Kiseki no Sedai II

1.3K 76 6
                                    

Son olan olaylardan sonra akıl sağlığını yitirme konusunda endişeliydin. Birden bire hepsinin garipleşip sana asılması... Başını hızlıca sallayıp unutmaya çalıştın ama gitmiyordu. Öğle teneffüsünün zili çaldığında kafa dağıtmak için harika bir fırsat olduğuna karar verdin. Kız arkadaşlarınla yemek yiyip konuşurdunuz. Basket takımındaki herkes kafeteryada yerdi, o yüzden rahattın. Fakat, neden rahatsın? Neden onlardan kaçıyorsun? Fazla düşünüyordun. Yemek çantanı alıp Momoi'nin peşine takıldın.

"Satsuki. Sizlere katılmamda sakınca var mı?" Pembe saçlı birden ne diyeceğini şaşırdı. Arkadaşları bir kaç adım ötede bekliyorlardı.

"Şey... Aslına bakarsan... Şöyle diyeyim..." Seni istemediğini hemen anlamıştın. Arkadaşları da aynı havadaydı.

"Unut gitsin. Ichichi-senpai'ye sorarım." Başka bir şey demeden son sınıfların katına ilerledin. Ama binaya geri girmeden, istemsiz olarak arkanı döndün. Momoi hiç pişmanmış gibi durmuyordu. Arkadaşlığınız sadece takım önünde.

3-C sınıfının önünde durdun. Ne zaman üstlerinden birini ziyarete gitsen heyecanlanıyordun. Gene heyecandan kalbin küt küt atıyordu. Az da terliyordun ve boğazında bir yumru vardı. Derin bir nefes alıp elini kaldırdın. Tam o sırada bir el omzunu tutunca çığlık atıp geri sıçardın.

"N-N-Nijimura-senpai!?"

"Kapıda dikilmiş ne yapıyorsun?"

"Ben... Şey... Ichichi-senpai'ye benimle... Yemek için çağıracaktım!" Önce seni iyice süzdü, ardından tebessüm etti.

"Bu kadar gergin olma.  Sınıfça büyük olsa da beyin yaşı senden küçük." Bunu der demez kapı sertçe açıldı. Gördüğün şey; fazlasıyla sinirlenmiş bir adet senpai. Kahverengi saçları yüzünü kapamış. Eteğimin altından taytım görünüyordu. Çoraplarım dizine kadardı.

Ancak hiç mutlu değildim. Seni öldüreceğimden korkuyordun. Evet. Bu senpai bendim. Ürkünç bakışlarımı ikinize çevirince çığlık atıp Nijimura'nın ardına saklandın. Oysa hiç bir tepki vermiyordu.

"Oi, Shuzo!" diyerek onu işaret ettim. "Bir daha bana laf edip kōhailerimin* önünde küçük düşürmeye kalkarsan seni camdan aşağıya atarım!"

"Sen nasıl istersen. Ah! Bu arada..." Seni öne iteledi. "(S/A)'nın sana bir sorusu var." Gene heyecan yapıp kekelemeye başladın. Elbette, karşıma çıkan tüm altlar aynı tepkiyi verdiğinden biraz sıkılmıştım.

"Çabuk söyle."

"B-B-BENİMLE YEMEK yemek ister misiniz?" Sesin gitgide kısıldı. İstemsizce güldüm.

"Tabiki neden olmasın? Biraz bekle. Ha Shuzo. Sen de geliyorsun." Pek istekli görünmemeye çalışsa da hemen ardımdan sınıfa girip yemeğini aldı. Kafeteryaya inmeyen az kişi vardı cidden. Sınıf bomboştu. Başını uzatıp baktığında damarların attı. Hiç için mi endişelenmiştin?

Nijimura'yla yemeklerimizi alınca kafeterya katındaki bankalara oturduk. Ben Nijimura'yla kavgaya tutuşunca biraz kenara kaydın. O sırada Kuroko yanına geldi.

"(S/A)-san." Hemen yanındaki iki çok iyi anlaşan, can ciğeri görünce kafasında damla oluştu. "Rahat mısın?" dedi ama ima yapıyordu.

"Az çok." dedin sen de.

"Benimle yemek isteyip istemeyeceğini soracaktım ama zaten arkadaşların var."

"Aslında olur!" dedin hiç düşünmeden. Yemek kutunu toparlayıp Kuroko'yla uzaklaştın -ki biz bunu fark etmedik bile, KUROKO VE NUMARA #2. Siz ikiniz sakin bir yer bulup yemek kutularınızı açtınız. Dur bir saniye! "Um... Kuroko. Sen ne zamandan beri evden getiriyorsun?"

"Babam bu ayın yemek parasını ödemeyi unutmuş. O yüzden bir ay evden getireceğim." Birlikte yemeklerini yemeye başladınız. "Bu güzel olmuş." dedi. Dediğinden anlamadın ve sadece yüzüne baktın. "Somon." dedi sonrasında. "Denemek ister misin?"

"Hayır teşekkür ederim-"

"Lütfen." Yüzünde çok büyük değişiklik olmamasına rağmen yalvaran yüz olduğunu ve çok şirin olduğunu anlamıştın ve buna asla karşı gelemezdin. Çağresizce kabul ettin ve bir parça somonu çubuklarının arasına sıkıştırıp sana uzattı. Bu utanç vericiydi ama ağzını açtın. Tam yedireceği sırada Haizaki geldi ve onu kaptı.

"İkram için sağol, Kuroko." İkiniz birden önce ne yapacağınızı şaşırdınız, arından sadece ona baktınız. Bu herif sinirlerini bozuyordu. "Müsadenizle bu küçük hanım benimle bir süreliğine geliyor." Bileğini sıkıca tutup çekti. Kucağındaki yemek yere dökülünce iyice sinirlendin. 

"Seni... BANA YEMEK BORÇLUSUN!" 

"Sakin ol, hallederiz." Zincirleme reaksiyon, bir başkası da Haizaki'nin kolunu tuttu. Biraz kara. Aomine'yi görünce Haizaki elini çekti. "Ne istiyorsun Aomine?"

"Sence? Git buradan. Yoksa suratının ortasına bir tane geçiririm." Haizaki daha fazla uğraşmayıp gitti. Sadece tam döneceği sırada yanağından bir makas alıp "İstediğim zaman bir şeyler pişirebiliriz." dedi. Bu adam tam bir pislik. Kuroko da yerinden fırlamış, kızgın suratı ikinize o kadar sevimli geldi ki kıkırdamalarınızı durdurmak için ağızlarınızı kapadınız.

"Komik olan ne?" dedi Kuroko.

"Yok bir şey, işine bak Tetsu. Ha bu arada, gel sana yemek alalım." Kolunu omzuna atıp çekiştirmeye başladı. "Sen yerimizi kaybetme." diye seslendi. 

Saf kızımız her şeyden habersiz, sadece aç karnının sesiyle hareket ederek nereye gittiğine dikkat etmemişti. Adeta savaş alanı. Çünkü Aomine'nin karşısında birbirinden tehlikeli dört rakip bulunmaktaydı. VE BEN! 



1.1: Hadi şu işi halledelim. Herkes yerlerine! Bir kızın kalbine giden yol kesinlikle chidori değildir, Kakashi yanılıyor. Aç bir kızın -ve benim- kalbimize giden tek yol YEMEK! O halde yemek savaşı başlasın! Tabi sonraki bölümde :p

Hepsi: BİZİMLE DALGA GEÇME!!

Kuroko: Ben niye yokum?

1.1: Çünkü sen yer tutuyorsun. Kaybetme o yeri.

Kuroko: *yanında insanlarla* Tamam.

Nijimura: Seninle daha işimiz bitmedi düşük çeneli sersem.

1.1: LAFLARINA DİKKAT ET!

Akashi: Birisi polis çağırsın. 

Midorima: Ve ambulans. Ne olur, ne olmaz bulunsun.

Kuroko no Basket: Tek PartWhere stories live. Discover now