17. Bölüm - Mektup

10.1K 599 171
                                    



"Ya sen ne yaptın?" diye bağırdı arabayı son sürat sürerken. Bir bana bir yola bakıyordu ve çok sinirlenmişti. "Bana hesap soramazsın." Dedim hiç bozuntuya vermeden. "Ya sen onunla başını nasıl belaya sokarsın? Kızım sen kafayı mı yedin?"

"Şule'den korkacağımı mı düşünüyorsun aptal?"

"Polislerle başın belaya girmesin diye tüm sapıkları peşine taktın lan geri zekalı!" evin önüne gelince aniden durdu. "Kimse yok değil mi sizde?"

"Yok!"

"Bende geliyorum!"

"Gelirsen gel be. Ağladın tüm gün başımda."

"Bok ağladım. Senin iyiliğini düşünüyorum çünkü sen salaksın."

"Bok salağım."

Kilidi açmaya çalışırken sinirli bir şekilde arkamda soluyordu. Ayakkabılarımı çıkarmak için eğildiğimde az daha üzerime düşecekti. "Çüş daha yeni girdik eve aklın hemen orada."

"Lan manyak mısın görmedim domalmışsın sende önüme." Gülmemek için kendimi zor tuttum. Lambayı arıyordu. Tüm duvara eliyle dokundu. Altıma işeyecektim. "Nerede lan bu siktiğimin lambası!" diye bağırdı kendi kendine.

"Burada salak." Kapının yanındaki ayakkabılığın arkasındaki boşluktaydı. Bana döndü. "Sen nasıl bir insansın ya?" kendimi koltuğa atmadan önce dolaptan bir bira çıkarttım. "Of ne mızmızlandın."

"Şule seni gebertmek için elinden geleni yapacaktır. Bunlar iyi günlerin."

"Kimseden korkmuyorum." Bu doğruydu, gerçekten. İsterse suratıma silah dayasın, bana zor hissettirirdi. Benim tek hissettiğim şey sevgiydi. Aileme, dostlarıma ve sevgilime karşı hissettiğim sevgi. Onun dışında korku nedir bilmezdim, kolay kolay nefret de etmezdim.

Koray ise hala sinirle ayakta dikiliyordu. "Gelsene yanıma." Elimle koltuğa vurduğumda güldü. "Şu haline bak amına koyayım." Dedi. Bacaklarımı masaya uzatmış sapık gibi onu izliyordum. Güldüm. "Gel çok seviyorum seni gel."

Yanıma oturup bir sigara yaktı. Masadaki kül tablasını yanına koydum. "Bacağını temizleyelim. Bugün ne çok yaralandın." Omuz silkip biramdan bir yudum aldım. "Acımadı ki." Şişeyi çekip kendisi dikti.

Kafamı omzuna yasladım. "Seni kaybetmemek için her şeyi yaparım. Canımızı sıksınlar istemiyorum." Dedim sakin bir tonda. İkimizde sakinleşmiştik. "Kimse bizim canımızı sıkamaz bebeğim."

Sesinin rengine, sinirine, gülüşüne, her şeyine ve her haline aşıktım. Çok seviyordum ve içimi kıpır kıpır ediyordu. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Neden bu kadar aşık olduğumu da bilmiyordum. Öylesine bir adamdı işte.

Hayır, değildi... Yok yok, değildi, öylesine bir adam değildi bu. Hayatımın aşkıydı. Güzel gözlümdü, güzel burunlumdu. Yanağını okşadım. Düzenli bir şekilde tıraş oluyordu. Yumuşacık yanakları altın gibi parlıyordu.

"Beni bırakma." Deyiverdim.

Sevdiğim her şeyi kaybetmeye alışmıştım. Ama onsuzluğa alışmak istemiyordum, çok uzun süre onunla beraber olmak istiyordum.

Aslında çok duygusal biriydim. Hem de inanılmaz duygusal. Ama insanlar bunu kullandığı için hep bastırmak zorunda kalmıştım. Bu yüzden arada bir duygusala bağladığım oluyordu, bazen sebepsiz yere hıçkıra hıçkıra ağlardım. Bu gecede onlardan bir tanesiydi. Yaşadıklarımdan sonra duygulanmıştım.

Gangsterlerin PençesindeWhere stories live. Discover now