KAŞIBEYAZ SEKİZİNCİ BÖLÜM

27.4K 1.8K 150
                                    

Sevgili kitap dostlarım, bu bölümde de hikayemizin kahramanı Kaşıbeyaz yok; fakat inanın bana bundan sonraki bölümden itibaren Akın hakettiği başrol tahtına oturacak. Heyecanlı ve bir o kadar duygusal bölümler yaklaşıyor. Bir sonraki bölüme kadar hoşçakalın demeden önce, 19 Kasım Cumartesi günü, sevgili dostlarım; Ayşegül Çiçekoğlu ve Nazlı Ozan ile birlikte Tüyap kitap fuarında olacağımı hatırlatırım. Orada olacak kitap dostlarıyla görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın:))


Duyduklarım karşısında nutkum tutulmuştu. Nasıl olur da, babam beni bu kadar tehlikeli bir şeyin içine atardı. Yapmamı istediği şey, sanki marketten elma almak kadar basit bir şeymiş havası veriyordu. Sesi, mimikleri, konuşmasındaki hafifletici tını, her ne kadar "Ne var ki bunda?"mesajı verse de, yüzündeki ifadeyi gördüğüm kadarıyla Kurt Vahit'i bile ikna edememişti. Adam ağzı açık bir şekilde babama bakakalırken, ben sırtımı serin duvara dayayıp, derin nefes almaya çalıştım.

Ne zaman olmuştu, nasıl olmuştu da bu hale gelmiştik. Onunla hiçbir zaman Ardayla olduğu kadar yakın olamamıştık evet; ama benden vazgeçeği noktaya nasıl gelmiştik. O an varlığımın hiç değeri yokmuş gibi hissettim. Sanki ben olsam da birdi, olmasam da...Sadece ben de değildim; tüm aile, parçalanma noktasına doğru sürükleniyorduk. Buzdan heykeller gibi, erimekle kırılmak arasında, yok olma tercihi yaptığımız bir yerdeydik.

Gözümde saklı bulutlar, neme doysun istemedim. Tek bir gözyaşı damlası feda etmeyecektim. Başımı kaldırıp karanlık tavana baktım. Şimdi ne yapacaktım? Bu fikri bana öneri olarak mı, yoksa emir olarak mı sunacaktı, merak ediyordum.

Görmek istedim...sadece ve sadece ne kadar ileri gidebileceğini görmek istedim. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Tüm soğukkanlılığımla istediğini yapacak ve kaderime razı olacaktım. Eğer başarırsam, sonunda en azından Annem ve Arda mutlu olacaktı. Aksi olursa, babamın ne yapacağını bilmem lazımdı.

Derin bir nefes alıp, varlığımı göstermeye karar verdiğimde, ilk gözüme çarpan Vahit Ağabey'in sakat ayağı üzerinde, babamı ikna etmek için bin takla attığı oldu. Marazlı bacağı, dizden sağa doğru çarpık olduğu için, yaptığı hareketler bir şaklabanlık gösterisini andırıyordu. Yine de, beni korumak için gösterdiği çaba içimi ısıttı.

Kapıyı ardına kadar açıp içeriye girdiğim açıdan dolayı, ikisi de beni aynı anda gördü. Ağır adımlarla yanlarına doğru ilerledim. Vahit Ağabey'in yüzünde, gizli bir şey konuşurken yakalanmış olmanın verdiği suçluluk varken, babamın yüzü ifadesizdi. O da, benim saklayamadığım duygularımı allak bullak olmuş yüzümden anlamış olacak ki;

"Ne kadarını duydun?"dedi.

"Hepsini"diye cevap verdim.

"İyi...Bugüne kadar yaptıklarının bizi kurtaramayacağını anlamışsındır."

"Anladım."

Benden bu kadar sakin ve kabullenmiş bir tepki beklemeyen babam, dikkatle yüzüme baktı.

"Yapabilecek misin?"

Vahit Ağabey, tenis maçı seyreder gibi, bir ona bir bana bakıyordu.

"Bilmiyorum."

"Hile yapmak, oynamaktan daha kolaydır. Hem şimdi teknolojik şeyler de var. Çocuk oyuncağı!"

Dayanamayan Kurt Vahit, araya girmek zorunda kalmıştı.

"Ne diyorsun Şevket, o kadar kolay mı? Teknolojik hilelere karşı, kumarhaneler boş mu duruyor? Çok riskli!"

KAŞIBEYAZ (RAFLARDA)Where stories live. Discover now