6- Beklenmeyen Misafir (Düzenlendi)

7.6K 448 9
                                    

Düzenleme Tarihi:29.11.2020

***********************************************************

"Of! Canım acıyor Doğu. Biraz yavaş olur musun?"

"Sakin ol Efsun! Başka şeyler düşün. Acını unutturacak şeyler. Ben de seni, yavaşça yatağa bırakayım." dediğinde genç kadın, bir an bulunduğu durumu unuttu. Gülümseyerek, cilveli bir tonda konuştu.

"O zaman, seni düşüneyim. Tanıştığımız anı düşüneyim. Olur mu?"

Doğu, gözlerini yukarı dikti. Sessizce bir şeyler söylendi. Pek iyi şeyler olmadığı belliydi. Ardından Efsun'a döndü. Bu sefer, ses tonunu yükseltti.

"Gerçekten, patavatsız bir kadınsın. Bu durumda bile, neyi düşünüyorsun."

Efsun'da  sakin kalamadı. Tıpkı Doğu gibi ses tonunu yükseltti. 

"Başka şeyler düşün, diyen sendin. Ben de güzel şeyler, düşünmek istedim. Ne var bunda?"

"Tanıştığımız gün mü güzel? Emin misin?   O gün, hiç yaşanmamalıydı. Ne benim, senin varlığından haberim olmalıydı. Ne de senin, benim varlığımdan haberin olmalıydı. Ama ne yazık ki geçmişi değiştiremiyoruz. Elimiz kolumuz bağlı, geçmişin ağır sonuçlarını yaşıyoruz. "

Sözler, direkt Efsun'un kalbini hedef aldı. Canını yakmak, kalbini kırmak istedi. Kalbi sızladı. İçten içe, bir acı duydu. Ama anlık sürdü. İçindeki umudu, yarı yolda bırakmadı. Kendini toparladı. Sanki o sözlere, hiç alınmamış gibi yaptı. Konuşurken her bir kelimeyi vurguladı. 

"İyi ki geçmişi değiştiremiyoruz. İyi ki o gün yaşanmış. Bunun için şükrediyorum. Her işte, bir hayır vardır derler ya... Ben de senin için işte, o hayırım. Bizim kaderimiz bir."

Doğu'nun üzerinde, baskın bir hayret duygusu oluştu. Hayreti, Efsun'a yöneldi. Bu sözleri, sırf susması için söylemişti. Belki canı sıkılır, susar demişti. Onun canını sıkmak isterken, ters köşeyi yaşamıştı. Kendi canı sıkılmıştı. Suskun kalan, yine o olmuştu. Efsun'a laf yetiştirmekten yorulmuştu. Anlamıştı. Efsun'un enerjisi bitmiyordu. Susamıyordu. Sadece konuşuyordu. Çaresizce pes eden, o oluyordu. Suskunluk, kaçışı oluyordu. 

"Bir şey demedin? Sonunda bana hak verdin. Değil mi?"

"Canının acısı, geçti mi Efsun?"

"H-Hayır!"

Doğu'nun öfkeli bakışları, Efsun'u susturdu. Daha fazla, bu konu hakkında konuşmamaya karar verdi. Doğu, onu  yavaşça yatağa bıraktı. Nefes nefese kalmıştı. Nefesini, düzene sokmaya çalıştı. Genç kadın, kırk yıllık oyuncu endamıyla, oyununu sergilemeye başladı. Yüzüne acılı bir ifade kondurdu.  Daha da inandırıcı olması için aklına kötü şeyler getirdi. Zenan'ı düşünmesi, buna yetti. Büyük bir öfke ve acı duydu. Kalp kırıklığı, dünmüş gibi kendini hissettirdi. Can acısı, gözlerini doldurdu.  Bu haliyle, her an ağlayacak gibi gözüktü. Dudaklarını büzüp, elini beline götürdü. Doğu'nun dikkatli bakışlarını görünce, oyunun dozunu iyice artırdı.  Gözlerini kapatıp, acıyla inledi. Doğu, yatağın kenarına oturup hızla konuştu.

"İyi misin?"

Ağlamaklı bir ses tonuyla cevap verdi. 

"Hayır.  Hiç iyi değilim Doğu. Belim çok fena ağrıyor. Bacaklarım da..."

Gözlerini yavaşça açtı. Bir çift koyu gözle, göz göze geldi. O koyu gözlerde endişeyi görünce, gülümsemek istedi. Kahkahalarla bunu yapmak istedi. Kalbi kıpır kıpır oldu. Bir heyecan dalgasına kapıldı. İç sesi, heyecanla konuştu.

HARAM SEVDA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now