Bölüm 17

446 46 0
                                    

"ooo sayın baykuş hoş geldiniz, genel olarak gereksiz zamanlarda ortaya çıkmanızı neye borçluyuz?"

"belki de en gerekli olduğum zamanda geliyorumdur, nerden bileceksin?"

"hikmetinize ve irfanınıza sözüm yok sayın baykuş sadece meraktan sordum. Nasılsınız?"

"beni boş ver Üykül, sen nasılsın kendini daha iyi hissediyor musun?"

"neden öyle bir şey hissedeyim ki?"

"bir insana karşılıksız olarak güvenebildin ve en gizli sırlarını açıkladın çünkü"

"e Ritka'ya da açıklamıştım onda da bir şey hissetmemiştim ki bunda neden hissedeyim?"

"çözemedin mi hala?"

"işin içinde sen olunca kendimi en cahil en salak insan gibi hissediyorum."

"kızı burada yerde yatırmayacaksın değil mi?"

"hala içinden çıkamadığım bir sorun var baykuş –yahu senin bir ismin yok mu?"

"baykuş işte; neymiş sorun"

"bu zamana kadar herkes bana sırf prens olduğum için saygı duyuyordu; bilinen diğer bir gerçekte bu dünyada tüm insanların güce saygı duydukları. Ama ben Üykül, insanların bana ünvanlarımdan veya gücümden dolayı saygı duymalarını istemiyorum: Üykül olduğum için saygı duymalarını istiyorum. Ritka bile daha yeni yeni bana saygı duymaya başladı. Niran sence saygı duyar mı? Bu yüzden beyninden prens olduğumla alakalı kısmı çıkartmak niyetindeyim ama emin olamıyorum. Sorun bu..."

"sen prens değilsin ki Üykül, sıradan bir vatandaşsın, kan hakkı sana prenslik veriyor olabilir ama kral seni bu ünvandan azledebilir de. Azledildikten sonra nasıl prens olabilirsin ki? Senin prens olduğunu bilen kaç kişi var yüz mü iki yüz mü hadi bin diyelim. Bin kişiye prens olunur mu?"

"çok fazla felsefe yaptığının farkındasın değil mi?"

"prens olmadığının farkındasın değil mi? Bak sana bir şey söyleyeyim: bizler abrit'in takdisini aldıktan sonra canlıların düşüncelerini de duyar olduk. Şunu sana bütün samimiyetimle söyleyebilirim ki Ritka sana prens olduğun için saygı duymuyor veya gücün dolayısıyla seni sevmiyor. Senin yanında ve öyle de devam etmek istiyor, bunun tek sebebi de ona hak ettiği şeyi: ashas'ı verecek olman. Niran sana gücünü veya payeni bilmeden önce de saygı duyuyordu, bunun tek sebebi de ona karşı açık yürekli olman –ahırda yaşananları hatırlıyorsun değil mi- kısaca kimse sana kudretli prens olduğun için saygı duymuyor. Onlara göre onlardan bir farkın yok. Onlara göre sen de onlar gibi hedeflerine ulaşmak isteyen birisin. Tek fark senin istediğinle onların istedikleri arasındaki fark: sen kendini tanımak istiyorsun onlar hak ettiklerini almak istiyor."

"kısaca öyle bir şey yapma diyeydin iyiydi."

"felsefe yapmayı seviyorum n'aparsın..."

Üykül, baykuşla yaptığı bu sessiz sohbetin ardından Ezzkab'ın masasında duran zili eline alarak salladı. İkinci kez sallamasına gerek kalmadan içeriye kahya girmişti bile,

"efendim nasıl yardımcı olabilirim?"

"Niran hanım ve benim hizmetçilerimizi yollar mısın?"

"hemen yolluyorum efen-"

"ya da benim hizmetçimi benim odama Niran'ın hizmetlisini onun odasına yolla: ben de Niran'ı yatağına taşıyayım"

Üykül'ün cümlesi biter bitmez kahya gerisin geri gitmiş ve ortadan kaybolmuştu. Üykül de Niran'ı kucağına alarak kızın kaldığı odaya doğru ağır adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Tamamıyla düşüncesizdi adımları, halen bu gibi açıklamaların yapılmasının gerekli olup olmadığı konusunda çelişkisi vardı. Yapacak bir şey yoktu artık bu yüzden de merdivenlerin başına geldiğinde 'amaann koy götüne rahvan gitsin' demişti kendi kendisine.

ejderha günceleriWhere stories live. Discover now