üstünü değiştirdikten sonra ıslık çalarak mutfağa doğru ilerledi. Evde herhangi bir ses yoktu. Sehun muhtemelen hâlâ uyuyordu.

Onun uyumasını fırsat bilerek sadece kendisine bir tabak çıkardı ve içine kahvaltılık mısır gevreğini boşalttı. Yeteri kadar sütü ekledikten sonra afiyetle yedi. Bulaşıkları ise tezgâhın önüne yığdı ve mutfaktan çıktı.

Sonunda anahtarlarını aldı. Evin çelik kapısından kendisini dışarıya atabildiğinde derin bir nefes alıp havayı soludu ve nefesini geri verdi.

Ormana doğru ilerledi. Onu yine görecekti ve bu sefer daha iyi anlaşacaktı.

Ormana ulaştığında, akşam geçtiği yerlerden tekrar geçerek şelalenin yanına ulaştı. Onu yine görmüştü ve onu görünce yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmasını engelleyememişti.

Bedeni büyük bir kayanın üzerindeydi ve kuyruğunun ucu suyun içerisindeydi. Görebildiği kadarı ile kuyruğu mavi renkteydi ve güneş sayesinde pulları parlıyordu. Sabahın yedisi olmasına rağmen uyanıktı ve bu saatte bile iyi bir görünüme sahipti. Jongin ondan gerçekten etkilenmişti.

Kyungsoo, bedeninin kuruduğunu hissederek tekrar suyun içine girdi. Suyun içinde olmayıp, güneşin altında olduğunda derisinin çekildiğini hissediyordu ve bu his onun canını acıtıyordu. Bu yüzden, rahat bulduğu kayaların üzerinde bile fazla duramıyordu.

Kyungsoo için özgürlük bu kadardı. Kayaların üstü, şelalenin yanı, ağacın altındaki kökler... Bunlar onun için özgürlük demekti. Fakat 'özgürlüğüm' dediği şeyler bile kısıtlıydı. Kayaların üzerinde uzun süre dursa, canı yanıyordu. Şelalenin yanında dursa, insanlar geliyordu. Ağacın köklerinde durunca, sert olan kökler vücuduna batıp rahatsızlık veriyordu.

Yinede uzun yıllar sonra bunlarla nasıl yaşaması gerektiğini öğrenmişti. Yaşamak için amacı olmasa bile hayat ona yaşaması için gerekli olan şeyleri öğretmişti.

Mermasoo Where stories live. Discover now