Tılsım

2K 213 50
                                    


Gençler yazım hataları için kusura bakmayın ve de kısalık için. Telefondan yazıyorum. Lütfen oylayın. Teşekkür ederim.

"Ne istiyorsun?" diye sordum dişlerimi sıkarak.

Suratına sinsice bir gülümseme yayıldı. Arkasını döndü ve kan rengindeki saçlarını gözüme gözüme soktu. Teni bir ölününki kadar solgundu, gözleri de yine bir ölününki kadar boş...

"İstediğim şey..." Şimdi yine bana bakıyordu. "İstediğim şey, Harry."

Kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun?!"
Sesim öylesine gür çıkmıştı ki ben bile korkmuştum. Sinirden adeta titriyordum.

"Sakin ol, Julie," diye mırıldandı.

"Juliet," diyerek düzelttim onu.

"Evet, biliyorum. Harry'nin güvenini kazandığını fark ettim. Aynı şeyi ben de istiyorum."

Yanından geçip yatakhaneye çıkmaya yeltendim.

"Malfoy'un verdiği hediyeyi almak için böyle bir şey yapmayacağım."

Peşimden gelerek aniden önüme atıldı ve kutuyu kucaklamış olduğum diğer kutuların üzerine bıraktı.

"Evet," dedi soğuk soğuk. "Başka bir şey için yapacaksın. Zamanı gelince..."

Ona omuz atıp yatakhaneye çıktım. Malfoy'un vermiş olduğu kutuyu yastığımın üzerine, diğerlerini de yatağın altına bıraktım.

Kutuyu hala açmamıştım. Nedenini bilmiyordum ama Merope onu yeniden çalmadan önce içinde ne olduğuna bakmam gerektiğini biliyordum. O yüzden titreyen ellerimle kutuya uzandım ve onu yumuşak bir dokunuşla açtım. İçinde gümüş bir zincir vardı, ucunda, içerisinde onlarca renk bulunduran bir tılsım sallanıyordu. Renkler duman halindeydi, hareket edip birbirlerine karışıyorlardı.

Büyülenmiş bir halde yaklaşık 5 dakika boyunca tılsımı izledim. Daha sonra bunun ne tılsımı olabileceğine kafa yordum fakat aklıma hiçbir şey gelmedi. Ben de omuz silkip kolyeyi boynuma taktım. Sonuçta bu bir hediyeydi. Kötü bir şey olamazdı.

Yatağın içine girip ısınmaya çalıştım. Yarın Noel'di. Merope canımı çok sıkıyor, beni rahatsız ediyordu. Bu konuda ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Onu ve gücünü kavrayamıyordum.

Gözlerimi yumup sabırsızlıkla sabah olmasını bekledim.

***

"Mutlu Noeller!"

Duvarlardaki tabloları selamladım. Noel sabahı, onların da keyfi yerinde görünüyordu.

"Mutlu Noeller!" dedi Sör Nicholas, yanımdan geçerken. Neşeli neşeli gülümsüyordu. Ona da karşılık verdim.

Koridorlardan sekerek ilerledim ve büyük salona girdim.

Nar gibi kızarmış yüz besili hindi, dağ gibi kızarmış, haşlanmış patates yığınları, tabaklar dolusu salam, kaseler dolusu tereyağlı bezelye, salçalar, yaban mersini sosları, adım başı büyücü maytapları ile doluydu masalar. Yüce Masa'da, sivri büyücü külahı yerine, çiçekli takke giymiş olan Dumbledore, Profesör Flitwick'in anlattığı fıkraya gülmekteydi.

"Mutlu Noeller," diye şakıdı Harry yanıma gelirken.

Gülerek "Mutlu Noeller," dedim.
"Haydi, Gryffindor'un masasına gel!"

Kolumu kavrayıp beni masaya çekiştirdi. O sırada Slytherin masasında oturmakta olan ve beni süzen Merope ile göz göze geldim.

"Şey," diye mırıldandım. "Ben Slytherin masasına mı otursam?"

"Bugün Noel," dedi, konuşmamıza aniden dahil olan Hermione. "Elbette bizimle oturmalısın!"

"Çakma Slytherin," diye seslendi George Weasley. Üzerinde G yazan bir kazak giyiyordu.

