Bölüm 57

22.8K 1.1K 41
                                    

Küçük holde yavaş adımlarla yürüyor, etrafına pek de dikkat etmiyordu. Acıkmış mıydı? Bir şeyler yemeliydi belki de, böylece zihnini daha rahat açabilirdi. Tahta merdivenlerden inip etrafına bakındı. Kaldığı yer küçük bir pansiyondu ama şirindi, sakindi. En önemlisiyse sessizdi. Burada kendini dinleyip doğru yolu bulabileceğini umuyordu Beste tüm kalbiyle.

Derin bir nefes aldı ve burnuna tarçın kokusu geldi. Maharetli bir el ya kurabiye yapmıştı ya da bu kokular bir kekten sızıyordu. Yüzüne küçük bir tebessüm yerleşti, Güney keklere bayılırdı.

Giriş sessizdi, kimseyi göremiyordu ortalıkta. Bu yüzden arkada tarafa, mutfağın olduğu bölüme geçmeye karar verdi. Zaten burası bir pansiyondan çok eve benziyordu. Sahiplerini sadece bir kez görmüştü, o zaman çok kötü bir ruh halinde olduğu için şimdi yüzlerini dahi hatırlamıyordu ama bu kez onlarla tanışabilirdi.

Kokuyu takip ederek yürüdü biraz, sonra açık renk perdelerin asıldığı bir kapı fark etti. Perdeler kıvrılarak tutturulmuş ve çok hoş bir görünüm kazanmıştı. Bir kaç adımda içeri girdi ve kokunun kekten geldiğini ayırt ederek bir kez daha gülümserken buldu kendini.

"Merhaba... Kimse yok mu?"

Gözlerini mutfakta gezdirdi ve sonra mutlu, neşeli çifti ayrımsadı. Güneş odayı o kadar çok aydınlatıyordu ki onları ilk başta seçememişti. Yüzündeki tebessüm soldu ve göğsü sıkışmaya başladı.

Genç kadın, üzerine açık yeşil bir elbise giymişti. Elbise sıradan, kalın askılıydı ve üstünde menekşe desenleri vardı. Sarı saçları dalgalı olduğunu belli etse bile küçük bir tokayla tutturulmuştu. Çıkık, şişkin göbeği hamileliğini vurguluyordu. Yüzünün etrafı ve elleri unlarla kaplıydı.

Adam eşinden on santim kadar daha uzundu. İri yarı değildi, sıradan görünüyordu ancak karısına bakan mavi gözleri aşk doluydu. Öyle parlaktılar ki aklına Güney'i getirmişti istemsizce. Ona böyle bakan tek kişi Güney'di. Bakışlarının ne derin bir aşk taşıdığını bu adamın yüzünde görmüştü sanki. Ne kadar da aptaldı!

"Ah, affedersiniz!" dedi kadın, cıvıltılı bir sesle. Biraz da utanmış görünüyordu, yanakları allanmıştı.

Eşi, karısına sardığı kollarını çekmiş ve başını boyun boşluğundan kaldırmıştı. O utanmaktan ziyade mahcup duruyordu.

"Özür dilerim!" dedi Beste telaşla. Onları rahatsız ettiğini fark ettiği için kendisi de utanmıştı. Gözlerini utançla yere eğip dudaklarını dişledi. "Ben girişte kimseyi göremedim. Sizinle tanışmak istemiştim sadece. Yanlış zamanda gelmişim. Kusura bakmayın lütfen."

Adam hızlı bir hareketle yanına gelip elini uzattı. Öncesinde elindeki çikolata tozunu ve unları tişörtüne silmişti. "Lütfen asıl kusurumuza bakmayın, hiç yanlış bir zaman değil. Ben Hakan. Çok memnun oldum."

Uzatılan eli yavaşça sıkıp utangaçça gülümsedi Beste. "Memnun oldum Hakan Bey, ben de Beste."

Eşi de gelmiş, parlak bir tebessümle ellini uzatmıştı. "Merhaba Beste, ben Ecrin!"

Kadının elini de sıktıktan sonra ikisini inceledi Beste. Bir aradayken adeta parlıyorlardı. Hayatında bu kadar aşık, bu kadar birbirine yakışan başka bir çift daha görmemişti. Birbirlerine ait oldukları ilk bakışta anlaşılıyordu.

"Memnun oldum." dedi tekrar. "Ben acıktım da. Acaba burada yemek yiyebilir miyim?"

Kadın üzgün bir tebessümle konuşmaya başladı. Sesi bir kuşun cıvıltısı gibi dikkat çekiciydi ama insanı rahatsız etmekten çok uzaktı. Sanki istediğinde sonsuza dek dinleyebilir, istemediğin zaman sesini duymaktan yoksun kalabilirdin. Adamın sırf bu sebeple bile ona aşık olduğunu hissedebiliyordu Beste. "Çok özür dileriz! Siz direkt odanıza kapanınca rahatsız etmek istemedik. Burası küçük bir yer biliyorsunuz, çok fazla müşterimiz de olmaz. Biraz da ekonomik kriz elbette..."

Güney AralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin