~47.Bölüm~ Hz. Eyyûb'un Duası

10K 800 325
                                    

     Bölüm ithafımız:
tubaresulberivan \ evvelrefik                   ve Kore Tatlı

  Vakit geçmeden harekete geçmemiz lazım. Azrail'in nerede sürpriz yapacağı belli olmuyor :)

-----------------------1.2.3-----------------------

  1 Saat Sonra :)

-"Ben bir hanıma bakayım Melih."

  İkizlerin babası doktordan gelen iyi haberle eşinin iki dakika önce götürüldüğü odaya geçti. Oğlanlar başlarını eğmiş bir köşede bekliyorlardı. Her gelen azarlayıp geçiyordu. Yiğit ise babası ve annesiyle her konuşmaya yeltendiğinde çabası boşa çıkmıştı. Anlaşılan fena kızdırmışlardı.

  Mert uyandığında gerekli açıklamayı yapmış, anne babasının gönlünü almıştı.

   Oğlanlar, ikizlerin annesi, babası, ablası ve Masal dışındaki herkes evlerine gitmişti. Annesi Mert'in başına bir öpücük kondurup eşinin yanına doktorun odasına indi.

-"Ben çok acıktım." Mert Melek'i düşünmekten yemek yiyemediği icin açlıktan kıvranıyordu. Oğlanlar dalgın oldukları için onu duymadılar. "Beyler! Kime diyorum. Sanki ölmüşüm gibi davranmayın, altı üstü gözlerim karardı. Ben alırım yiyeceğimi, siz de o ara beni gömersiniz."

-"Dur dur kalkma biz getiririz bir şeyler." Kerem de açıkmıştı.

-"Şimdi iskender olsa ne güzel gider." Mert yattığı yerden doğruldu.

-"Ben götüreyim sizi iskenderciye." Yiğit onu omzundan tutup geri yatırdı.

-"Sen nereden biliyorsun iskenderciyi?" Mert sırıttı.

-"Sora sora bulurduk ikizim." Hepsi güldüğünde Kerem'den derin bu iç çekiş geldi.

-"Yalnız o yiyemediğim dolmaların kokusu hala burnuma geliyor." Umut midesini tuttu.

-"Dostum ben hepsinden doya doya yedim ama koku bana da geliyor." Masal o ara kapıdan Emir'e seslendi:

-"Yusuf" Emir dışarı çıktığında karısının yanında Sude ve Melek'i gördü.

-"Kızlar?" Kızların başı öne eğikti. Emir daha sonra ellerindeki paketleri fark etti.

-"Abi Mert nasıl?"

-"Elhamdülillah kendine geldi, hatta acıktığını söylüyordu." Melek sessizce köşede duruyordu şimdi. Tümörü öğrendiğinden beri kaçıncı tekrar ettiğini bilmediği şifa ayetleri için bir besmele daha çekti. Şüphesiz hastalığı veren Allah şifasını da verirdi. Vermesede kula sadece kabullenmek düşerdi.

-"Tamam sen al bunları yersiniz. Biz de yengemle size geçeriz." Masal Sude'nin dediğine hemen itiraz etti:

-"Ben kalıyorum kızlar, siz gidin." Emir poşetleri aldı.

-"Sende git Karabela."

-"Olmaz Yusuf belki bir şeye ihtiyacınız olur. Zaten hepiniz ölü gibisiniz Mert daha da kötü olacak yanınızda." Emir odaya kaçamak bir bakış attı.

-"Sen ne yapabilirsin ki Karabela?" Masal çantasının üst gözünden Kuran'ını çıkardı.

-"Yanında olurum, gücün olurum, dua eden olurum. Ben sırf sen huzurlu ol diye baktığın her yerde olurum." Emir duydukları ile bakışlarını karısına çevirdi. Ciğerleri birkaç dakika havadan mahrum kaldı. Sude istemeden de olsa bu bakışmayı böldü:

 Yusuf'un Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin