3-Bakıcı

31.2K 1.2K 93
                                    


Cenk arkadaşı ve yeğeni ile uzun süre eğlenceli vakit geçirdikten sonra evine gitmek için ayrıldı. Emir ise bugün fazla yorulmuştu ve neredeyse ayakta uyuyacak olan oğlunu da alıp odasına gitti. Umut sabah ki gibi bir elini babasının sakalına getirdi, başını da boynuna gömüp uyuya kaldı. Çok geçmeden Emir de gözlerini kapattı. Uyumadan önce oğlunun odasının boşuna hazırlandığını fark etti. Oğlunu yanından ayırmak istemiyordu.

Sabah durmaksızın çalan zil Emir'in sinirlerini bozmaya yetmişti. Kim alacaklı gibi kapıyı çalıyordu? Zaten tüm gece oğlu çok fazla uyanıp ağladığı için rahat bir uykusu olmamıştı. Zil sesini tekrar duyunca sinirle bir küfür mırıldanıp ayağa kalktı ve kapıyı açmak için aşağıya indi. Gelen bakıcıydı. Son derece neşeli gözüküyordu. Cidden sabahın sekizinde nasıl bu kadar enerjik gözükebiliyordu ve neden bu saatte işe gelmişti ?

"Merhaba, hoş buldum .Benim odam nerede? Dün sizinle detayları konuşmak istedim ama siz beni kapı dışarı eder gibi gönderince konuşamadık.” Bir an hiç susmayacağını düşünmüştü Emir.

"Sen nasıl bu kadar çenebaz olabiliyorsun ?"

"Aslında ben çenebaz değilim, senin hayat enerjin düşük."

Emire göre ilk günden bu samimilik fazlaydı. Patron-çalışan ilişkisine bakılırsa yeterince fazlaydı hatta.

"Haddinizi bilin! Bana kırk yıllık arkadaşınızmışım gibi davranamazsınız"

Masal cevap verecekti ki Umut'un ağlayan sesini duyunca izin almadan merdivenleri çıkmaya başladı. Emir arkasından bir şeyler söyleyecekti ama sustu. Başına büyük bir bela aldığını düşündü. Emir yukarı çıkıp odasına girdiğinde  gördüğü manzara ile kaşlarını çattı. Umut, Masal’ın yaptığı garip hareketlere gülüyordu. Bu çocuk insanlara ne kadar da hızlı alışıyordu.

" Odama girmek için izin aldığını duymadım.” diye kızdı.

Masal Emir'e döndü. Onun da yüzünden kızgın olduğu belli oluyordu. “Ne yapmamı bekliyordunuz ?Umut ağlamaktan harap mı olsaydı?"

"Oğluma bende bakabilirdim yada ben sana getirebilirdim.

"Pardon ama sen neden bana senli benli konuşuyorsun  da ben neden öyle konuşamıyorum ?."

"Çünkü ben senin patronunum bana karışmazsın. Ayrıca az önce zaten senli benli konuştun.” diyerek cevap verdi.

Bu kızdan hiç hoşlanmamıştı. Hem uykusunu bölmüş hem de gereksiz konuşmalarda bulunmuştu. Oğlunu öptükten sonra bakıcısıyla beraber aşağı gönderdi. Dolabını açıp ne giyeceğine baktı. Uzun süredir şirkete gitmiyordu ve bugün gitmesi gerekiyordu. Üzerine beyaz bir tişört giydi. Altına giydiği lacivert pantolon , aynı renk ve modelde ki ceketi ile oldukça yakışıklıydı. Her kadının hayran kalabileceği bir görünüme sahipti. Açık kahverengi saçları, kirli sakalı ve uzun boyu ile oldukça dikkat çekiciydi.Telefonunu,cüzdanını ve arabasının anahtarını alıp aşağıya indi.

Oğlu ve Masal salonda oturuyorlardı. Masal gülümseyerek Umut'u izlerken, Umut garip sesler çıkarıyor ve kaşlarını havaya kaldırıp şişkin yanaklarını sarkık bırakıyordu.

Emir Masal'a ulaşabilmek için numarasını istedi ama Masal "Erkeklere güvenmem, patronum bile olsa” diyerek kesin bir dille numarasını vermeyi reddetmişti. Bu kız fazla garipti. Aynı evde kalmayı kabul ediyor ama numarayı vermekte çekiniyordu öyle mi ? Yine de anlayışla karşıladı,

"O zaman seni ev telefonundan ararım. Bir şey olursa telefonun orada kartım olacaktı. Oradan numaramı bulup ararsın."

"Tamam "deyip geçiştirdi ve Umut'a gülümseyerek bakmaya devam etti.

Emir sinirle başını iki yana sallayıp dışarı çıktı. Kesinlikle başına büyük bir bela almıştı ve bu bela tatlı bir bela değildi. Siyah audisine bindi. Müziği son ses açıp biraz kalabalık olan trafikte ilerlemeye başladı. Yan taraftan bir korna sesi gelince hemen o tarafa döndü. Kırmızı spor arabası olan bir bayandı. Emir’e göz kırpıp gülümsediğinde Emir de ona gülümsedi. Bu kadının amacını biliyordu. Tanışmak istiyordu. Genç adam bu olaylarla sıklıkla karşılaşıyordu. Kadını daha fazla umursamayıp şirkete doğru ilerlemeye başladı ama kadın kendisini takip ediyordu.

Şirkete geldiğinde arabasından inip kadının arabasına ilerledi. Kadınlar ne kadar da şeytandı. Kapıyı açıp kadının arabadan inmesini bekledi. Kadın ona gülümseyip çantasını yan taraftaki koltuktan aldı ve arabadan indi.

Emir bu kez ciddiydi. “Beni neden takip ediyorsunuz?” diye sordu.

Kadın kahkaha atıp "Neden takip etmeyeyim?” diye sordu. Emir' e meydan okuyor gibiydi ama yaptığı hareketlerle ne kadar itici olduğunun farkında değil miydi?

"Ne istiyorsunuz?"

Kadın elini Emir'in omzuna yerleştirip "Bir kahve içmeye ne dersiniz?” diye sordu.

"Kusura bakmayın, her önüne gelene gülüp kahve içmek için teklifte bulunanlarla ilgilenmiyorum.” deyip şirketten içeri girdi.

Cidden ne zaman kadınlardan kurtulabilecekti. Evet daha önce ilişkileri olmuştu ama bunlar ciddi şeylerdi. Böyle laubali kadınlarla bir bağ kurmamıştı.

Şirkette yöneticilere ait olan asansörün önünde durdu ve düğmeye bastı. Belki bir yönetici değildi ama şirket sahibinin arkadaşıydı ve o bu avantajdan yararlanmayı seviyordu. Emir her zaman mütevazi olan bir adam değildi. Övülmeyi, ilgi görmeyi, ayrıcalıklı olmayı bir çok insan gibi seviyordu.

Asansörden çıktığında direk odasına ilerledi. Masasının üzerinde duran iki dosya ile gülümsedi. Bu uzun süredir şirketin almak için beklediği arsaya ait dosyalar olmalıydı. Hemen mavi renkli dosyayı alıp incelemeye başladı. Hayalinde bir ev vardı ve bu büyük arsa hayalindeki ev için oldukça uygundu. Başarabileceğini biliyordu. Bugünden itibaren çizimlere başlamalıydı. Güzel bir sunumla da arsa sahibini ikna edebilirdi. Yapacaklarını tekrar gözden geçirdikten sonra küçük notlar aldı. Eve gidince çizimlere başlardı. Çünkü şirket de kendini pek rahat hissetmiyordu.

Kapısı çalınmadan açıldığında gelen kişinin Cenk ya da Mert olma ihtimalinden başka ihtimal yoktu. Başını kaldırıp gelene baktığında Mert olduğunu gördü. Uzun zamandır onu görmüyordu ve özlemişti. Arkadaşına gülümsediğinde o da gülümsedi.

"Duydum ki çocuğun varmış. Abi bir senedir bir hatunu tavlayıp da evlenemedim. Sen çocuğu bile halletmişsin."

"Cenk uçurdu haberleri değil mi? Aslında tebrik etmek lazım. Çok bile dayanmış."

İkisi de güldü. Oturup konuşmaya başladıklarında Cenk de odaya gelmiş ve sohbete dahil olmuştu. Konuşuyorlardı ama Emirin aklı oğlundaydı. Acaba oğlu o garip kadınla şimdi ne yapıyordu? Oğlunu o kadına teslim ederek ne kadar doğru yapmıştı onu da bilmiyordu . Özlemişti oğlunu. Bu olanlar normal miydi? Bir çocuğa bu kadar çabuk bağlanılabilir miydi? Emirin telefonu çalınca derin düşüncelerinden çıktı. Kardeşi arıyordu.

"Efendim abla” dedi.

"Ben ablan değilim. Ben senin  yeğeninim "

Güldü genç adam. “Efendim aslanım ne oldu?"

"Ben seni çok özledim çocuk geldiğinden beri beni unuttun"

Emir yeğeninin bu alıngan tavrına gülümsedi.

"Akşama oradayım. Söyle annene bana güzel  yemekler yapsın.” deyip telefonu kapattı.

Cenk'e aldıkları arsayla ilgili bir kaç şeyden söz ettikten sonra oğlunu çok özlediğini söyleyip müsaade istedi. Cenk arkasından dalga geçiyordu. Onu umursamadan odadan çıktı ve hızlı adımlar ile asansöre ilerledi. Gelen asansörle beraber yüzündeki gülümsemeye engel olamadı. Oğlunu halasına bu akşam götürecekti. İyice aileden oluyordu bu çocuk. Dışarı çıktığında hemen  arabasına bindi.

O mutluydu ama bu mutluluğun çok fazla sürmeyeceğini bilmiyordu. Nereden bilebilirdi ki evine aldığı bakıcının aslında oğlunun annesi olduğunu.


Benim Oğlum Where stories live. Discover now