"Evet, Gred." dedim gülerek. "Neden Feorge ile birlikte büyücü maytaplarıyla oynamıyorsun."

Fred şaşırarak bana baktı.

"Bu espriyi ortak salonda yapmıştık," dedi.

Kıkırdadım.

Hindiden sonra alev alev Noel pastaları geldi. Herkes pastaları büyük bir iştahla yiyordu fakat Percy diliminin içinden çıkan gümüş orakla az daha dişini kırıyordu.

Kucaklarımız maytaplardan çıkanlarla dolu bir biçimde salondan ayrıldık. Dışarıda feci bir kartopu savaşına tutuştuk. Fred ve George bizi neredeyse karlar altına gömüyorlardı.

Daha sonra dün bana Dumbledore'un vermiş olduğu hediyeleri yatağımın altında unuttuğumu anımsadım. Hediyeleri almak için onlardan ayrıldım.

***

Kucakladığım hediye paketleriyle ilerlerken, her şeye rağmen Noel'in güzel geçtiğini düşünüyordum. Daha önce böyle bir Noel yaşamamış, bu kadar mutlu olmamıştım. Burada arkadaşlarımla birlikte olmak beni çok neşelendiriyordu. Yani, gerçek dünyada bir kere bile kartopu oynadığımı hatırlamıyordum. Orada her zaman üzgün, sinirli ve endişeliydim.

Orada... Acaba yokluğumu fark etmişler miydi? Acaba beni arıyorlar mıydı?

Merdivenleri aşıp Gryffindor ortak salonuna giden koridoru takip ettim. Dışarıdaki korkunç soğuk, Hogwarts'ın taş duvarlarını aşıp içeri giremiyordu. Burada hepimiz sıcakta ve güvendeydik.

Aniden, karşıdan bana yaklaşan Harry'i gördüm. Kar tanecikleri saçlarında erimiş, onları ıslatmıştı.

"Juliet," dedi heyecanla. "Noel çok güzel değil mi?"

Güldüm. "Hiç böyle bir Noel geçirmemiştim."

"Ben de öyle. Hogwarts'da her şey çok farklı. Çok güzel. Burada sanki ben..."

"Ailenle gibi misin?" diye sordum.

Gülümseyerek başını salladı.
"Bu koridorlarda sanki onları hissedebiliyorum."

Bir süre sessiz kalıp etrafı dinledik. Onun annesinin ve babasının yanımızda olduğunu hisseder gibi...

"Bunlar sizin için," dedim sonunda paketleri uzatarak.

"Bizim için mi?" diye sordu şaşkınca. Üzerinde kendi ismi yazılı olan paketi açtı.

İçerisinden bir kitap çıktı. Bu sıradan kitaplara benzemiyordu. Mavi rengi insanın gözlerini alıyordu. Nazikçe açtı kitabı. İçinde hareket eden resimler vardı, büyü kitaplarımızdaki gibi fakat bu daha çok çizgi film izlemeye benzeyen bir şeydi. Harry inanamayan gözlerle bana baktı.

"Teşekkür ederim," dedi. "Bu harika. Çok teşekkürler."

Hafifçe gülümsedim.
"Diğer paketleri de Ron, Fred ve George'a ulaştırır mısın?" diye sordum.

"Tabii ki." Bir süre bekledi. "Juliet? Merak ediyorum da... sana bir hediye veremedim ve... bu gece ilk defa kullanmak istediğim bir şey var. Acaba gizlice buraya gelebilir misin? Gece yarısı?"

Merakla ona baktım. "Pekala fakat nedir o?"

"Bir çeşit... pelerin."

Görünmezlik pelerini! Noel'e o kadar dalmıştım ki bunu unutmuştum. Onunla bu anı paylaşmayı çok isterdim.

"Tamam," dedim içtenlikle gülümseyip.

Paketleri yere koydu ve bana sarıldı. Başta şaşırdım, hem de çok. Daha sonra ben de ona sarıldım. Bu çok güven verici bir histi. Gerçek bir arkadaşlık hissi.

"Bu," diyerek geri çekildi. Boynumdaki tılsımlı kolyeye baktı. Ah, sanırım ona batmıştı. Uzanıp kolyeye dokundu ve gülümsedi.
"Güzel kolye."

Eğer Harry Potter'da OlsaydımWhere stories live. Discover now