Acemi Dedektifim Tanıtım 3

3.6K 375 50
                                    

  ŞEYMA ve AHMET YASİR

(Uhtiler, bir not bırakmak istiyoruz buraya. Ahmet Yasir Musab'ın odun mu odun başkomiser abisi... Şeyma da Suriye savaşından kaçıp ülkemize sığınmış, dövüş sanatı ustası olan muhacir bir kız.)

  Ahmet, Şeyma ve kardeşini lunaparka götürdü. Hem Ahmet hem de Şeyma durumdan rahatsız olsalarda küçük kız mutlu olsun diye ses çıkarmadılar. Tabi Ahmet Yasir'in asık suratı hariç. Şeyma içinden elindeki çantayı kağıt üstünde kocası(!) olan adamın yüzüne geçirip o çatık kaşları düzeltmemek için kendini zor tutuyordu.

  Oyundan oyuna geçerlerken genç kız da eğlenmeye başlamıştı. Kalbinde ise kocasının da eğlenmesini istiyordu.

  Son oyuna geldiklerinde ayıcık almak için hedefi vurmaları lazımdı. Şeyma dener ama bir türlü hedefi tutturamaz. Yüzü düşünce Ahmet gülerek halkaları eline aldı. Üçte ikisini atar. Hedefi vurdukça keyfi yerine geldi. Sonunda kazandığı ayıyı alıp karısının eline attı.

-"Harikasın enişte." Diyen küçük kızla keyfi daha da yerine gelir. Eğilip kucağına aldı.

-"Sırf şunun yüzü düzelsin diye yaptım güzellik. İnan asık suratı hiç çekilmiyor." Bu sefer Şeyma sırıtıp halkaları eline aldı. Ahmet Yasir'in gözünün içine baka baka hepsini hedefe attı ve tutturdu. Ahmet Yasie az daha kollarındaki küçük kızı düşürecekti. Ufaklığı yere bıraktı. Şeyma kendi elindekinden daha büyük olan ayıyı Ahmet Yasir'in önüne bırakıp doğruldu. Ayarlayamadığı gülüşü dudaklarından firar ederken kocasına baktı.

-"Ben sadece sende eğlen istemiştim."

Ahmet Yasir olayın şoku içindeyken bir de üstüne karısının tatlı kıkırtısı karışınca gözleri sonuna kadar açıldı. Karısının gülüşüne bakan var mı diye hızla etrafı taradı. Ahmet Yasir karısını tuttuğu gibi başını sinesine gömer.

-"İlla birilerini mi pataklamam gerekiyor asi kız. Bir şeye güleceksen gel sinemde gül. Öyle ulu orta gülüp beni cinayet işlemeye teşvik etme."

-"Ha?"

-----------Bir süre sonra------------

  Ahmet Yasir gizlice karısının evine yaklaşır. Karısı bahçededir ve sesi geliyordur.

-"Seni ne kadar özlediğimi bir bilsen, hala ellerimin altında olduğuna inanamıyorum. Ben sana dokunmaya nasıl kıyarım. Gel buraya." Ahmet Yasir duydukları ile şok olurken öfke artı kıskançlıktan olduğu yerde alev alacak duruma gelmişti. Hiç düşünmeden iki kat uzun duvarı tek nefeste atlayıp yan bahçeye geçti. Her zamanki salıncağında oturan karısını gördü. Etrafta görmek istemediği şeyi ararken karısının elindeki şey ile adımları onu ifşa etmek yerine büyük ağacın arkasına sürükledi. Karısı dudaklarından uzaklaştırdığı resme hasretle bakıyordu şimdi.

-"Ben az önce bir resmi mi kıskandım gerçekten?" Sonra durup kendini azarladı. "Ne kıskanması yahu. Şey olsun diye şey ettim ben şeye..." iç sesi sırıtıp he cicim he dedi. Bu sefer sinirini iç sesine yöneltti "ulan bir gün çekip vuracağım seni o olacak"

-"Hatırladığımdan da güzelsin..." Karısı hıçkırıklarının arasından konuşuyordu. Şimdi yanına gitmemek ona sıkıca sarılmamak için kendini zor tutuyordu.

-"Kim o güzel olan asi kız. Yoksa sevdiğin mi?" Dilinde izinsiz dolanan bu cümleler kalbine battı adeta. Her fırsatta bir deliligini gördüğü, sakarlığı ile yüz göz olduğu bu kızı sadece ülkesinde kalan gencin konusu açılınca suskun görmüştü. Bir zamanlar umursamadığı çıkıp gelse gözünü kırpmadan karısını boşayıp ona teslim edeceği o gencin adı şimdilerde kendisine sadece öfke nöbetleri hazırlıyordu. Ne oluyordu o irade sahibi adama. Sadece koruma amaçlı olan bir evlilik ne ara onun hayatının merkezi olmuştu.

-"Annem..." ve iste o an durdu dünya. Kız varlığını hissettiği kalbinin sahibine rağmen elindeki fotoğrafla hasret gidermekten kendini alamadı: "Nasıl özlemişim seni annem. Nasıl da güzelmiş gülüşün. Yanındaki bu yağız oğlan babam mı yoksa ha anne? Dur bir dakika bu abim bu ablam olmalı. Yoksa karnındaki şişlik de ben miyim? Biz miyiz anne? Biz miydik!? Görüyorum annem. Bakışlarındaki korkuyu görüyorum. Sanki bu resimden aylar sonra babamın kafasının koparılacağını, abimin esir edileceğini ablamın... ablamın bütün diğer gençlerle aynı kaderi paylaşacağını biliyor gibisin. Benim bir başıma kalacağımı..." elleri zangır zangır titremeye başladığında fotoğraf ellerinden kaydı. Onu almak için eğildiğinde sakarlığı burada dahi göründü. Kendini yerde buldu. İşte o an kendini o koruma kalkanının içinde buldu. Bedenine sımsıkı sarılan kollar, teslim olup hıçkırarak ağlaması için yeter de artardı bile. Kendini bıraktığında Ahmet Yasir karısını kucağına çekip yüzünü sinesine hapsetti. Artık emindi ki burası bu kıza aitti. Aylar önce olduğu gibi. Gülüşüne de ağlayışına da. Minik kollar beline sarıldığında fotoğraf aralarında kalmıştı. Resme kayan gözleri dolmuştu.

-"Yapma be asi kız. Yakma ikimizi de" diye zar zor fısıldadı.

 Yusuf'un Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin