on iki - "obedience"

4.1K 479 281
                                    



  Kimsenin farkına varmayacağı bir gölge olmak istiyordum. Ama Enstitü'dekilerin bakışları buna pek müsaade etmiyordu.

  Her an sanki ortaya çıkıp kaosa sebep olacakmışım gibi duranlar da vardı, hayatlarındaki işe yaramazlığımı fark edip duyduğumu bile bile yanımda söylenenler de. İkinci kesime hak vermediğimi söyleyemezdim, torpilli gibi göründüğümü biliyordum. Eğer bir şansım olsa bunu seçmeyeceğimi biliyordum. 

  Taehyung'la karşılaşmamak alışkanlığını kazanmış olmak daha iyi hissettiriyordu. Hayalkırıklığıyla harmonize olmuş şaşkın bakışları zihnimde kazılı bir tablo gibiydi. Ne zaman zihnimi boş bıraksam o an tekrar tekrar zihnimde boy gösteriyordu. 

 Min Yoongi sandığımdan daha zekiydi, bunun doğru olup olmadığını bile sormamıştı. Anladığı için minnettardım, eninde sonunda anlattığımda zarar görecekti çünkü. Şimdi tek yapması gereken ağzını ikimizin olmadığı yerlerde kapamaktı. Kapayacağını biliyordum.

 Hoseok'un hücreden çıkarılması için Jungkook'la girdiğim pazarlığın sonucunda yine itaatkar bir köpek gibi şartlarını kabul etmek zorunda kalmıştım, Hoseok her zaman yarar sağlayacak biri gibi duruyordu. Bilgi ya da casusluk yönünden olmasa bile etrafımda böylesine ışık saçan birinin olmasına hayır diyemeyecek kadar acizdim. 

  "Neden sen?" Yoongi'nin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve gece eğitim salonunda zedelediğim eklemlerime yumuşak bir bez dolarken anlamayarak yüzüne baktım.

 "Yani neden seni kızı olarak gösteriyor? Düşmanının kızı olduğunu söylese ve senin onun yanında olduğunu gösterse bu daha iyi olmaz mıydı? Ne yapmaya çalışıyor?"

 Odada baş başaydık ama sonuç olarak kimseye, hiçbir koşula güvenemezdik. 

 "Sessiz ol, daha ilk günden kayıp vermek istemiyorum." dedim kemik gözlüğünü düzelten Yoongi'ye bakarak.

 Başıyla onayladı. "Hoseok'u çıkardığını duydum."

 Gözlerimi kıstım. "Kuşlarının istihbaratı sağlammış."

 Güldü. "Seni koruyacağıma dair söz vermiştim, hatırlıyor musun?" dedi parmaklarıma hafiften kaşlarını çatarak.

 Onaylamak için mırıldandığımda bezin ucunu dişimle çekiştirerek bağladım. 

 "Şu an... Seni korumama gerek kalmıyor. Gün geçtikçe yüzlerce kilometre mesafe kat ediyor gibisin. Bu kadar güçlü olabileceğini tahmin edememiştim. Bu... galiba hoşuma gidiyor."

  Son cümlesiyle hareketlerim yavaşladı ve gözlerimi gözlerine diktim. Bakışlarımı fark edince boğazını temizledi ve beyaz önlüğünü çekiştirdi. 

 "Yani... Biliyorum, ondan sonra bunları hissetmemem gerekirdi ama... Elimde değil."

 Haline gülmeden edememiştim. Gerçekten Min Yoongi'nin benden hoşlanıp hoşlanmaması düşüneceğim son şey bile değildi. 

 "Eski bir aşk hikayesi kokusu alıyorum." dedim gülümseyerek. Sonra duvar saatine gözüm kaydığında gülümsemem yüzümden silindi.

 "Ama bu hikayeyi birkaç saat sonraya saklaman gerek; eğitime katılmam gerekiyor."

 Yoongi başını salladı ve sandalyesini kaydırarak üstünde çalıştığı şeye geri döndü. Odadan çıkmadan önce omzumun üstünden bir kez daha baktıktan sonra kendimi beyaz koridora attım. Aslında artık o kadar da beyaz gelmiyordu. Gümüşe daha yakındı. Tavan ve yerin koyu renkle değiştirildiğini fark ettiğimde rahatlığımın sebebini anlamış oldum.

crossfire | kim taehyung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin