mavi panjurlu ev

550 63 5
                                    

"...fırtınada çırpınan kanatlar gibi

ıslanmaktan korkmayan bir kelebek gibi

seni sevdim."

.

.

.

Paslanmış demir bahçe kapısının kulpundan tutarak kapıyı bahçenin içerisine doğru ittirdi. Yağmurdan dolayı ıslanmış botuyla birlikte,birikmiş karın üzerine yağan yağmurdan dolayı grimsi bir görüntü oluşturan taşlarla döşenmiş patikaya sağ bacağını ardından sol bacağını attı. Esen rüzgardan dolayı kafasını eğip gözlerini biraz daha kıstı ve şemsiyeyi tuttuğu elini daha çok sıktı.
Bir kaç metre uzunluğundaki taş patikadan sonra yağmuru almayan bir yere geldiğinde şemsiyesini soğuktan kırmızı olmuş ellerinden indirdi. Islanmış şemsiyeyi kendinen biraz uzak tutarak üstündeki suyu bir nebze de olsa azaltmak için şemsiyeyi sirkeledi ve şemsiyeyi kapattı. Adımlarını kahverengi kapının önündeki basamaklara doğru yönlendirdi. Her adımda kalbi daha da hızlı atıyordu, âdeta çıkacakmış gibi.
Basamaklara ulaştığında önündeki üç basamağı hızla çıktı ve kahverengi kapının önünde durdu. Kapının sol üst köşesindeki metal levha dikkatini çekti. Montunun kollarını ellerine daha çok çekerek metal levhanın soğuktan buğulanmış yüzeyine getirdi ve yazıyı okuyacak dereceye gelinceye kadar sildi.

"Jeon ailesi." diye kendini duyabileceğini bir tonda konuştu genç adam. Soyadı jeon'du. Soyadını öğrenmişti. Bu da bir gelişmeydi.
Elleri levhadan çekilip kapının tokmağına doğru gitti ve hiç düşünmeden tokmağı üç kez kapıya vurdu.
Kapı üçüncü çalınışta açıldı ve kapının arkasında muhtemelen elli küsür yaşlarında olan bir kadın göründü.
"Buyrun,kime bakmıştınız?" dedi kadın.
Genç,ne söyleyeceğini bilemedi. O neredeydi?Söylememiş miydi kimseye onun geleceğini?Sitem edecek zamanı yoktu. Konuşmaz ise bu eski kapı yüzüne kapanacak ve peri kızı'nı göremeyecekti.

"Ben...şey ben..." diyebildi ancak genç adam. Kuramadı cümle.

"Yoksa siz bayan jeon'un misafiri misiniz?" dedi karşısındaki kadın. Genç rahatladı. Kadın amacını zorda olsa anlamıştı.

"Evet." diyerek küçük bir gülümseme sundu karşısındakine.
Kapının arkasındaki kadın da ona karşılık vererek bir eliyle kapıyı açıp diğer eliyle de kapının arka kısmını kendisine sunup,

"Lütfen bayım,buradan buyurun." diye kendisine yol açtı.
Genç, içeri adımını attı ve arkasından kapı kapandı. Burnuna dolan lavanta kokusu ile iç çekti ve aynı çiçeği sevdiklerini düşündü ve istemsizce mutlu oldu. Kırık beyaz duvar boyası ve bir iki kimin olduğunu bilmediği belki de es geçtiğinden dolayı sahibini bilmediği tablolar ile süslenmiş dar koridordan geçti. Geçtiği dar koridor,sağ ve sol yanında bulunan penecerelerden dolayı ferah olan koridorda,önündeki orta yaşlı bayanın durması ile durdu.
Kadın sol eli ile aşağı inen merdivenleri gösterdi.
"Küçük hanım aşağıda sizi bekliyor beyefendi,buyrun." dedi ve merdivenlerden indi kadın. Genç adam da onun peşi sıra aşağı indi.
Merdivenlerin sonunda üç tane beyaz kapının bulunduğu ve bir tane de açık ve büyüklüğü belli olan kapı bulunuyordu. Önündeki kadın büyük olana girdiğinde o da beraberinde girdi.
Geniş,koridorların renginde boyanmış odaya adımını attı. Odaya girdiğinde odayı incelemedi genç adam,gerçi fırsatı olmadı denmesi de uygun olurdu.
Salonun en uzağında kalan, bebek mavisi olduğunu onu her gün dinlerken mumun az da olsa rengini gösterdiği panjurun önünde, beyaz bir tekli koltuğa kollarını bağdaştırarak oturmuş,dışarıya bakan genç kızı, kendi tabiriyle peri kızı'nı gördü. İstemsizce dudağında bir tebessüm oluştu. Kalbi olduğundan daha hızlı atıyordu çünkü bir kaç adım ötede, onu heyecandan sıcak bastıracak ve ellerini terletecek kişi oturuyordu. Gülümsemesi onu buraya getiren kadının onun gülümsemesini fark etmesiyle soldu.
Kadının,kendisine bir şey dediğini sandı fakat kadın başını kızın olduğu tarafa çevirdi ve oraya doğru yürüdü.

"Kalmamı ister misin young mi?"

Young mi. İsmi,Young mi,idi. O'nun hakkında mükemmel piyano çalışı dışında öğrendiği ikinci şey,ismi. Ailesi ismini çok yerinde koymuş dedi,içinden. Young mi,ebedi güzel. Young mi güzeldi, gerçekten güzel.

"Gidebilirsiniz,sorun değil." dedi kız ve gencin düşüncelerini böldü.

"Eminsin,değil mi?" dedi kadın yine.
Genç kız gülümsemişti yandan gördüğü kadarıyla. Kalbi daha hızlı atıyordu, daha hızlı.

"Gerçekten sorun yok, siz gidin."
dedi kız. Genç adam onların resmiyetsiz konuşmalarından anladığı kadarıyla yakın olduklarını düşündü. Annesi olacağını düşümüyordu.Belki dadı veya kalfa. O düşünürken,kadın odadan çıkmıştı bile. Tek kalmışlardı. Kendisi ve o. Genç adam ne yapacağını bilemedi. Ne diyecekti,nasıl başlayacaktı,nereden başlayacaktı? Ya da susacaktı. Ve sustu. Tâ ki kız konuşana kadar.

"Merhaba." dedi. Bu kadar mıydı? Bu kadar dı. Klasik giriş cümlesiydi,ne bekliyordu ki? Genç,kendi kendine konuşmayı bırakmalıydı çünkü cevap vermesi gerekiyordu.

"Merhaba." dedi. Hayır, bitirmeyecekti. Kendisi devam etmeliydi. Kıza doğru adımlandı. Odada en çok göze çarpan siyah piyanonun sağında bulunan kızın yanına geldi ve karşısında dikildi. Genç kız ona bakmıyordu. Hâlâ kafası penceredeydi.
Genç kız ayağı kalktı ve kafası eğikti kalktığında. Hâlâ kendisine yani erkek olana bakmıyordu. Kollarını indirmiş,ellerini pileli eteğinin önünde nazikçe birleştirmişti. Genç adam,kızın bu hareketini küçük bir kıza benzetti ve sessizce güldü. Kız tepki vermeyince sustu. Zaten ona bakmıyordu, gereksiz alınmaları da neydi bugün?

"Hoşgeldiniz, bay..." diyerek cümlenin devamını getirmesini bekledi genç kız adamdan.

"Park. Park Jimin." dedi genç.
Kız hâlâ kendisine bakmıyordu. Elini,selamlaşmak için öne doğru uzattı kız. Genç adamın hizasında değildi fakat Jimin ellerini hafif sola kaydırarak onun elleriyle birleştirdi. Ve ellerini onunkilerle birleştirdiği an,yirmi yedi yıldır bir kez bile yaşamadığı bir şey hissetti. Hissettiği şey kendi tabiriyle harikaydı. Nefesini kesecek kadar güzeldi.

"Jeon young mi." dedi genç kız. Ve Jimin istemeden de olsa ellerini çekti kızın ellerinden. Bu minik diyalogdan sonra ikisi de susmuştu. Karşısındaki kız başını eğmiş parmakları ile oynuyordu. Genç adam bu sessizlikten sıkıldı.

"İsterseniz." dedi önce.

"İsterseniz derse başlayalım."
dedi. Sözlerini söyledikten sonra kız güldü. Yeniden genç adamın kalbini hızla arttıracak bir şekilde güldü.
"Cümleye,kelimeyi iki kere söyleyerek başlamayı seviyorsunuz anlaşılan." dedi genç kız.
Genç adan anlayamadı. Daha düşünmesine fırsat vermeden kız yeniden konuştu.
"Başlayalım bay Park." dedi kız.
Karşısındaki kız,kendisinin önünde olan olan koltuğu elleriyle aradı ve koltuğun bulunca ellerini koltuğa yerleştirdi. Koltuğa dokunarak bir iki adım gitti ve kendisine biraz daha yaklaştı. Elini kendisine doğru uzattı ve ilk kez yüzüne baktı.

"Yardım eder misiniz bayım?" diye soru sordu.

Neye yardım edecekti?Niye yardım edecekti?Anlamamıştı. Yürümesine mi yardım edeceğim, dedi kendi kendine, içinden. Ama sonra aklına geldi,kız ayağa kalktığında gayet rahat öne adımlanmıştı. Peki bana ne demek istediği,diye düşünürken,neden olduğunu anladı.

piano : park jiminWhere stories live. Discover now