KAŞIBEYAZ YEDİNCİ BÖLÜM

26.8K 1.8K 147
                                    

Az önce ağzımdan çıkanlar, gerçekten benim cümlelerim miydi? Kırık vücudumu zor taşıyan bacaklarımın üzerinde çıkışa doğru ilerlerken, arkama dönüp bakmam için beni zorlayan iç sesime kulak vermedim. Bana neler oluyordu. Hala alkolün etkisinde olsam da, nasıl bu derece cesur sözler edebilmiştim. Adama resmen, daha çok parasını almaya geleceğimi söylemiştim. Rakamlarla aram ne kadar iyi olursa olsun, çocukluğundan beri kumarın bir bela olduğunu düşünen ben, yoksa kumarbaz mı oluyordum.

Başımı hafifçe arkaya verip, silkindim. Gönlüm bulanıyordu. Temiz havaya çıktığımda, çok da uzak olmayan bir mesafeden, Kurt Vahit'in ıslığını duydum. Gözlerimi kısıp, sesin geldiği karanlığa doğru baktığımda, gerçekten de kurda benzeyen, çakmak çakmak gözlerini gördüm. Sanırım dumanlı başım, hayal gücümü tetikliyordu. Kaldırımdan indim; ama bu topuklularla yürüyemeyeceğimi anladığımda, eğilip ayakkabılarımı çıkardım. Vahit Ağabey'in yanına ulaştığımda ise, bedenimde kalan son güçle, kendimi onun kollarına attım.

"Hazal ne oldu, neyin var?"

Benden ses gelmemişti; çünkü yaşadığım hayal kırıklığı gözlerime dolmuştu. Sessiz yaşların yanağıma yuvarlandığını gören Kurt Vahit;

"Kızım neyin var!"diyerek sorusunu yineledi.

Kolunu omzuma atarak, beni karanlık sokağın derinlerindeki arabaya doğru götürdü.

"Yavrucuğum, korkutuyorsun beni!"

Gözümdeki son damlayı silerek ona doğru döndüm.

"Bir şey yok ağabey, sinirlerim bozuldu. Çok para kaybettim."

"Bir terslik olduğunu anladım, ama yanına gelemedim ki! Kolay değil tabi, üç gün önce tanımadığın bir dünyaya, seni palas pandıras attık. Hem de hiç bilmediğin bir konuda uzman yaptık. Ah!Ben babana dediydim, ama dinlemedi ki inat herif!"

Bir şey dikkatini çekmiş olmalı ki, eğilip bana baktı.

"Hazal?"

Sadece adımı söylemiş gibi dursa da, bu bir soru cümlesiydi. Çekinerek gözlerine baktım.

"Sen içki mi içtin?"

Pişman bir hıçkırık arabada yankılandı.

"Vahit Ağabey, inan çok az içtim; bir arkadaşımın derdine ortak olmaktı amacım, sabahtan beri aç olduğum için, bu kadar çarptı."

"Tamam kızım,sakin ol! Bana açıklama yapmak zorunda değilsin. Neden bu kadar saat aç kaldın. Dükkana geldiğinde söyleseydin ya!"

Kurt Vahit'in mekanı, çok eski model, özel arabaların tamir ve bakımının yapıldığı, renkli bir yerdi. Hurda gibi gözüken parçalardan, bir klasik yaptıklarına şahit olmuştum.

"Vakit yoktu; geç kalmıştık."

"Hey yarabbim, deli kız! Tamam sakin ol! Hemen sana bir çorba içirelim."

Şoför koltuğunda oturan adamın omzuna vurdu.

"Osman, bizi Latif'in yerine götür."

Karnımı güzelce doyurup, kendime geldikten sonra, Vahit Ağabey beni eve bıraktı. Babamla telefonda konuştukları için, onun her şeyden haberi olduğunu biliyordum. Ben çorba içerken, sigara bahanesiyle dışarı çıksa da, hattın diğer ucundaki kişiye "Şevket" diye hitap ettiğini duymuştum.

Anahtar, titreyen elimde salıncak gibi sallanırken, aniden kapı açıldı. Babam tüm heybetiyle karşımdaydı. Bu bakışları tanıyordum. İnsana kendini küçücük hissettiren, varlığını sorgulatan, aşağılayıcı bakışlar. Neredeyse kekelediğimi fark etmeden selam verdim.

KAŞIBEYAZ (RAFLARDA)Where stories live. Discover now