Bölüm ithafımız:
Gulyarr ve dursuunnnnAsrın tarzına uyan değil, Allah'ın farzına uyan kazanacaktır...
Mehmet Emin Yıldız------------------🙈🙉👻🙊--------------------
-"Masal Nurcan Hoca seni çağırıyor." Kapıdaki çocuğa baktım. Galiba koşmuş. Nefes nefeseydi. Nurcan Hoca bildiğim kadarıyla müdür yardımcısıydı. Kafamı Karabela'ya çevirdim. Uyuşuk bir şekilde yerinden kalktı ve kapıya doğru gitti. Bende yerimden kalktım ve kapıya yöneldim. İkizler kantinde olmalı.
-"Ha-ha-hapşu!" Karabela yarı yolda hapşırınca hemen feracesinin cebinden mendil paketini çıkardı. Paketten mendili çıkarmaya çalışırken hızını kesmeden kapıya doğru yürüyordu. Ve gözleri pakette olduğu için kapıdan geri geri giren çocuğu fark etmedi. Tam çocuğa çarpacakken elimdeki romanı aralarına hizaladım ve Karabela kafasını 261 sayfalık romana geçirdi.
-"Ah kafam!" Karabela'nın eli başına gitti. Çarpacağı çocuk önünü dönünce bunun Umut olduğunu gördüm. Başımı tekrar Karabela'ya çevirince elini alnından çekti ve hızla kafasını kaldırdı. Elim hala aralarında asılı bir şekilde duruyordu. Karabela da dolayısıyla kafasını kaldırınca elimdeki romanı gördü. Sonra birden çatılan kaşları, sinirden büzüştürdüğü burnu ve dudakları düzeldi ardından çehresine bir tebessüm yerleştirdi. Umut'un konuşmasıyla Karabela'nın her hareketini izleyen gözlerimi ondan çektim ve hızla elimi indirdim:
-"Masal iyi misin? Kusura bakma arkam dönüktü. Başına mı çarptım?" Umut'un sorularından sonra Karabela kafasını iki yana salladı ve konuşmaya başladı:
-"İyiyim Umut bir şeyim yok. Hem başıma çarpmadın ben -hapşu- romana çarptım. Ayrıca başıma bir şey gelecekse Ahmet Usta'dan gelsin. Vız gelir tırs gider." Elimdeki romanı kaldırdım ve yazarın adına baktım. Ahmet Günbay Yıldız. Ahmet Usta derken bundan bahsediyor galiba.
-"Sen mi okuyorsun?" Karabela'nın sorusuyla ona baktım. Onun gözleri ise herzamanki gibi omuzlarımda.
-"Evet. Yeni başladım." Kafasını anladım dercesine salladı.
-"Harika bir seçim Yusuf. Bu -hapşu- bu çok kaliteli bir roman. Her okuyuşumda yeniden mest olurum. Bir kıza kareteyi sevdirebilecek bir kitap. Neyse ben Nurcan Hoca'nın yanına gideyim."
-"Ha! T-tamam git" hızla yanımızdan uzaklaştı. Bana Yusuf demesine mi kızsam yoksa benimle ilk defa bu kadar sakin konuşmasına mı şaşırsam bilemedim. Bu kız devrelerimi yakıyor.
-"Emir bende seni arıyordum..." Umut koluma girdi ve beni koridora doğru çekti. Yan yana yürürken açıklamasına devam etti :"... İkizler ve Kerem'ler bizi ÇAS'da bekliyorlar."
-"ÇAS?" O ne yaa?
-"ÇAS yani Çok Amaçlı Salon'un kısaltması" açıklamasıyla kafamı salladım. Sonra sordum:
-"Ne işleri var orada. Hem öğlen molasındayız oğlum, karnım acıktı benim." Umut böyle sızlanmama ufak bir kahkaha attı. Ama açım ben :(
-"Tamam abi şu işi halledelim, daha sonrada yemeğe geçeriz."
-"Hangi işi?" Merdivenlerin sonuna geldiğimizde dış kapıya doğru yürümeye başladık. Daha sonrada okulun yanındaki küçük binayı gösterdi bana ve ekledi:
-"İşte burası ÇAS. İşinizse, biliyorsun ki takıma girmeniz için önce koçun gözüne girmelisiniz ve onay almalısınız. Bu yüzden Kerem sizden koça bahsetmiş. Koçta sizi orada bekliyor." O bana anlatırken ÇAS'ın kapısına gelmiştik. Kapıyı ittirdim ve içeri girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yusuf'un Masal'ı
SpiritualMasal hızla tuvaletten çıkarken Yusufla çarpıştı. Düşmek üzere olan karısını hemen tuttu taze damat. Sonra sinirle söylendi: -"Bu ne acele, seni gören de sevgiline yetişeceksin sanır." Masal başörtüsünü düzeltirken tebessümle cevap verdi: -"O kadar...