♧Zincirbozan ♡ 11. Bölüm - Mabed♧

196 26 10
                                    

Geçirdiğim kabus dolu günlerden sonra kendimi en huzur bulduğum yerde inzivaya çekmiştim. Annemin anılarıyla dolu olan bu çiftlik evi , benim için bir anne kucağı gibiydi. Görmediğim , kokusunu bile hatırlayamadığım annemin kucağı gibi.

Bazen bu evde onun varlığını hissediyor ve başucumda durup ben uyurken bana 'korkma kızım ben hep yanındayım. ' dediğini duyuyordum sanki. Belki de ben uyurken hiç baş ucumda durup bana bu sözleri söyleyemediği için bunun hayaliyle kendimi avutuyordum.

Kim bilir?

Anneannemle dedem için de bu evin değeri çok yüksekti. Yoksa kim şehre bu kadar uzak olan dağ başında bir evde oturmayı göze alırdı ki? Onların aşk yuvaları olan bu ev benim için de huzurun adresiydi adeta. Kendimi bu evde bambaşka bir kişi olarak buluyordum. Asi ve söz dinlemez kişiliğim burada uykuya yatmış bir kaplan misali sessiz ve huzur doluyordu. Onca karmaşadan uzak durmak bedenim kadar ruhuma da iyi geliyordu.

Babamla bağlarımın yavaş yavaş koptuğunu da her geçen gün daha iyi anlıyordum. Onu en son hastahanede bırakıp gittiğim günden beri görmemiştim ama telefonda dedemlere savurduğu tehditler , hâlâ bana olan öfkesini bariz bir şekilde gösteriyordu. Eksik büyüdüğüm yanımla bir de babamın bana karşı olan bu tavırları kendimden nefret etmemi sağlıyordu. Benden neyin günahını çıkardığını bilmediğim bu günlerde , aslında görmediğim bambaşka bir şeydi. Tabi o hissin ne olduğunu çok sonra öğrenecektim. Bunu bilmeden yaşantıma devam ediyordum sadece.

Havanın güzelliğinden faydalanmak için elimden okuduğum kitabı bırakıp ağır ağır bahçeye indim. Evin arkasından akan küçük akarsu ve yan tarafında bulunan çiçeklerle donatılmış alan öyle uyumlu ve iç içeydi ki. Dış çephesi bembeyaz olan çiftlik evi dışardan bakıldığında yer yüzündeki bir cennet köşesini anımsatıyordu bana. Burası ; o her köşesi beton binalarla çevrilmiş kalabalık şehir kesmekeşinden ayrılmış bir terapi mekanıydı. Gözümde güneş gözlüklerimle çimlere oturup , başımı gökyüzüne çevirdim. Tertemiz havayı içime çektim doya doya. Ahh burada olmak paha biçilemez bir ödül gibiydi.

Aslında üst üste yaşadığım o ağır günlerden sonra ruhumu temizlediğim bir detoks baba göre.

En olmadık zamanlarda aklıma gelen Karanlıklar Lordum ise beni bilmediğim diyarlara savuruyordu bir kül misali. Bütün yaşadıklarımın aklımda hesabını yaparken en ağır diyeti yine o ödüyordu. Bana inanmayışı aklıma geldikçe yüreğim binbir parçaya bölünüyordu.

Neydim ben onun için? Neden bana bakışlarında bambaşka duygular gördüğüm halde beni sürekli itiyordu kendinden? Canımı acıtmak için neden bu kadar büyük bir mücadele veriyordu? Aklımdaki buna benzer binlerce soru yeniden acıyla inlememe yol açıyordu.

Ahh Kerim Pozatlı. Neden karşıma çıktın ki sanki? Bu lanet olası karmaşık hayatıma girmek için neden bu kadar çabaladın?

Onun hayaliyle yeniden burnumun direği sızlamıştı.

O anda öyle bir şey olmuştu ki. Kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar yoğun bir his. Bedenimde oluşan karıncalanmanın nedenini üzerime vuran güneşe bağlasam da kendimi kandırmamam gerektiğini anladım. Yeniden oluşan bu akımın sebebini bilsem de beynim büyük bir mücadele verircesine itmeye çalışıyordu. Kafamı uzulca indirip gözlüklerimi çıkardığımda hislerimde yanılmadığımı da anladım. Karşımda duran silüetin bir hayal olduğunu varsaysam da aslında ğerçeğin böyle olmadığını çoktan anlamıştım. O buradaydı. Tam karşımda.

Onu burada görmenin şaşkınlığını yaşarken , usulca yanıma yaklaşıp temkinlice fısıldadı.

"Merhaba. " Öyle büyük bir şaşkınlık yaşıyordum ki ona kırgın olduğum gerçeği bile aklıma gelmeden cevapladım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 04, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ZİNCİRBOZANWhere stories live. Discover now