-Bir Falcı Hayatınızı Ne Kadar Değiştirebilir?-

127K 8K 1.8K
                                    

Maçı 3-0 kazanmışlardı.

Hem de hiç yorulmadan.

Seren önüne düşen sarı saçlarını geriye doğru atıp kulaklığını boynuna astı. Lavaboda kendine baktığında gözlerindeki yoğun kızarıklığı görebiliyordu. Maçın yorgunluğu da etkilenince kendini çok bitkin hissetmeye başlamıştı. Arkasında giyinmekte olan arkadaşlarının sohbetlerini duymasına rağmen ne konuştuklarını anlamayacak kadar dalgındı. Her ses sanki o kuyunun dibindeymiş gibi boğuk ulaşıyordu. Bedeninin sürüklenmesine engel olmak için kendini cimdiklese bile işe yaramıyordu.

Aynada kendine bakarken gözaltı torbalarına dokunarak sanki ansızın yok olabilirlermiş gibi bastırdı. Tam o anda soyunma odasının kapısı açıldı. İçeriye giren alt sınıflardan bir kız odada göz gezdirmeye başladı. Birini aradığı belliydi. Bakışları Seren'de sabitlenince konuşmaya başladı.

"Seren Abla seni hoca çağırıyor."

Genç kız başını anladım dercesine sallayıp gözaltı torbalarına dokunmaktan vazgeçti. Şimdi takımın kaptanı olarak hocasının tebriklerini kabul etmeliydi. Kızlara akşamki toplantıda görüşeceklerini söyleyerek odadan ayrıldı.

Hocalarının odası, aynı koridorda soyunma odasından iki kapı uzağındaydı. Bu yüzden çok fazla yürümeden odanın kapısına ulaştı ve çalarak hocanın "Gel," demesini bekledi. Birkaç saniye sonra hocanın odasından içeri girmişti.

Masasında oldukça huzursuz bir tavırla oturan genç adam gülümsemekten çok uzak bir yüz ifadesi ile kıza baktı. "Gel Seren. Ben de seni bekliyordum," dedi kız yanına yaklaşmadan. Harun hoca yirmili yaşların sonlarındaydı. Kısa boyluydu ama oldukça atletik bir vücudu vardı ve okuldaki kızları kendine hayran bırakacak kadar da yakışıklıydı. Yine her zamanki gibi mavinin farklı tonlarından oluşan bir eşofman takımı giymişti.

"Merhaba, hocam," dedi ve adamın bakışlarını gördükten sonra da ekledi. "Umarım herhangi bir sorun yoktur." Hocasının karşısına geçerek kaptan olmanın vermiş olduğu ciddiyetle dikildi. Genelde maç sonrası onunla konuşarak antrenman için bir plan hazırlarlardı. Ya da takımda yapılan hatalardan bahsederlerdi ama bu genelde tüm takımla yapılırdı.

Harun hoca konuşmadan önce elini birleştirip çenesine dayadı. "Biliyorsun, artık lig maçları başladı. "

Seren bunu bildiğini belli edercesine ağır ağır başını salladı. Az önce ilk hazırlık maçlarından çıkmışlardı. "Evet, sabırsızlıkla bu maçları bekliyordum." Haftalardır, aylardır onu ayakta tutan tek amaçtı bu maçlara çıkmak. Kâbusunun bile bir önemi yoktu. O kaptan olarak takımı ile birlikte bu sene şampiyonluğu hedefliyordu. Hoca endişeli gözlerle kıza baktı.

Eyvah, diye düşündü Seren; hiç de hoşlanmayacağı şeyler duymak üzere olduğunu anlamıştı. Bu konuda insanüstü bir yeteneği de olduğu söylenebilirdi. Neredeyse hislerinde hiç yanılmamıştı. Bir lanet olarak adlandırılabilecek yetenekti bu.

Hoca konuşmaya başlamadan önce elini saçlarının arasında gezdirdi. "Seren ne yazık ki son sınavlardan sonra not ortalaman 2.50'nin altına düşmüş."

Seren'in başı daha cümleyi duyar duymaz dönmeye başladı. Hocasının başka bir şey söylemesine gerek yoktu. 2.50'nin altında ortalamaya sahip olan hiçbir öğrenci kulüplere üye olamazdı. Üç sene boyunca takımı için mücadele vermiş, son senesinde kaptan olmuştu ve şimdi not ortalaması yüzünden takımdan atılacaktı. İyi bir öğrenci olmadığını biliyordu ama takımda kalacak notları almayı her zaman başarıyordu.

"Son zamanlarda sende tuhaflık var." Harun hoca şimdi masasında öne doğru eğilmiş, bakışlarını genç öğrencisine dikmişti. Ona daha dikkatli bakıyordu. "Yüzün solgun, gözlerinin altında morluk var. Hasta mısın?" diye sordu onu incelerken. Seren istemsizce gözlerinin altına dokundu. Sanki bu dokunuşuyla yorgunluk belirtileri kaybolacakmış gibi...

Misafir RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin