Bölüm - 3

3.3K 196 28
                                    


  Ve önceden hazırladığım bölümlerin sonuna geldiik *-* Bundan sonra daha geç yayınlarım diyeceğim, ama zaten belli bir periyodu yoktu, kafama estiğinde yayınlıyordum shekjhd

  Bu arada konular hızlı ilerliyor gibi gelebilir, fakat aklımda daha neler var neler.. Gayet normal yani ._. Neyse, bay!

  Multimedyada Rüzgar var, yine...

  "Ee, var mı kız arkadaş falan?" diye boğucu bir sevecenlikle soran sarışın kadına baktım donuk gözlerle. Omuz silkmeden hemen önce Deniz'in yerinde rahatsızca kıpırdandığını görmüştüm göz ucuyla. Kalabalık ortamlar onu da boğuyor diye düşünecektim ki, çocuğun kalabalık ortamlardan hiç çıkmayan bir havası olduğunu hatırladım.

"Eh, akraba ortamları boğuyor demek ki." diye sessizce mırıldandığımda pek de sessiz olmadığını annemin öksürüğü gösterdi. Sarışın kadın "Anlamadım," diye sorarca konuştuğunda ise cevabım sadece "Yorgunum." oldu. Sonrasında kadının yüzünde oluşan ifadeye gülmemek için kendimi tutmuştum, zira bir pot daha kırarsam berbat olurdu. Hakkımda düşünecekleri yüzünden değil, istediklerini düşünsünler, annem kırılacağı için. Hem bana sinirlenecek, aramız bozulacaktı, hem de üzülecekti.

Gergin havayı bozmak istercesine neşeyle konuşan Çağatay ağabey herkesin ona dönmesini sağlamıştı "Hadi, erkekler başka bir odaya geçsin de hanımlarımız dedikodu açlığı çekmesinler!" sözleriyle. Duru ve babası buna seslice kıkırdarken Melda abla yapmacık bir sinirle tepki göstermişti buna. Ardından Çağatay ağabey onun elini tutmuş, gözleriyle bir şeyler anlatmak istercesine uzun uzun ona bakmıştı.

Bana asıl yapmacık gelen buydu aslında, sevgi gösterileri. O ikisi birbirlerine gerçekten aşık gibiydiler ama kimin umurunda? Bu sadece profesyonel oyuncular olduklarını gösterirdi. Zira gerçekte böyle duygular olması imkansızdı. Annem de böyle düşünüyordu tahminen, ikimiz yalındık. Nasıl hissediyorsak öyle davranırdık ki bu hareketlerimi de açıklıyordu aslında, bir şey hissetmiyordum.

"Tamam o halde." diyen Deniz'in babasına çevirdim gözlerimi, çoktan ayağa kalkmıştı bile. Adamın "Berk, ne bekliyorsun?" diye sormasıyla Deniz'de ayağa kalktı ve bana kısa bir bakış atıp odadan çıktı. Onların peşine takılırken aklıma takılan şey ailesi Deniz'e Berk diye seslendiğinde yüzünde oluşan ifadeydi. Başta ikinci ismi olduğunu düşünmüştüm, çevreyle ilgilenmeyen benin okulun popüler çocuğunun ikinci isminden bihaber olması oldukça doğaldı. Fakat eğer öyleydiyse o ifade neydi?

Bir sonuca varamamanın getirdiği huzursuzlukla diğer odaya girdiğimde diğerleri yerleşmişti bile. Her zamankinin aksine yavaş yürümüştüm, tuhaftı. Deniz'in babası ve Çağatay ağabey saçma sapan konular hakkında çene yorarken düşüncelerim sık sık konuyu değiştiriyor, önce okuduğum bir kitabı düşünürken ardından yemeklerle ilgili şeyler aklıma düşüyordu. Bunu çok sık yaşadığımdan yadırgamamıştım. Beni düşüncelerimden sıyıran şeyse idrar kesemin beynime yolladığı sinyallerdi.

Tuvaletin yolunu bildiğimden hiçbir şey söylemeden koltuktan kalktım ve bir süredir oturmanın verdiği uyuşuklukla odadan çıktım. Koridorda ilerlerken kulağıma çarpan kelimeler durmamı sağlamıştı, "...Berk psikolojik yardım alıyor, ama yine böyle yine böyle. Psikoloğu ona destek çıkıyor iyileştireceğine, başka birine götürmeyi düşünüyoruz." diyordu Berk'in annesi.

"Berk'in doktorunun ne yaptığını bildiğine eminim, endişelenmeniz gereksiz fikrimce." dedi annem, kendisini kendisi olduğunu belli etmeden savunuyordu ve normalde olsa buna gülerdim. Şimdiyse birini dinlemenin verdiği suçluluk hissiyle diken üstüneydim ve kılımı bile kıpırdatamazdım.

Gri [BoyXBoy]Where stories live. Discover now