GÜZERGÂH

277 18 4
                                    

Gençler girdikleri ortamdan alenen büyülenmişlerdi ve kimse bunu gizleme gereksinimi duymuyordu. Issla kendilerine takip etmesi gereken yolu anlatmıştı ve onlar da bu yolu takip ederek devam etmek niyetindelerdi. Normal şartlar altında, bu diyar hakkında net bilgi sahibi olarak, Issla'nın yapılması ve yapılmaması gereken konular hakkında bilgi vermesi gerekirdi ancak Issla bir tek şey söylemişti 'içeride sizi hayat bekliyor: nerede ne yapacağınızı ben söyleyemem; karşılaşacağınız her şey hayatın kendisi gibi olacak'. Gerçekten çok açıklayıcı bir ifade olmuştu bu. Gençler her ne kadar içerideki yaratıkların türlerini; seviyelerini öğrenmek isteseler de Issla içeriden kimsenin dışarıya çıkmaya çalışmadığını tekrar söyleyerek içeridekiler hakkında bilgisi olamadığını söylemişti.

"nası ya adama bakar mısın, hem bekçi hem de neyi beklediğinden haberi yok"

"sesini yükseltmesen iyi edersin Ritka, ne olur ne olmaz. Malum 'hayat'la karşılaşacağız ve ben gayet tedirginim şu anda"

"prens hazretleri korktular mı acaba?"

"Prens'e katılıyorum Niran, sonuç olarak buradaki mahluklar her ne ise, Antr'ların hapsettikleri şeyler. Yani –"

"tamam Ennab tamam, dikkatli oluruz."

"siz neden sürekli bir didişme halindesiniz hala anlamadım."

"çıktığımız yolda anlamaya çalışmayı çoktan bıraktık Nultas, sana da tavsiye ede- o ne lan?" Herkes Ritka'nın sorusuyla tam sol taraflarına doğru kafalarını çevirmişti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"çıktığımız yolda anlamaya çalışmayı çoktan bıraktık Nultas, sana da tavsiye ede- o ne lan?" Herkes Ritka'nın sorusuyla tam sol taraflarına doğru kafalarını çevirmişti. Ritka genel olarak vurdumduymaz gibi görünüyor olsa da, onun bu gizli tedbirli hali; etrafı sürekli kolaçan ediyor olması Üykül'ün onu takdir etmesinin sebebiydi. Baktıkları tarafta bir insan boyunun birkaç katı kadar büyük mantarlar vardı ve bunların arasında da yarı yarıya saydam surette ne idüğü belirsiz mahluklar dolanıyordu. Alenen dev balıklara benziyorlardı; kollarının bittiği yerde elden ziyade kılıca –mahlukların boyları dikkate alınınca mızrak daha doğru bir tabir diye düşünmüştü Üykül- benzeyen bir yapı vardı. işin daha garip yanı, normal şartlar altında tüm canlıların beslenmesi için bir ağız yapısı olması gerekirken bu mahluklarda ağız namına bir şey yoktu. Üykül'ün bu düşüncesini dinlemiş gibi Ritka konuşmuştu,

"en azından ağzından alev zehir mehir bir şey püskürmez ve alev saldırısı yapmaz diye düşünüyorum"

"beni düşündüren de bacakları: fark ettiğiniz gibi baldırları çok kalın, sağlam zıplayıcı yani –"

"Ennab, boyu nerden baksan otuz metre zıplamasa bile yeteri kadar yukarıda degil mi?"

"Ennab'ın söylediğine ek olarak yaratığın kolları da var: muhtemelen silah olarak o sivri kolları kullanıyor –"

"evet Üykül, bu yüzden de zıplayarak daha güçlü bir saldırı –"

"o zaman ayaklarına mı saldıracağız?"

ejderha günceleriWhere stories live. Discover now