20-Yemek(Part2)

11.9K 618 27
                                    

Ne yapıyordu bu adam? Yaptığı nasıl bir hadsizlikti? Ellerinin Emir tarafından tutulmasına rağmen onu itmeye çalıştı ama başarısız oldu. Bu iğrenç bir durumdu. Dolan gözlerinden yaşlar bir bir süzüldü.

Gözlerini kapatmıştı Emir. Bu kadını seviyordu ve bu dudaklar biraz daha birbirine kenetli dursun istiyordu. Masal kendisini ittiğinde tek eliyle bileklerini tutup diğer elini ensesine götürüp kendine bastırdı. Belki karşılık alamıyordu ama buna da razıydı. Dudaklarıma değen ıslaklığı hissedince gözlerini açtı. Masal ağlıyordu. Yanlış yapmıştı. Yine bir şey becerememişti. Usulca dudaklarını ayırdı.

Yanağı yana savrulduğunda sadece gözlerini kapattı. Hata yaptığını biliyordu ama o an kendine engel olamamıştı. Sevmişti işte. Kalp söz dinlemiyordu. Bakışları tekrar Masal'a değdiğinde genç kadının kendisine iğrenen bakışlarını gördü. Kadının dudaklarını iğrenircesine elinin tersiyle silmesini izledi. Öpmek değil de öptükten sonra ki tepkiyi görmek ona daha çok acı çektirmişti. Sinirle çarpılan kapıdan sonra yavaşça yatağına oturup başını elleri arasına aldı.

Genç kadın hızla merdivenleri inip salonda oynayan oğlunu kucağına aldı. Belki onun da Emir'e karşı hisleri vardı ama yapamazdı. O kadar çok olay yaşamıştı ki artık erkeklere güvenemezdi. Hele ki Tarık’tan sonra...

Hisleri sadece uzaktan olmalıydı. Yaşadıkları ona bunu öğretmişti.

Cebinden telefonunu çıkarıp ağabeysini aradı. O adamla bir daha karşılaşmak istemiyordu. Bu evde kalmaya mecburdu ama en azından  bugün daha fazla görmek istemiyordu. Zaten Emir'in yemeğe gelmeyeceğine de emindi.

"Efendim Masal'ım. Bak bana-"

"Buğra.” Sesi titriyordu kardeşinin. Kim üzmüştü?

"Masal...ne oldu canım?"

"Beni almaya gelir misin? Emir Bey gelmeyecek."

"Tamam geliyorum,"

Emir hâlâ ellerinin arasına başını almış şekilde yatağında oturuyordu. Ne yapmıştı? Böyle bir aptallığı nasıl yapabilmişti? Masal'ın sevgilisi vardı. Üstelik birbirlerine aşıktılar. Ne bekliyordu? Yaptığı hatadan sonra Masal'ın kendisine sarılıp "Seni seviyorum." demesini mi? Telefonu eline alıp Mert'i aradı. Düşünmek onu yoruyordu. Konuşacak birilerine ihtiyacı vardı.

"Efendim kardeşim."

"Ben bir hata yaptım. "Uzatmanın anlamı yoktu. Kendisini iyi biliyordu. Uzatırsa eğer anlatamazdı.

"Ne yaptın?"

"Masal'ı öptüm."

"Dalga geçiyorsun! Oğlum sen manyak mısın?"

"Mert bende çok pişmanım ama-"

"Aması ne?! Kızın sevgilisi var lan!"

"Aşık oldum anladın mı? Aması o!"

"Allah belanı vermesin geri zekâlı. Kapat geliyorum." diye bağırdı.

Hızla arabasından indi genç adam. Kardeşini ağlatan durum neydi merak ediyordu. Zili çaldığında sağ bacağını bir ileri bir geri oynattı. Belki de yaptığı bir kuruntuydu ama Masal'ın ağlayan sesi onu çok etkilemişti.

Kapıyı açtığında hâlâ ağlayan kardeşini gördü. Yavaşça kardeşine yaklaşıp elini yanağına yerleştirdi ve göz yaşlarını sildi.

"Ne oldu sana?" diye sordu. Sesindeki şefkat çok net anlaşılıyordu

O sırada Emir merdivenlerden iniyordu. Mert'in geldiğini düşünüp aşağı inmişti. Kapıda ki çifti görünce duraksadı. Buğra'nın yerinde olmak isterdi! Masal'ı ağlatan kişi değil de yaralarını saran olmak isterdi. Ne yazık ki gerçekler yüzüne bir tokat kadar sert vuruyordu. Buğra'nın yerinde değildi ve onlar birbirlerine bu kadar aşkla bakarken asla da olamayacaktı.

