11- Dibe Vuruş(Düzenlendi)

30.2K 1.7K 66
                                    

Düzenleme Tarihi:21.12.2020

*****************************
Ona uzanan bir el... Tehlikeyi hissettiren bir tebessüm... Ve üzerinde baskı kuran gözler...  

Efsun, ne yapacağını bilemedi. Cehennemini yaşıyormuş gibi hissetti. Yoğun bir sıcaklık ve dinmeyen bir acıyla yüzleşti. Sıcaklıktan bunaldı. Farkında olmadan terlemeye başladı. Alnında küçük  damlacıklar oluştu. Boğazı kurudu. Bir damla suya muhtaç hale geldi. Zorlukla yutkundu. Kendine gelmeye çalışsa da başarılı olamadı. Toparlanmakta güçlük çekti. Kalabalığın arasında köşeye sıkıştı. Çaresizliği dibine kadar hissetti. Git gide büyüyerek, damarlarında kol gezindi. Dikkat çekmemek için mecbur kaldığı davranışı gerçekleştirdi. Yavaşça ayağa kalkıp, başını  yukarı kaldırdı. Titreyen yeşillikleri, onun ela gözleriyle buluştu. Tanıdık gözler, ona ummadığı bir an yaşattı. Ne bir öfke, ne bir hırs gördü. Cihangir'in  duygularını, ustalıkla perdelediğini gördü. Anın etkisiyle içi titredi. Duyguların perdelenmesi, içindeki korkuyu hakim kıldı. Yakıcı bir maddeye bakarmış gibi etkilendi.  Gözlerinde derin bir acı hissetti. Dolmaması için direndi.  Acıya dayanamadı. İrkilerek gözlerini kaçırdı. Bakışlarını yere dikti.  İç sesinin çaresizliğini dinledi.

Ne olacak şimdi? Bütün hayallerim sona mı erecek?

Kendini olacaklara hazırladı. Kavga-kıyamet ve gözyaşı... Olacakları düşündükçe gerildi. Gerildikçe korktu.  Korkunun hakimiyetini kıramadı. Güçlenerek kalbine işledi.  Saniyeler ölüm sessizliğinde devam ederken, iç sesi konuşmaya devam etti.

Düşündüğüm şeyi mi yapacaksın ?  Bir lafınla bitirecek misin?  Kalbimi kırıp dökecek misin?

Kaderi iki dudağının arasında olan adama baktı. Tereddütle, bir şey söylemesini bekledi. Cihangir, onun aksine keyifle gülümsedi. Hızla dudaklarını araladı. 

"Ben Cihangir. Doğu'nun çocukluk arkadaşı."

Bastırılarak söylenen kelimeler, onu hayrete düşürdü. Duyduklarına inanamadı. Cihangir'in ne yapmaya çalıştığını anlamadı. Zorlukla yutkundu. İçindeki  çelişkiye söz geçiremedi. Şimdi ne yapmalıydı? Sevinmeli mi yoksa korkmalı mıydı?  Bu sorunun cevabını, içten verdi. Korku ve sevinç... İkisi de etkisini hissettirdi. Başka çaresi olmadığından Cihangir'e ayak uydurdu. Elini, ona uzattı. Bunu yaparken titremesine engel olamadı. Hiç istemese de elleri buluştu. Cihangir'in gözleri, eline dikkat kesildi. Yüzündeki gülümseme genişledi. 

"Sen de Doğu'nun karısı olmalısın."

Gözlerini ,Efsun'un elinden ayırmadan konuşmaya devam etti. 

" Yüzük olmayınca şaşırdım da..."

Efsun, hızla elini geri çekti.  Boş parmağını görünce, şaşırdı. Gözleri irileşti.  Nasıl unutabildi, aklı almadı. Kendine karşı derin bir öfke duydu. Tek yapabildiği şey, elini saklamak oldu. 

"Kusura bakmayın. Düğününüze gelemedim. O sıralar, yurt dışındaydım."

Efsun'dan bir cevap beklerken, Doğu konuştu.

"Seni biliyoruz Cihangir. Sıkıntı yok. Düşünmen yeter." deyip Efsun'un kolundan sıkıca  tuttu. Ayakta duran kadını, yanına oturttu. Cihangir'in onlardan uzaklaşmasını bekleyip, Efsun'un kulağına yaklaştı. Sinirle fısıldadı. 

"Neden hala ayakta duruyorsun?"

"Dalmışım öyle."

"Yüzüğünü de dalgınlıktan mı unuttun? "

Efsun, istemsizce Doğu'ya baktı. Öfkenin hüküm sürdüğü koyuluklarla, göz göze geldi.  Doğu'nun öfkesinin gücünü tümüyle hissetti. Onun  bu haline şaşırdı.  Doğu'nun huyunu biliyordu. Umursamazca davranır, yok sayardı. Şimdi neden bu kadar kızmıştı? İdrak edemedi. İki düşünce arasında gidip geldi. Kıskançlık ve dengesizlik... İlk seçeneği eledi. Doğu'nun kıskanmayacağından emindi.  Dengesizliğine verdi. Cevap vermek yerine, susmak istedi. Bunun kolaylığını yaşamak istedi ama onun gözlerine karşı sessiz kalamadı. Sessizce konuştu.

HARAM SEVDA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now