dayanamıyorum lotte,bırakma ellerimi

280 47 7
                                    


"...sende benim kadar gerçekleri görüyorsun

beraber olamayız benim gibi biliyorsun

bir başka dünyanın insanısın yavrucağım

sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun ."

.
.
.

"Bay Park, aşk olmasa hayatın ne anlamı olur? Işık vermeyen büyülü bir fener gibi! Küçük lambayı içine koyar koymaz, beyaz duvarında rengarenk imgeler görünür sana! Geçici hayalet gölgelerden başka bir şey olmasalar da, deneyimsiz gençler gibi karşılarına geçip o muhteşem görüntülere hayranlık duymaktan her zaman mutlu oluyoruz."

dedi bayan jeon,görmese de okyanusun olduğunu tahmin ettiği tarafa bakarak.

"Aşk,Tanrı'nın ceza verme yöntemlerinden biridir bence bayan jeon,hangi aşığı aklı başında gördünüz? Aşk yakar,yıkar darmadağın eder.Aşk geçici bir duygudur,o dalgaya kapılıp perişan olmamalıdır insan." dedi park jimin yanındakine. Okyanusa getirmişti onu,karşılarında âdeta dans eden dalgalara karşı derin bir sohbete girmişlerdi. Bayan Jeon'un ağzından çıkan büyülü sözler âdeta onu mest ediyor ve kendi kelimelerini âcizleştiriyordu. Tüm gün konuşsa dinlerdi.Bıkmazdı.
Onu seviyordu .
Bu su götürmez bir gerçekti.Gözleri başka bir şey görmek istemiyor,kulakları başka bir şey duymak istemiyor, elleri onun ellerine dolansın istiyor ve dudakları sadece onun olsun istiyordu.Her sabah uyandığında büyük bir neşeyle,"Onu göreceğim! " diye bağırıyor. Onu göreceğim diyor ve o an bütün gün yapmak istediği bir şey gelmiyor aklına. Her şey, her şey bu ümitle iç içe geçiyordu.
Ama yanlış bir yoldaydı, sonu mutlu bitmeyen bir yolda.
Ona bu kadar bağlanmamalıydı. Ona iyi gelmiyordu. Tüm gün onu düşünürken çıldırma raddesine geliyordu,ve buna dayanmak gün geçtikçe daha da zorlaşıyordu.
O Werther gibi olmak istemiyordu.Olmayacaktı.
Ve bunun olmaması için erkenden harekete geçmesi gerekiyordu.
Düşüncelerini youngmi'nin sözleri böldü.
"Sinsi bir hastalığın önlenemez şekilde her geçen gün ölüme yaklaştırdığı bahtsız birinden, hançerle kendisine bir anda son vermesini isteyebilir misiniz? Gücünü tüketen hastalık,aynı zamanda ondan kurtulma cesaretinden de onu yoksun bırakmaz mı?" dedi youngmi.
"Ah, Goethe." dedi park jimin kafasını eğip tebessüm ederken.
"Okumuş muydunuz?"dedi youngmi,zevklerinin aynı olması hoşuna gitmişti.
"Genç Werther'in Acıları,okunması gereken bir eser bayan jeon."
dedi jimin bu sefer.
"Fakat. .."
diye devam ettirdi cümlesini.
"Fakat ne bay park?"
diye sordu youngmi.
"Werther'in seçtiği sonun doğru olduğuna katılmıyorum. Bence ölüm bir son değildir. Bir aşığın sonu böyle bitmemeli,bir aşık bunu yapacak kadar fazla bağlanmamalı."deyip kafasını kaldırdı.
Youngmi kafasını eğip kıkırdadı ve park jimin,o an, o gülüşü işiten biri olarak dünyanın en şanslı insanı hissetti kendini. 
"Mantık, duygulara engel olabilir mi bay park? " dedi young mi.

"Bu duyguyu nasıl geri çevirebilirsiniz?Ona karşı koyabilir misiniz?" dedi Youngmi tekrardan.
Park Jimin sustu. Bir şey söylemek istemedi. Haklıydı çünkü. Eğer mantık aşkta konuşsaydı bile bile aşık olur muydu Kafka Milena'ya? Ya da sahip olamayacağı Lotte'nin peşinden sürüklenir miydi Werther?

                           ***
Uzun süre sessizlik hâkim sürdüğünde, Park Jimin sessizliği bozmak için konuştu.
"Hava kararmaya başladı,kalkalım mı, ne dersiniz?"  dedi. Youngmi ise sadece başını sallayarak ayağa kalktı. Park Jimin,Youngmi'nin zarif ve güzel ellerini,koluna yerleştirdi ve yürümeye başladılar.

İkili yol boyu konuşmadı, tâ ki yağmur ikisinin de sessizliğini bozmaya çalışana kadar.
Yağmur hafiften üstlerine düştüğünde Park Jimin panikle konuştu.
"Hay aksi, şemsiye de getirmemiştim.Sanırım biraz ıslanacağız." dedi ve son cümleyi gülerek söylemişti.
"Ziyadesi yok, ıslanırız bizde." dedi ve Youngmi ve o da gülmüştü.

Bir süre sonra yağmur Park Jimin'in saçlarını alnına yapıştıracak kadar artmıştı. Daha Youngmi'nin evine vardı ve hızlı olmaları gerekiyordu aksi taktirde sırılsıklam olacaklardı.

"Bayan Jeon,bence hızımızı arttırmalıyız." dedi Jimin. Ve bunun üstüne yanındakinin ellerini kendi minik ellerinin içine hapsetti.Youngmi bu harekete şaşırsa da belli etmemeye çalıştı çünkü kalbinin hızı hoşuna gitmişti. Ve her ne kadar fark ettirmemeye çalışsa da, Jimin bunu fark etmişti ve sessiz bir şekilde gülmüştü.
Park Jimin,elleri sımsıkı tuttu ve ıslanan yolda Youngmi ile birlikte koşmaya başladı. O an ne insanların ayıplayan bakışları umurlarındaydı ne de onları ıslatan yağmur. Var olan tek şey kalplerinin birbirleri için atan ritmiydi.

                         ***

Nefes nefese kaldıkları bir yolculuğun ardından Jeon'ların evine ulaşmışlardı.
İkisi bir müddet kapının önünde bekledi. Yağmur hâlâ yağıyordu ve artık pek umurlarında değildi. Youngmi'nin yanakları soğuktan  kızarmıştı,ve Park Jimin itiraf etmeliydi ki, o bu haliyle oldukça sevimli gözüküyordu. O an o yanaklara dokunmak ve öpmek istedi.Ama yapmadı. İçinden gelen dürtüyü bastırmaya çabaladı. Ona sarılmak,onu ısıtmak istiyordu. Yapamadı.
Sessizliğin hâkim olduğu ortamda Park Jimin'in tek düşünebildiği Jeon Youngmi'ydi. Ve o an nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde Youngmi'ye yaklaştı ve yanağını avuçları arasına aldı. Youngmi'nin kırmızılaşmış yanakları daha da kırmızı olmuş ve kalbinin ritmi,Park Jimin'in duyacağı kadar artmıştı. Youngmi görmese de- ki bence bu böyle anlar için gayet iyiydi- geniş bir şekilde gülümsedi. Ve baş parmağını genç kızın yanağında gezdirdi.

"Üşümüşsünüz."

dedi Park Jimin sessizce.
İkisinin de o an kalpleri düzensiz bir şekilde fakat birbiri ile uyumlu bir şekilde atıyordu.
Duydukları tek şey yağmur ve birbirlerinin nefes alış verişleriydi.

Daha sonra Park Jimin eğildi ve dokunmaya dahi kıyamadığı Youngmi'nin yanağına küçük bir buse kondurdu ve geri çekildi.

Park Jimin bu cesaretinden dolayı oldukça heyecanlanmıştı bunu bastırmaya çalışarak konuştu.

"Size verdiğim sözü hatırlıyor musunuz?"

"Yarın,o sözümü tutacağım."
dedi ve kalbi kadar hızlı olmasa da hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.

piano : park jiminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora