Bölüm-30

6.5K 194 16
                                    

#İki Hafta Sonra#

Sessizlik.Şen şakrak olduğumuz,kahkahaların eksiksiz olduğu konağımız iki haftadır çok sessiz.Konağın ekstra evladı,deli dolu Can'ımız o şerefsizlerin istediği gibi ölmese de komaya girdi.Doktorlar komada olsa da yaşamasına ihtimal vermiyor.Ama fişini de çekmiyorlar dualarımızla uyanmasını bekliyoruz Can'ımızın.Şüphesiz bu durumda en yıkılan koskoca Oğuz idi.Her gün hastaneye gidiyor Can ile konuşuyor.Anılarını anlatmak iyi gelir demiş doktorlar.Ama Can şimdiye kadar bir tepki vermedi.Oğuz her hastane çıkışı daha da asabileşiyor.Stresini atmak için gece yarısına kadar çalışıp sabah ezanında tekrar şirkete gidiyor.Hakan da tam tersi Can abim uyanmıyor,güneşi görmüyor diye karanlık hale getirdiği odasından çıkmıyor.Havin ise aşermelerini bile kesmiş durumda.Bu durumda en dirayetli olan Doğan babayla Zenan anne.Mardin ise en deli dolu,tatlı sert ağalarının uyanması için yasinler okuyor,hatimler indiriyor.

"Miray" avludan gelen Oğuz'un sesiyle gözüm saate kaydı öğleden sonra ikiye geliyordu.Oğuz'un gelmesinin nedeni neydi ki bir şey mi olmuştu ki acaba.Hemen odadan çıkıp resmen koşarak merdivenlerden inerken

"Koşma lan yavaş" evet son zamanlarda oldukça kabalaşan Oğuz'u aldıramadım çünkü acısı dışına böyle çıkacaksa çıksın.Koşarak inip karşısına geçtim

"Ne ne oldu?" ellerini başımın iki yanına koyarak saçlarımı okşadı

"Sana ihtiyacım var" bu kısık,yitik ses kahrediyor beni.

"Benimde sana..Eskisi gibi olabilmenin kolay olmadığını tabii ki bilebiliyorum.Ama Oğuz takdir edersin ki herkesin bi kaderi var ve o kader de yaşadığı yaşayacağı kazaları var.Allah bizlere verdiği canı ne zaman alınacağını da gününü geç saati dakikası salisesine kadar Azrail (as) bildiriyor.Ve o da görevini yerine getiriyor.Evet bu bizlere katlanılmaz dayanılmaz acılar veriyor ama ölüm de doğum gibi Allahımızın emri.Ve gelen ölüm ile birlikte kendi canımızı hırpalamamak da bizim görevimiz.Bu can bize Allah'ın emri emanete hıyanet edilmez ve senin gibi bir adam da zaten hıyanet etmez."
"Benim kardeşim ölmedi Miray.Ölmüş gibi konuşmasana."
"Tamam ama doktorların dedikleri de ortada.Yani ne bileyim işte Oğuz Doktorun dediğini sende duydun,biliyorsun.Korkuyorum da kendimi de alıştırmaya çalışıyorum." gözlerini yumup başını salladı iki yana.Gözlerinden akan yaşları sildim.

"Canım çok yanıyor kabullenemiyorum güçlü kalamıyorum.Şu Mardin'in her taşında her toprak parçasında ayrı bi anımız var görmezden gelip kafamı çeviremiyorum.Çekip gidemiyorum kaldığım her dakika da her şey üstüme geliyor." bu çaresiz sesi iliklerimi titretirken

"Beraber aşacağız sen yalnız bir adam değilsin.Bırak yalnızlığı sen diye bir şey yok bensiz sen olamaz.Biz bunu atlatacağız.Bana bak anlıyorsun değil mi döverim seni" artık kafasını dağıtacak çok şey yapmam gerek hem ona çok iyi geleceğini biliyorum.

"Dinime küfreden Müslüman olsa bunları bir sene evden burnunun ucunu dahi çıkarmayan kız mı söylüyor peeh" Oğuz da gayret ediyor işte düzeleceğiz inşaallah.

"Kendine gel Oğuz Ağa ben Öğretmen Hanımım.Ha hocayım yani dediğimi yap yaptığımı yapma" bu dediğimle kafasını sallayarak gülmesi doğru yolda olduğumun kanıtı.

"Sen benim dört yapraklı yoncamsın" ses tonuna yansıyan mutluluğuna gülümseyerek karşılık verdim.Kollarımı boynuna sardığım o da belimden sıkıca tutup sarıldı.Bir anda aklıma gelen konağın ortasındaki konumumuzla hemen ayrıldım Oğuz'dan.Şaşkınlığı misafir eden büyümüş gözlerini aldırmadan gözlerimle her yeri taradım.Gözüme çarpan kimse olmayınca Oğuz'a döndüm.

"Nee unutmuşum ortalık yerde olduğumuzu hatırlayınca şöyle bir şey ediyim dedimdi" halime gülüp beni kolunun altına alarak merdivenlere doğru ilerledi.Hakan'ın odasının önünden geçerken Oğuz birden durup bir iki saniye düşündü.Omzumdaki kolunu indirip elimi tuttu.

Mardin'deki ÖğretmenWhere stories live. Discover now