2.BÖLÜM

1K 56 4
                                    

Twitter'dan okuyanlar sitenin linkini RT leyip Fav yapar bende ne kadar okuduğunuzu anlarım :') siteye üye olmayacaklarda twitterdan @majesticmeester a tweet atsıın <33

Rüzgar artmış, bir kaç saniye içinde başımda duran, uzun ve dağınık saçlarımı örten mavi beremi ormanın herhangi bir yerine uçurmuştu. Ne kadar aradıysam da, karanlık yüzünden bulamamıştım.

Soğuk hava derimden içeriye girip, tüm kan hücrelerimi donduruyor gibiydi. İliklerime işliyordu.

Bir süre daha ilerlemeye karar verdim. Belki kaybolduğum, kalabalık arkadaş gurbumu kaybettiğim bu ormanda yolumu bulabilirim…

Birkaç dakika sonra ileride bir boşluk gördüm ve adımlarımı hızlandırıp oraya ilerledim. Öten baykuşlar, değişik türdeki kuşlar ve yerde gezen sürüngenler tiksinmeme sebep olsada, o araziye çıkmalıydım.

Nihayet araziye çıktığımda, o boş alanın tam ortasında bir ağaç gördüm. Büyük, uzun dallı ve heybetli. 

Ama… bir saniye. Orada birşey mi vardı?

Biraz daha yaklaştım ve gözlerimi kıstım. Ve öne doğru attığım bir adımla orada oturan kişiyi gördüm. Bomboş bir arazide, karanlığın ortasında yalnız başına duran uzun ağacın altında oturan kişiyi.

Başını kaldırdı ve bei görünce, umutsuzca kucağına düşürdüğü ellerini kaldırıp göğsünde birleştirerek bakışlarını gözlerime dikti.

Ve o masmavi gözlerini üzerimde hissedince titredim. Ama bu sefer soğuk havasının etkisi değildi. Gözleri çok…. içine çekiciydi.

Tam ağzımı açmış, burada ne yaptığını soracaktım ki, bir anda elinde birşey belirdi. Bir anda boş olan elinde bir kaç dakika önce uçurduğum mavi berem belirdi. Bunun olmasıyla ürktüm ve geriye doğru bir adım attım. 

Beremi, işaret parmağına geçirdi ve sallamaya başladı. Gözleri hala aynı dokunluk ve ürkütücülükle gözlerimde kilitliydi. 

"A- adı ne?" en sonunda konuşabilmiştim ama dudaklarım titremiş, kekelemiştim.

Dudağının kenarı hafifçe çarpık bir edayla kıvrıldı ve alay eder bir hal aldı. 

Hemen sonra hiçbir şey söylemedi ve yavaşça elini öne doğru kaldırıp beremi uzattı. Anlamadığım şey beremin onda ne işi vardı? Nasıl bulmuştu onu?

Ona yaklaşıp, bereme uzanmadan önce sordum. "Onu nereden buldun?" sesim bu sefer kısık ve ürkek çıkmıştı. 

Bunu söylemem ile kısık bir sesle ve bir anda ormanda tekrar bir rüzgar başladı. "Sen beni nasıl bulduysan Harry." fısıldadı.

Yavaşça öne doğru eğildim ve elimi, elindeki bereme uzattım. Gözlerimi, mavi gözlerinden ayırmıyordum çünkü ilginç birşeyler dönüyordu. "Ne demek beni nasıl bulduysan? Ben seni bulma-"

"Beni sen buldun Harry. Bunu unutma, beni sen buldun."

Ve bu laflarının üzerine bir anda yerde duran yapraklar havalanıp, etrafa uçmaya başlayarak görüşümü kesti. Artık orada oturmuyordu ve berem elimde kalmıştı. Bağırdım. "Neden bunu unutmamamı istiyorsun?!"

"Neden bunu unutmamamı istiyorsun?!"

bir anda bağırarak uykumdan uyandım ve yatağımda terler içinde doğruldum. 

Bu neydi şimdi!

Nereden çıkmıştı bu boktan rüya-

Ah, bir saniye.. Bu o dün geceki çocuktu. Aman ne güzel. Bir kere gördüğüm, esrarengiz bir tipi rüyalarımda görmeye başlamıştım. Hem şu 'beni sen buldun' olayıda neydi? Bilinç altım gerçekten çökmüş olmalı…

ANGELIC LOVE - Larry Stylinson BEKLEMEDEWhere stories live. Discover now