♧ZincirBozan ♡ 8. Bölüm - Bağımlı mısın sen?♧

162 26 3
                                    


"Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil. Bildiğin rastlantıydık işte. Ondan öteye gidemedik."

Ahmet Batman

☆ ☆ ☆

Uzandığım deri koltukta gözlerimi tek bir noktaya dikmiş bakıyordum sonsuzluğuma. Evimdeki çalışma odamda baktığım tek nokta hırçın bakan bir çift gözdü. Küçük Zincirbozan'ımın masum ve hırçın bakışları. Ondan bana kalan tek bir resim. Aslında ondan kalan bile değildi şuan karşımda duran resim. Onu izleyen çalışanlarımdan birinin boş bir sokakta onun haberi olmadan çektiği bir pozdu sadece. Ona bakarken aklımda hep doğum gününde acıyla yüzüme baktığı an geldi. Öfkeyle kendime küfür ediyor yaptığım hatanın nasıl bir affı olacağını düşünüyordum. Gözlerinde gördüğüm o kırılgan kız çocuğu bir türlü gözlerimin önünden gitmiyordu. Yaşadığı onca şeye bir de benim yaptıklarım eklenince ona nasıl bir zarar verdiğimi düşünmek bile canımı yakıyordu. Lanet olasıca babasının yaptığı ise Resul Karadağ denen kan emiciye olan öfkemi iki katına çıkarmıştı. Sanki daha fazla öfkeli olabilirmişim gibi...

Benimle; kendi doğum gününde konuşup ( daha doğrusu öfkesini kusup ) yanımdan ayrıldığında, babasının yaptığı gösterinin içinde bulduğunda kendini olacakları ben bile tahmin edememiştim. Bana yaşlı deyip yanımdan ayrıldığında aslında kendinin de acı çektiğinin farkındaydım. İşte o anda küçük Zincirbozan'ımın gözlerinde gördüğüm şeyin ne olduğunu anladım. Benim için bir uyanıştı bu. Onun bana olan masum duygularına karşın benim de ona karşı kayıtsız olmadığım aşikardı. Ben bu düşüncelerin içerisinde boğulurken Resul Karadağ'ın kalabalığın içinden genç bir kadının elini tutması ve ona 'sevgilim' diye hitap etmesiyle gözlerim kan emicinin yanındaki minik bedene kaydı. Ne yapacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. İlk olarak o güzel gözlerinin dolduğunu farkettiğimde kalbime bir bıçak gibi saplanan ağrıya o anda anlam verememiştim ama şimdi neden öyle hissettiğimi çok net anlıyordum. Kısa bir duraklamadan sonra kendini kalabalığın içine attığında hiç kimsenin ne söyleyeceğine aldırmadan onu o cehennemden çekip çıkarmak için kendimle büyük bir savaş içerisindeyken hızla çıkışa varmıştı bile. Arkasında bıraktığı şaşkın bakışların ne farkındaydı , hareketlerinden anladığım kadarıyla ne de umurundaydı oradaki insanlar. Aradan geçen kısa bir sürenin ardından kulağıma gelen alarm sesiyle bakışlarımı çıkışa yönlendirdiğimde adımlarımın da oraya doğru olduğunun kapıya yaklaştığımda farkına vardım. Bahçeden çıkış kapısına doğru yöneldiğimde gözlerime inanamadım. Küçüğümün elinde tuttuğu demir sopayı hırsla babasının aldığı Porsche'ye indirdiğini gördüğümde yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Küçük Zincirbozan'ım yine iş başındaydı. Öyle büyük bir hırsla darbelerini indiriyordu ki onu kızdırmanın teklikeli bir davranış olduğunu aklımın bir köşesine yerleştirdim. Hareketlerinden anladığım kadarıyla bu yaptığı içindeki öfkeyi dışa vurumunun bir göstergesiydi. Yüzünde oluşan gülümseme ise ne kadar eğlendiğini gösteriyordu. Ben hiç hareket etmeden onu izlemeye devam ederken babasının sesi doldu kulaklarıma.

"Ecrin sen ne yaptığını zannediyorsun ? Aklını mı kaçırdın sen? " Resul Karadağ'ın öfkesi öyle barizdi ki bunu ses tonundan anlamamak aptallık olurdu. Belli ki kızının bu hareketi ona pahalıya patlamıştı ve bunun öfkesiydi sesinde hissettiğim. "Bu nasıl bir şımarıklık. Küçük bir çocuk gibi davranmaktan ne zaman vazgeçeceksin sen ? " Sanki kendi hatası değilmiş gibi kızına yüklenmesi oldukça sinirimi bozuyordu. Ellerim cebimde hiç kımıldamadan onları izlerken ellerimi yumruk yapmaktan alı koyamadım kendimi. Küçüğümün pürüzlü sesi kulaklarıma dolduğunda sesindeki acı uzun zamandır varlığını unuttuğum yüreğimi paramparça etmişti.

ZİNCİRBOZANWhere stories live. Discover now