Elli Üçüncü Bölüm

43.3K 3K 134
                                    

Öğleden sonra ki zaman oldukça ağır ilerledi. Elif, pencere önündeki koltukta dışarı izlerken uyuyakaldığı için hava kararana dek tek başıma olduğumu söyleyebilirdim. Camla ayrılan kış bahçesinde katılmayı planladığımız fuarlar hakkında çalışma yaparak saati ilerlettim. Bir kez annemle, birkaç kez Sevgi ile yaptığım telefon konuşmalarını tamamlamıştım ki Aras salonda belirdi.

Elimi kaldırdım.

Elini kaldırıp Elif'in yanına yöneldi. Dizüstü bilgisayarımı kapatarak evrak dağınıklığımı topladım. Yanlarına geçtiğimde uykulu haldeki Elif'in kendine gelmeye çalıştığını gördüm. "İkizler beni çok yoruyor." Bu sitem oldukça tanıdıktı. Annemin, benzer döneme yönelik şikayetlerinin ses tonu kulaklarımdaydı. Aras, şakağına bir öpücük kondurup omzunun üzerinden sarıldı.

"Burada istediğin kadar dinlenebilirsin." İlgisini bana yönlendirdi. "Biraz işimiz var. Ali Salim Abi, gelmemi bekliyormuş resmen. Sen de evin eksikleri ile ilgilenirsin. Odalarda ne var ne yok bir bakarsınız. Ertesi gün eksikler için İstanbul'a birilerini göndeririz. Tahminim önümüzdeki hafta içinde amcam ve halamları buraya alabiliriz."

"Otelde şişmek üzeredirler."

Başını geriye attı. "Çoktan bizim eve kapak atmışlardır."

Zavallı Eren! Tanımadığı insan çokluğu içinde deli çıkacaktı. "İçeri söyleyeyim de akşam yemeğini hazırlasınlar." Aras, bir duş alacağını belirterek üst kata yöneldi. Elif'i biraz daha dinlenmesi için salonda bırakıp arka kısma ilerledim. Bulmayı beklediğim gibi yoğun bir hazırlık içindeydiler. Sol taraftaki küçük terasta ise Yasin, Ali Salim Efendi ile birlikteydi.

"Kolay gelsin."

"Sağ ol, Leyla kızım. Bir şey mi istedin?"

"Aras geldi. Yemeği hazırlayabilirsiniz."

Müberra Hanım'ın başıyla işaret vermesiyle kızı, yemek takımlarının bulunduğu dolaba yöneldi. "Büyük bahçeye mi hazırlayalım?" Hayır, salondaki küçük masa bizim için yeterliydi. Terasa geçtim. Geldiğimi gördüğünde benim için bir sandalye hazırlayan Yasin'e yaklaştım. Fazla hareketli bir dönemden geçiyordum ve vücudum yavaştan sitemlere başlamıştı.

"Yardım edelim mi kızım?"

Hallettim. İki saniye gecikmeyle de olsa sandalyeye yerleştim. "Aras, işinizin olduğunu söyledi."

"Geçen yağmurlar alt taraftaki duvarları biraz gevşetti. Fazla dayanmazlar. Küçük Bey yenilenmeleri gerektiğini söyledi. Duvarlar eski, öyle taş ustaları nereden bulacaksın şimdi? Birileri var dedi ya... Benim pek umudum yok." Arazinin güney tarafını işaret etti. "Atların koşu yolu temizlenecek. Budama zamanı değil ama düşmüş dallar var. Onları da keseceğiz. Kameraları kontrol için gelecekler yarın. Olmadı değiştirecekler. Görüntüleri memnun etmedi, beyi. Öyle... Tepeden tırnağa ne varsa taradık."

Tedbiri elden bırakmıyordu.

"Bu gece evin yakınında üç adam olacak. Hasan ile içeride bekleyeceğim, Leyla Hanım."

"Bu önlemler gerekli mi?"

"Kameraların kör noktaları var. İki tanesi görüntü almıyor. İşi şansa bırakmak istemiyorum. Suphi Bey, Elif Hanım'ın etrafında kuş uçurtmamamı emrettiler." Anlaşılan benden umudu kesmişti. Konuşmanın seyri işlerin detayları hakkında şekillenmeye başlayınca müsaade isteyerek ayrıldım. Elif, aile resimlerimizin bulunduğu duvarın önündeydi. Ellerini, belinin gerisine yaslayarak bekliyordu.

"Dedemin hazinesi..."

Sesimle birlikte döndü. "Ne kadar çoklar..."

"Bunlar için yukarıda bir oda var. Yarın gösteririm." Alt sıralardan birine parmağımı yasladım. "Aras ve ben... Burada dört yaşındayız. Sanırım benim olan bir şeyi aldığı için vurdum ve ağlattım." Resmin başka bir versiyonunun beş yaşındaki halini gösterdim. "Beslediğim kuşları kaçırdığı için dövdüm." Altı yaş olana ilerledim. "Salıncağıma oturduğu için düşürdüm." Yedi yaş olanına uzandım. "Pastanın mumlarını benden önce üflediği için bir şey yaptım ama hatırlamıyorum."

Damat Kaçırma (Final)Where stories live. Discover now