Otuz Yedinci Bölüm

48.7K 3.3K 214
                                    

           

Aklımın frenleri patlamış olmalıydı.

Beni bütün gece uyutmadığı gibi gün içinde de rahat bırakmayan görüntüler yüzünden garip göründüğümün farkındaydım. Onu öptüm. Onu kendi rızamla öptüm. Dehşete düşüren kısmı ise bunu delice istemiş olmamdı. Akşamüstü çayı için uğrayan Mutlu Yengem ve kuzenim Pelin ile annem ve Elif arasındaki konuşmalara yetişemem de bu sebeptendi. Kendimi, Mehmet Ayaz Artuklu'nun çemberinden çıkaramıyordum.

Toparlandım.

Sohbetin gerisine düştüğümü fark ettim. Az önce konu yeni açılan bir butikken şimdi dün aldıklarımız konuşuluyordu. Torun heyecanı bulaşıcıydı. Mutlu Yengem bile bebekler için alışverişe başladığını ilan etti. Doğrudan söylemese de yakın zamanda bir düğün beklediğini ima etti.

"Dur bakalım, Mutlu. Sıra oraya geliyor."

Şaşkınlık içinde döndüm.

Ben bir şey mi kaçırdım?

Görünüşe bakılırsa öyleydi.

Aras ile özel görüşmemin zamanı gelmişti. Elif'in beliren karnına baktım. O manda kafanın aklını toplamalıydım. Senin ki sanki çok yerinde... Olmasa bile şimdilik bu mevzuyu rafa kaldırıyordum.

"... ben onu nasıl unuttum?" Annemin hayretler içindeki sesi ile toparlandım. Neyi unuttuğunu yakalayamadım. "Eren'in öğretmeni ile görüşmeye gideceğim, Elif. Aras ile gidebilir misin?" Galiba doktor kontrolünden bahsediyorlardı.

"Tek başıma gidebilirim, Hanzade Hanım. Aras'ın bir toplantısı olduğunu hatırlıyorum."

Mümkün değil. "Olur mu hiç öyle şey?" Diye atıldı annem. Kimse Elif'i yalnız bırakmaktan yana değildi. Sebepleri tartışmaya gerek yoktu.

"Elif ile ben giderim, anne." İtiraz etmeye hazırlandı. "Endişelenme anne. Babam çevremizde kuş uçurtmuyor. Hastaneye adam yığacağından eminim. Yasin, göreve döndü, değil mi?" Bildiğim kadarıyla bugünden itibaren izni bitecekti. Annem başını salladı. "O zaman her şey yolunda demektir." Devamlı bir korkunun içinde yaşayamazdık. "Seninle geleceğim, Elif. Hem belki bana cinsiyetlerini göstermek isterler." Ne de olsa kız halaya çekermiş. Doğru zamanlamayı beklediklerinden emindim.

Pelin'in okulundan, Karaca erkeklerinin iş yoğunluğundan, Eren'in yaramazlıklarından bahsetmekle geçen bir buçuk saatin sonunda yengem ve Pelin ayrıldılar. Elif ile bahçeye çıktım. Annemse akşam yemeği hazırlıkları için mutfağa geçti.

"Evlenmenizi bekliyorlar." Sonbahar ikimizi üşütse de bir hırka ile boğaz keyfi sürebileceğimiz son zamanları kaçırmak istemiyorduk. Dönüp Elif'i kontrol ettim. "Aras ile konuşma fırsatım olmadı hiç."

"Benimle evlenmek istediğini biliyorum. Bebekler yüzünden evlendiğimizi düşünecek insanlar yüzünden rahatsız olduğunu da biliyorum. Bütün kararı bana bıraktığını söyledi."

Daha çok son dönemeçte korkaklık ediyormuş gibi geliyordu. Sen eve bir gel. Kafasını dağıtacağım. Bakalım o zaman bu saçmalıklar yer bulabiliyor muydu beyninde? Endişeli görünen Elif'in ellerini yakaladım. "Sonuna geldiniz. Önünüzde çok güzel bir hayat var. Geçtiğiniz yol sizin sınavınızdı. Ve siz, o sınavı verdiniz. Artık korkmayın. Üzülmeyin. Herkes kabul edecek. Herkes dönülen yanlışları anlayacak. Hak verecek."

"Bana ne istediğim sorulmadı."

"Biliyorum."

Ona sarılma dürtümü durduramadım. İkizimin hayatına dokunduğu için memnundum.

Damat Kaçırma (Final)Where stories live. Discover now