Buğra'nın sorduğu soruyu duymuştu. Masal'ın cevabını da merak ediyordu. Acaba gerçekleri söyleyecek miydi? Genç adamın korkusu kavga değildi. Sadece Masal, bu adamı severken onun bir kere daha  üzülmesinden korkuyordu.

"Dışarıda konuşalım. Hava almaya ihtiyacım var."

"Tamam. Umut da bizimle gelecek mi?"

Usulca başını salladı. Emir sessizce indiği merdivenleri geri çıktı. Odasına girip pencereye yaklaştığında Masal'ın arabaya bindiğini gördü.

Buğra konuşmak, ne olduğunu sormak istiyordu ama şu an susması gerektiğini de biliyordu. Şu an aklındakileri sorup sormamak konusunda kararsızdı. Araf’taydı. Olayın Emir denen adamla alakalı olduğuna emindi! Yoksa bu yemeğe kesinlikle gelirdi.

"Buğra, bana bir söz ver."

"Ne sözü ?" diye sordu gergince. Kardeşinin yüzüne bakmıyordu.

"Sana her şeyi anlatacağım ama kimseye zarar vermeyeceksin. Hatta verdirtmeyeceksin."

"Tamam, söyle!" dedi sabırla.

"Emir...beni öptü."

Biliyordu işte. Kardeşini ağlatanın o adam olduğunu biliyordu. Kardeşine söz vermeseydi şimdi o adamın evine gider, gerekeni yapardı. O adamın kardeşinde gözü olduğunu anlamıştı.

"Bir kaç şey dışında her şey hazır sayılır? Fırsatını bulmuşken evimize gidelim mi?"

"Olmaz Buğra. Hiç bir şey eksik olsun istemiyorum. Kumar oynar gibi oğlumun hayatıyla oynayamam."

"Masal beni de anla. Ağabeyinim ben senin. Adam seni öpmüş ve ben o evde daha fazla kalmanı istemiyorum,"

"Her şey hazır olmadan seninle gelmiyorum,"

Genç adam sinirle nefes alıp konuşmamak için dudağını ısırdı. Konuşursa Masal'ı kıracaktı. Masal'ı kaybedenler grubuna girmek istemiyordu. Şimdi bunları düşünmemeliydi. Diğer bir sorun vardı. Aydemirlerin evine gitmek. Masal, gitmemek için diretse de anneannesinin hatırı için bu durumu kabul etti.


Eve geldiklerinde genç kadın derin bir nefes alıp arabadan indi. Umut, dayısının kucağındaydı. Zile bastıklarında kapıyı çalışanlar yerine Leman Hanım ve Adnan Bey açmıştı.

Leman Hanım heyecanına yenik düşüp hemen kızına sarıldı. Özlemişti. Evladını iki yıldır görmemenin özlemini bir çeken bilirdi. Bu sarılışa karşın Masal, annesinin kollarını tutup geriye çekti. Hâlâ eve girmek istemiyordu. Yalvaran gözlerle kardeşine baktığında Buğra sadece başını iki yana salladı.

İçeri girdiklerinde karı koca birbirine bakıp sadece derin bir nefes aldılar. Yapacakları bir şey yoktu. Kabullenmişlerdi. Herkes yaptığı hatanın bedelini öderdi. Ve onlar şimdi bir bedel ödüyorlardı.

Aliye Hanım torununu görünce hemen ayağa kalktı. Sıkıca sarılırken diğer torununun kucağında ki küçük çocuğa baktı. Bu kuzusunun kuzusu muydu?

"Bu mu!" dedi fısıldayarak. Hâlâ Masaldan ayrılmamıştı.

Masal anneannesinin kulağına doğru fısıldadı. "Evet, senden ve Buğradan başka kimse bilmiyor. Belli etme."

Aliye Hanım başını sallayıp Buğraya yöneldi. Bu sevimli çocuğu kucağına alıp sevmek istiyordu. Buğra, anneannesinin kendisine doğru geldiğini görünce sinsice gülümseyip iki adım geriledi. Bu yaşlı kadını sinir edecek yine bir şeyler bulmuştu.


"Aliye Sultan. Alsana beni ayağının altına."

Telefondaki konuşmaları ima ediyordu.

"Hayta, uğraştırma beni. Hem ben sana hala küsüm. Masal olmasa gelmezdim bu eve."

"Bana ne? Barışmadan seninle uğraşmayı bırakmayacağım."

"Barışmayacağım işte. Ver şu afacanı seveyim."

Yaşlı kadının tavırları küçük bir kız çocuğundan farksızdı.

"Öpeyim de barışalım. Bak vermem yoksa."

Buğra her zaman ki gibi güldürüyordu.

"Barışmayacağım dedim sana. Ver şu çocuğu yoksa alacağım ayağımın altına."

Buğra, yeğenini kardeşine verip anneannesinin önünde diz çöktü. Turkuaz rengi gözleri çok tatlı duruyordu.

"Affet sultanım."

Aliye Hanım gülmemek için kendini zor tutuyordu. Buğra'nın eline vurdu.

"Çekil önümden. Görüyor musun Masal? Bunlar beni deli ediyor."

Masal gülerek "Görüyorum sultanım." dedi ve anneannesinin yanına gitti. Buğrayı gösterip "Affet ama Buğrayı. Yazık değil mi garibe?" dedi.


Buğra kafasına da bir darbe yedi.

"Kalk şuradan. Masal'ım olmasa af etmezdim. Sen ona dua et."

Genç adam anneannesini öpücüklere boğmuştu.

Gülerek masaya geçtiklerinde Masal anne ve babasına bakmıyor, varlıklarını unutmaya çalışıyordu. Yoksa burada bir dakika durmaya tahammülü yoktu. Bu ev yaşanmışlıklarıydı. Gittiğinden beri hiç bir şey değişmemişti ve Masal neredeyse sürüklenerek merdivenlerden indirildiğini, bir paçavra gibi kapının önüne atıldığı anları unutamıyordu.

"Masal, neden yemiyorsun? Aç değil misin kızım?"

"İlginiz için teşekkürler Leman Hanım. Canım istemiyor."

Annesinin şaşkınlıkla ağzı aralandı. Demek artık annesi değil de, hanım diyecek kadar mesafe koyduğu biriydi.

"Masal, bu çocuğa bakmak zorunda değilsin. Dön artık evine. Sen Aydemirlerin kızısın. Bakıcılık sana yakışmaz. Çok çalışmak istersen sana şirket de bir oda ayarlarım."

"Sağ olun Adnan Bey, çok düşüncelisiniz. Evet Aydemirlerin kızıyım ama her şey geride kaldı. Dediğim gibi ailem öldü. Ben Umut'a bakmak zorundayım."

Masada, herkesin fark edebileceği cinsten bir gerginlik vardı.

Adnan Bey sinirle "Yeter artık! Çocukluk ediyorsun! Bir anlık sinirle yaptığım bir hatayı neden her seferinde yüzüme vuruyorsun?" dedi.


"Senin o söz ettiğin benim hayatıma mâl oldu Adnan Bey! Sokakta yattığım zaman anladım her hatanın af edilmeyeceğini. Çocukluk eden biri varsa o da sensin. O gün kızına güvenip dinleseydin şimdi herkes mutluydu." deyip ayağa kalktı ve Umut’u da kucağına aldı.

Buğra kolunu tuttu.” Masal, otur."

Oturmuyorum. Buraya sadece anneannemin hatırı için geldim. Sanki hiç suçları yokmuş gibi bir de beni suçlu bulmalarına daha fazla katlanamıyorum."

"Masal, ikiletme otur. Bir daha otur dersem bu evden gitmene izin vermeyeceğim"

Masal sinirle masadan kalkıp salona ilerledi. Buğra'nın dediğini yapacağını biliyordu ve yapabileceği tek şey oturup sabırla eve gitmeyi beklemekti. Gerçi o eve nasıl gideceğini de bilmiyordu. Patronum dediği adam onu öpmüştü. Hangi yüzle birbirlerine bakacaklardı? Her şeye rağmen o eve gitmesi gerektiğini biliyordu.

Acaba bu geceliğine Sevgide kalsa olur muydu? Hem Sevgiye gerçekleri anlatacağına dair söz vermişti. Belki de bu son buluşmaları olurdu. Muhtemelen sabaha kadar oturur konuşurlardı. Sevgiye her şeyi anlatırdı da kızın anne ve babasına ne diyecekti? Kucağında ki Umut'u nasıl açıklayacaktı? En iyisi onlara da 'bakıcı' yalanını söylemekti.




Aliye Hanım torununun yanına oturup elini tuttu. Buğrayı da çok seviyordu ama bu kıza karşı daha yakındı. Daha çok korumaya ihtiyaç duyuyordu. Nedeni Masal'ın yaşadıkları değildi. Daha öncede böyle hissediyordu.


"Üzülme sen. Birazdan gidersin."

Masal sadece gülümsedi. Bu kadına Emirle yaşadıklarını söylese muhtemelen adamı diliyle yine döverdi.

"Kuzum." dedi fısıltıyla. "Sana annelik nasıl yakışmış bir bilsen."

Masal anneannesinin omzuna başını koyduğunda Umut yaşlı kadına doğru ellerini uzatıp gülmeye başladı. Aliye Hanım torununu kucağına alıp önce öptü sonra da saçlarını okşadı.

Diğerleri de zaten yemek yemiyordu. Buğra öfkeyle onlara bakarken onlarda suçlu çocuklar gibi başlarını öne eğmiş bekliyorlardı.

"Siz anca bu muameleyi hak ediyorsunuz. Yakında bende gidince ne yapacaksınız merak ediyorum."

Masadan sinirle kalkıp salona ilerledi. Anneannesinin kucağından duran yeğenine gülümsedi. Bu çocukta kendini görüyordu. Büyüdüğünde kendisine benzeyecek, herkesi güldürecekti.

"Masal, yukarı bir gelsene."

"Ne oldu?"

"Konuşmamız gerek."

Başını sallayıp ayağa kalktı. Beraber merdivenleri çıktıklarında Buğra, kendi odasına yönlendirdi. Oturduklarında eline bir kalem ve kağıt tutuşturdu.

"Bunlar Umut için aldıklarım. Eksik varsa yaz. İş konusunu da ayarladım. Yalnız son kez babamların parasını kullandım. Ama sana söz, bir daha kullanmayacağım.

"Buğra...anneannemi de mi yanımıza alsak? Baksana kadının bizden başka kimsesi yok. Hem Umut konusunda da bana yardımcı olur."

"Tamam, eve bırakırken söylerim.” Kısa bir sessizliğin ardından  "O Emir itinin evine mi gideceksin ?" dedi sinirle.

Masal sakinlikle "Sevgiyi arayıp onda kalmayı düşünüyorum." dedi,

"Bence de en doğrusu bu, ara Sevgiyi." dedi


Mert arabadan inip zili çaldığında çökmüş bir Emir beklemiyordu. Genç adam gelen arkadaşını umursamadan salona geçti. Mert'in yanında olmasına ihtiyacı vardı ama konuşmak istemiyordu. Ağzını açacak güç bulamıyordu.

"Emir, ne yaptın lan kıza? Nereye gitti?"

Emir cevap vermeyip sessizce oturmaya devam etti. Kızı öperek, kızın hayatını mahvetmişti. Belki de Buğraya gerçekleri söylemeyecek, bu olayı içinde büyütüp duracaktı. Acaba Masal ne zaman gelirdi? Çok düşünmüştü ve bir karar almıştı. Masal geldiğinde bir şey olmamış gibi davranacaktı. En doğrusu buydu. Zaten Emir'in isteği imkansız aşktı.

"Oğlum konuşsana dilini mi yuttun?"

"Buğra geldi gittiler. Siz haklıydınız, ben aşık oldum."


Mert yavaşça arkadaşının omzunu sıktı. "Üzülme demekle geçmez biliyorum ama alışmaya çalış. Onu sevmediğini düşün. Ancak böyle geçer acısı."

Emir umutsuzca başını salladı. Arkadaşının söyledikleri ona imkansız gibi geliyordu. Bu kıza kısa sürede bağlanmıştı. Acaba Masal'ın gerçekte kim olduğunu öğrense sevmeye devam eder miydi?

Masal Sevgiyi aradığında Sevgi memnuniyetle kabul etmişti. Genç kadın aklına gelen bir kaç küçük eksiği yazdığında ağabeysi ile beraber aşağı indiler. Herkes Umut'un başında toplanmış onu seviyordu. Demek ki kan bir şekilde çekiyordu.

Buğra babasına bakıp "Emirlerin şirketleriyle anlaşmayı bitireceksin." dedi. Emir’in yaptığını hatırladıkça sinirleniyordu.

Masal şaşkınlıkla ağabeysine bakıyordu. Ne diyordu bu çocuk? Neden anlaşma iptal ediliyordu?

"Neden?"

"Çünkü öyle olmasını istiyorum."

"Buğra, bana neden söyle. Nedenini bilmeden istediğini yapmam."


"Çünkü!" diye sinirle bağırdı. Her şeyi bir bir  söyleyecekti. ama Masal'ın elini sıkmasıyla sustu! "Ben o adamdan haz etmiyorum ve bu anlaşma bitsin istiyorum anladın mı?"


Ne yapacaktı bu adam? Oğlunun sözünü dinlemeli miydi? Kardeşi ortaya çıktığından beri daha bir asabileşmişti. Küçük bir çocuktan farksız görünüyordu. Peki ya oğlunu dinlerse çocuklarıyla biraz olsun araları düzelir miydi?

.



Benim Oğlum Donde viven las historias. Descúbrelo ahora