|| Hopeless ||

204 23 14
                                    

Güneş batıyordu ve şu kızıllık yine gökyüzündeydi. Bu renk ne kadar da Zayn'in gözlerine benziyordu. Evet,onun elaları gibi değildi. Onun gibi herhangi birşey yoktu ve sadece anımsatıyordu işte. Hatta çoğu şey onu hatırlatıyordu.
Hayranların çizdiği,bahçenin karşı duvarına kocaman ve rengarenk 'Vas Happening?' yazısını gördüğünde bile Liam'ın içini o tuhaf his kaplıyordu.

Dışarıya çıkarken Zayn her seferinde o yazıya bakar ve 'Vas Happening Liam?!'
diye bağırıp herkesi etrafına toplardı. Onu defalarca uyarmıştı Liam. Basit bir alışverişi bile başlarına insanları toplayıp zorlaştırıyordu. Ama şimdi... Yanında olsa tüm dünyayı toplamasına razıydı. Çünkü onu özlüyordu. Çok özlüyordu.

Gülüşünden,sarılışına onunla alâkalı herşeyi. Diğer çocuklara kıyasla en kötü halde olan Liam'dı. Hepsi çok kez sahnede bile gözyaşı dökmüştü ama Liam'ın her Zayn'in solosuna sıra geldiğinde gözleri doluyordu. Hala daha yokluğu büyük bir boşluktu. Harry birçok kez onu dışarıya çağırdı. Etkinliklere,röpörtajlara ve daha sayamadığı çok şey...

Ama Liam hepsini reddetti ve ertesi güne düşünceleriye ulaşmayı seçti. Onu yalnız bırakmıyorlardı aslında. Hem çocuklar,hem hayranlar,ailesi...
Ama o kocaman bir kalabalığın içinde yapayalnız kalmıştı. Kendini yarım hissediyordu sanki. Bir tarafı eksik gibiydi. Zayn yoktu.

"Tanrım,imkânsız..." dedi kendi kendine.
Neden böyle hissettiğini bilmiyordu ve kız arkadaşı bile onu mutlu edemiyordu.
Sanki herkesten soyutlaşmış gibiydi.

Sadece bir grup üyesi çıkmıştı ama sanki onun canı acıyordu. Sanki bir parçasını alıp götürmüşlerdi. Kalbi de aklıyla aynı fikirdeydi ve Zayn'in yokluğu bazen nefesini kesecek boyuta geliyordu. Kocaman evde sıkışıyor gibiydi. Susuyordu ve bu suskunluk içini yakıyordu.

Hisleri de çok karmaşıktı. Daha önce hiç böyle hissetmemişti ki?

Onu nasıl bıraktığına bir türlü anlam veremiyordu zaten. O kadar gülüş,sarılış... Basit bir hoşçakal'a silinip gidemezdi.

İlk dövmesini yaptırırken nasıl korktuğunu ve Zayn'in gözlerine bakarak güldüğünde hepsinin geçtiğini hatırladı.

Kendi kendine gülümsedi. Birçok sahne aklından geçip gidiyordu. Acaba Zayn şuan ne düşünüyordu? Bunu bilememek te onun için ayrı bir işkenceydi.

Hergün gelişini bekliyordu. Bir önceki günden farklı olacakmış gibi... Sanki gelecekmiş,gitmeyecekmiş gibiydi.

Üzerinden iki hafta geçsede son telefon konuşmaları hala kulağında yankılanıyordu.

~......

"Zayn? Şükürler olsun. Neredesin? Kaç kere aradığımı fark ettin mi?"

"Evet,üzgünüm.."

"Bende. Neden öylece gittin? Bir tek ben yokum diğer çocuklarla da vedalaşman gerekiyordu. Sana kızgınlar."

"Fazla yoğunum."

"Gerçekten mi? Buradan dün gittin. Şimdi hangi cehennemdesin söylesene? Oraya geliyorum."

"Hayır,Liam."

"Hayır mı? Herkesi kandır ama bana 'mutlu olduğum işi yapacağım' palavrasını uydurma Zayzay."

"Herşeyi zorlaştırıyorsun Liam."

"Şuan berbat halde olduğunu biliyorum. Görmüyor olabilirim,hissediyorum. Ve şimdi nerede olduğunu söyle gelip bir kucaklama almam gerekiyor."

"Yapacak çok işim var. Ve açıklama bekleyenler."

"Açıklama bekleyen sadece diğer insanlar değil."

"Liam. Sonra konuşalım mı?"

"Yanına gelmek istiyorum. Nasıl olduğunu tahmin edebiliyorum."

"Liam,daha sonra ararım-..."

"Ne? Hayır,telefonu kapatma. Kahretsin, sesinden bile belli."

"Sonra görüşürüz."

"Zayn hayır-... Zayn? ....."

Kalktığı yere çaresizce tekrar oturdu. Ve telefonu masanın üzerine savurdu. Derin bir nefes aldı ve kafasını geri yaslayıp sinirinin geçmesini bekledi.

~......

"Bu kadar yeter." diye kendi kendine konuştu yine. Kafasını iki yana sallayıp düşüncelerden uzaklaştı. Evde durdukça daha da içi sıkılıyordu ve biraz daha kendiyle baş başa kalırsa kafayı yiyebilirdi. Düşünmek ve neden? sorusuyla delirmek istediği en son şeydi.

Bu yüzden çabucak ceketini üzerine geçirdi ve anahtarı alıp kendini dışarı attı.

Kapının önünde onu bekleyen arabasında kendini buldu. Hemen çalıştırdı ve gaza yüklendi.

İçinde nedenini bilmediği bir sinir vardı. Kızgındı. Ama aynı zamanda da kırılmıştı. İki duyguyu en baskın şekilde yaşamak tuhaf hissettiriyordu. Görse yüzünü yumruklamak ama aynı zamanda kocaman sarılmak istiyordu.
Bir suçlu aramaktan bıkmıştı artık. Bunun suçlusu ne şirketleri ne Zayn ne de kendisiydi. Ortada bir suç değil,daha çok bir terk ediş vardı.

Zayn çoğu zaman uzaklaşmak isterdi. Kalabalıktan ve gürültüden... Ve kendini Liam'ın yanında bulurdu. Herkesten ayrı sakinleştirici bir yapısı vardı. Zayn'de en çok bu özelliğini seviyordu onun.

Onunla konuştukça herşey daha iyiye gidiyordu sanki. Ama şuan Liam için durum hiç aynı değildi.

İçindeki siniri arabadan çıkarırcasına hızlı sürüyordu. Boş caddede gidebildiği kadar hızlıydı. Yola odaklansa da aklı başka yerdeydi. Hız yapmak bile onu yatıştırmıyordu şimdi.

"Kahretsin.." dedi ve aniden arabayı durdurdu. Nefesi hızlıydı ve terlemişti. Kafasını direksiyona yaslayıp sakinleşmeyi bekledi.

Ne yapması gerekiyordu bu hissi yok etmesi için? Nasıl bir çaresi vardı ki?
Her ne ise bunun panzehiri onu bulmalıydı. Ki biliyordu.. Zayn'i şuan bulması imkansıza yakın birşeydi.

Half A Man [Ziam Palik]Where stories live. Discover now