Bölüm 60 (İkinci Kısım)

59.1K 2.3K 493
                                    

Güney güzel bir rüya görüyordu. Etrafında ipeksi bir kumaş sarılıydı, rahatlatıcı bir şekilde serindi. Sıcağa rağmen böyle serin kalabildiğine göre rüyada olması mantıklıydı. Bu yüzden hafifçe dönerken onu da beraberinde çekti ama kıpırdamasına rağmen bedenini sarmıyordu artık. Bir an şaşırdı, göğsünde bir parmağın kıpırdanışını hissettiğinden neredeyse emindi. İpek kumaş nereye gitmişti? Dün gece içmemişti. Birini bu eve, hayatına ya da yatağına almadığından emindi! Hayır, asla yapmamıştı böyle bir şeyi. Yapmazdı da. Beste gitse bile yapmazdı. Yıllar önce bir kere denemişti başka birine dokunmayı ama onda Beste'ye dair hiçbir şey bulamadığı için vazgeçmişti. Şimdi aklı böyle bir şeyi kabullenemezdi. Başka bir bedene sarılmayı kaldıramazdı şu anda. Bu yüzden kaskatı kesilmiş bedeni o tenden uzaklaştığında içinin rahatladığını hissetti. Ama huzursuzdu da. Bir şeyler olduğunu hissetmiş gibi çarpıyordu kalbi. Tanıdık bir koku algılıyordu ama hala uykudan sıyrılamamıştı tam olarak.

Gözlerini hafifçe araladı ve yanındaki bedene baktı dikkatle. Algılamakta zorlandığı için ayırt edemiyordu kim olduğunu. Saçları hafifçe topuz yapılmıştı kızın. Gözlükleri her zaman olduğu gibi yüzünde değildi. Uyurken çıkarırdı Beste gözlüklerini, bunu biliyordu. Yüzünü görememişti, bu yüzden bedenini taradı hızlıca. Güneşte yanmış teni tatlı bir gölgeyle kaplanmış gibiydi. Küçücük bedenini sarmaktan aciz beyaz bir elbise vardı üzerinde. Dizlerine kadar anca geliyor, ayrıca eteği bacaklarına değiyordu. Bir kez daha yüzüne baktı dikkatle. Şimdi aşığı olduğu bal rengi gözler parlayarak kendi gözlerine bakıyordu. Nemli kirpikleri ve yüzü bütün boyalardan yoksun, doğal bir güzellikle bezenmişti. Bedeni zangır zangır titredi Güney'in. Beste'ydi değil mi? Çıldırmış mıydı yoksa?

Bakışlarını ondan çekemiyor, ağzını dahi açamıyordu. Nefes alsa kaybolacakmış gibi korku doluydu. Bu kadar meleksi görünürken kaybolması en mantıklısıydı zaten. Güney dokunsa bulutlara karışabilirdi. Öylece bakıyordu bu yüzden. Kaybolmasından korkarak özlem gidermeye çalışıyordu. Elleri çerçeveyi aradı ama bulamadı. Gece onunla yattığından da emindi oysa.
İçmemişti, resme sarılıp yorgun düşmüştü her zaman olduğu gibi. O halde neler oluyordu böyle?

"B-b-beste?" dedi titrek bir sesle. Elleri ona uzanmak için yanıp tutuşuyordu ama korkuyordu.

Kaybolmasını ya da bir şey söylemesini bekledi dikkatle. Hala korktuğu için duyguları yüzüne yansımıyordu. Kalbi deli gibi atsa da kendini tutuyordu garip bir şekilde. Sonra hiç beklemediği, asla aklına getiremeyeceği bir şey oldu. Bir anda Beste boynuna sarıldı. Bedenini o kadar sıkı bir şekilde Güney'e bastırıyordu ki nefesi kesildi genç adamın. "Beste?" diye fısıldadı bir kez daha. Sesi yine kısıktı ama kekelememişti.

Genç kızın ağlarken sarsılan bedeni sımsıkı sarmıştı Güney'i. Kolları boynuna dolanmıştı, şimdi yastığının yerinde o küçük kollar vardı. Yüzü boynuna bastırılmış bir şekilde ağlıyordu. "Güney özür dilerim! Çok özür dilerim! Seni üzdüğüm için, gittiğim için o kadar pişmanım ki!"

"Beste?" dedi tekrar. Sesinde bu kez şaşkınlık vardı. Şok olmuştu çünkü. Beste dönmüş müydü yani? Gittiği gibi sessizce geri mi gelmişti? Ama nasıl girmişti eve?

"Güney..." diye fısıldadı Beste de. "Gitmemeliydim. Asla seni bırakmamalıyım. Aptal olan benim! Biliyorum kızgınsın bana! Kırgınsın!" titreyerek başını iki yana salladı genç kız. Yüzü Güney'in tenine sürtünmüştü bu hareketle. "Haklısın da! Her şeyi yaparım beni affetmen için! Sadece affedeceğini bilmek istiyorum! Özür dilerim Güney! Çok özür dilerim!"

Güney AralDonde viven las historias. Descúbrelo ahora