Birinci Bölüm

1.1K 79 19
                                    


ve bu yorgun, bu üzünçlü yüreği
benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi
kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam.

Edip Cansever

"Yaralarımızdan tanıdık birbirimizi." dedi genç kadın ela bakışlı gözlerinde barındırdığı hüznüyle.

"Nasıl yani?" dedi gözlerine anlamsızca bakan arkadaşı.

"Şöyle ki," diye başlayarak gözlerinin önüne gelen yaşanmışlıklarını anlatmaya başladı. Hiçbir anı atlamadan, hiçbir ekleme yapmadan...

"Çok klasik ama bir o kadar da romantik olmuştu Görkem'le yaşadıklarımız. Onu karın yolları kapattığı ve beni yolda bıraktığı bir Şubat günü görmüştüm ilk kez.

"Taksi geçmez mi bu lanet yoldan?" söyleniyordum kendi kendime. Defalarca uyarı aldığım halde yine geç kalmıştım derse. Devam zorunluluğu olan bir üniversitede okumak bir ceza gibi... Giriş saati, çıkış saati, tam zamanında ders saati, taşımak zorunda olduğum ders kitapları, ıslanan ve yırtılmaya yüz tutan vize ödevim... Hepsi bir oluyor ve beni çıldırtmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. O gün o lanet olası yerden bir taksinin geçmemesi gibi...

Tüm umutlarımı yitirmiştim, elimdeki dosyada tam iki yüz otuz yedi sayfalık bir ödev vardı ve ben bu ödev için tüm ayımı harcamıştım, defalarca profesyonellerle konuştum, notlar aldım hatta kütüphaneleri ev bellemiştim ama hepsi o karlı Şubat gününde heba olmuştu. Dizlerimin biraz aşağısına kadar gelen karlı yolun kenarına oturdum. Kollarımı dizlerime bağladım ve başımı yaslayıp ağlamaya başladım. İçimdeki o büyük ağlama arzusuyla hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

"Burası ağlamak için pek uygun bir yer değil sanki küçük hanım." dedi yabancı bir ses.

Başımı kaldırdım ve ağlama kızarıklığı ile üşüyen bir yüzün kızarıklığının karıldığı çehremle ona baktım. Yüzünde, alay eden bir bakışın refakatinde şefkatli bir tebessüm saklıydı.

"Ağlamanın" dedim ve hıçkırığımı bastırdıktan sonra devam ettim: "Ağlamanın yeri yoktur ki."

"Bu yeri olmayan ağlamanın nedeni ne peki?"

"Birikim... Üst üste yığılan olumsuzlukların omuzlarıma ağır gelmesi... Küçük bir çocuğun kumbarasına atarak biriktirdiği harçlıkların çoğalması gibi..."

"Kötü bir gün galiba." dedi ödevimi bıraktığım daha doğrusu attığım yerden alarak.

"Siz kimsiniz?"

"Sadece sana yardım etmek isteyen bir garip âdem." dedi gülümseyerek.

Gözlerine bakmıştım o an, yalan söylemediğine inanmak istiyordum. Bu şehirde insanlar o kadar yalancı ve riyakâr ki bu sefer iyi birine rastladığımdan emin olmak istiyordum. Bir bakışla emin olunmazdı bunu da biliyordum ama o an onun samimiyetine inanmak istiyordum.

"Evet, pek iyi bir gün yaşamıyorum." demiştim ona.

Gözleri buğulandı kadının tüm bunları arkadaşına anlatırken. İçindeki tüm kuşlar göçüp gitti bilinmeyen diyarlara sanki. Bir damla inci tanesi intihara yeltendi. Yüreğindeki volkanlar lavlarını kaynattı derinliklerinde.

"İyi değilsen anlatmayabilirsin." dedi arkadaşı endişe pırıltıları saçtığı bakışlarıyla.

"Bu olacak, tüm bunları en başından anlatmayı göze aldıysam eğer bu birçok defa olacak."

Ah Ekimle GelenWhere stories live. Discover now