Murasakibara II

1.4K 97 19
                                    

Yosen'in kantinine bugün beşinci inişinizdi ki daha üçüncü ders yeni bitmişti. Onca merdiveni inip çıkmaktan sıkılmıştın. 

"Atsushi." dedin yorgun bir sesle. "Bu sefer fazla alalım da sonraki tenefüslerde gelmeyelim." Sonra kucağındaki yemeklere baktın. "Daha ne kadar alabilirsek?" Hala kucağı dopdoluydu. Ağzında gofreti takıp ilerliyordu. Senden biraz öndeydi. Ne kadar tembel olursa olsun yemeklerle hiç bir şey arasına giremezdi. Ayrıca senin pestilin çıkmıştı. Kantine geldiğinizde Murasakibara'nın elindekiler bitmişti ve sıraya girip yenilerini alıyordu. Sense kurtuluş için bir yol arıyordun. Gene inmek istemiyordun. Gerisin geriye sınıfa çıktığınızda kafanda bir ampul parladı.

"Atsushi." Hemen sırasının önüne geçtin. "Yarından itibaren diyete başlıyorsun." Sana sadece şaşkın gözlerle baktı. Ağzındaki çubuklarla birlikte "Ne?" dedi.


-Sonraki Gün-


Okul kapısının önünde arkadaşlarınla sohbet ediyordun ve onlara Murasakibara'nın yemek alışkanlığından ve diyet fikrinden bahsettin. Hepsi de şaşırdı.

"Bence bu zalimlik." dedi biri.

"Zaten zayıf. Yemeği kesmen onu öldürmeye çalışmak olur." Sizler konuşurken Murasakibara yanınıza geldi.

"Günaydın, (İ/A)-chin." dedi uykulu bir sesle.

"Günaydın Atsushi." diye cevap verdin. Arkadaşlarınsa arkanızdan sırıtıp fısır fısır konuşuyorlardı. Herkes sizin çıktığınızı düşünür ama sen hep, sadece arkadaşız, derdin. Murasakibara'ysa ses etmezdi. Sınıfa girip çantalarınızı bıraktığınızda Murasakibara (artık adını kopyala yapıştır yapıyorum) "Kantine inelim." dedi.

"Olmaz!" dedin hemen. "Sürekli o merdivenleri aşmaktan ben zayıflayacağım. Daha az hareket et, daha az ye." Murasakibara'nın gözleri yavru köpek gibi parlamaya başladı.

"Ama çok açıııım..." Dudağını çocuk gibi büzdü ve karnından sesler geldi. 

"U-Umurumda değil." Başka yöne bakmaya çalışıyordun. Çok sevimli duruyordu. Ama kararını verdin, ve bu savaşı sen kazanacaksın. 

"O zaman tek başıma inerim." Birden ifadesi değişti. Daha düz bakıyordu ama kırılmıştı. "Sadece yanımda arkadaş istemiştim ama gelmezsen ben tek de giderim." Kapıya yönelmişken kolunu tuttun.

"Bu kadar yemen sana da zarar. Hem bu kadar atıştırmalığı nasıl alıyorsun? Az ekonomi yap." Murasakibara seni dinlemeden ilerliyordu ama peşi sıra seni de sürüklüyordu. Sen fren yapmaya çalışsan da hiç etki etmiyordu.

"(İ/A)-chin, rahatsız ediyorsun." Kafanda ünlem işaretleri oluştu. Rahatsız edici oldun. Birden seni sırtlayınca çığlık attın ve koridordakiler size döndü.

"İ-İNDİR BENİ! ATSUSHI!!" Sen rezil rüsva, kantine vardınız. Murasakibara sıraya girerken bir köşeye sinip utancınla boğuldun. Yanına geldiğinde kafanın arkasını ittirdi.

"Gidebiliriz." Bu sefer elinde daha az yemek vardı. Ona bir süre takılsan da sonra gene köşene döndün.

"Ölüyorum." dedin ağlak şekilde. Murasakibara seni kolundan tutup kaldırdı ve bahçeye sürükledi. Bir banka oturdunuz. "Diyet işini unut." Gözleri çubuğa dönmüş cips yiyordu. "Yemek yemezsem ölürüm." İçinden , belli, dedin. Cips paketi saniyesinde bitmiş, çöpünü atmıştı. "Yemeğin içine şekerler de girer ve ben şekerim olmadan yapamam." 

"Şeker aslında bir tür gıda ama--" Az önce şeker dedi ama kast ettiği şey gerçek şeker değildi. Duraksayıp ona baktın. 

"Şeker istiyorum." dedi kendi kendine, ardından eğilip seni öptü. Yüzün kıpkırmızı dona kaldın. Ayrıldığında "Bu yüzden rejim yapmayacağım." dedi ve aldıklarına devam etti. Sen tamamen ayrı alemdeydin. Neredeyse uçacaktın.




gene fikri verdiği için @AllurianaAkashi 'ye teşekkürler. ve her nedense ne ithaf yapabiliyorum ne de etiketleyebiliyorum :)

Kuroko no Basket: Tek PartTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang