Konuşmamız ne kadar didişmeli geçsede onunla birlikte olmak beni güvende hissettiriyordu. Ya da bu değişik bir duyguydu. Nefret, sevgi, güven. Aralarından seçemiyordum.
''Zeynep! Sana diyorum!'' Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan bu güven verici sese odaklandım ve gözlerimi onun gözleriyle buluşturdum.
''Efendim Bay Kas Yığını?'
''Diyorum ki ayak sesleri geliyor bi baksak mı?''
''Daha ne duruyorsun burada!''Sesim çok öfkeli çıkmıştı. Buna bende şaşırmıştım.Onu korkuttuğum herhalinden belliydi.
''Heyy! Burdayız. Kilitli kaldık!''
''Kerem sen gerizekağlı mısın?''
''Neden?''
''Bunları fısıltıyla değil bağırarak söylemen lazım.''
Bu çocuk aslında zeki falan değildi. Sadece öyle gözükmeye çalışıyordu.
''Gerizekağlı.'' Dedim mırıldanarak.
''Seni duyabiliyorum güzelim.''
''Bana niye güzelim diyorsun? Şunu demeyi bırak. Beni gıcık ediyorsun!'' diye bağırdım ve içimdekileri dökmüş oldum.
''Hey orada biri mi var?''
Kapının arkasından gelen sesle Kerem'e baktım. Şu an yüzümde zafer edasıyla gülümseyen sinsi Zeynep suratı vardı.
''Bak işte böyle bağırılır Bay Çokbilmiş.''
''Zaten onu deniyordum Bayan Çokbilmiş.''
Az önce bana dehşetle bakan suratı şu an somurtuyordu.
''Somurtmayı bırakta . Biraz ses çıkar.''
''Burdayız! Depoda kilitli kaldık!''
Kısa bir sessizlikten sonra kapı aniden açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin! (ZeyKer)
FanfictionBüyük aşklar nefretle mi başlar? Ah, çok saçma. Aşk diye bir şey yoktur. Hem de nefret ile başlıyanı hiç yoktur. Yani en azından ben öyle zannediyordum. Ta ki karşıma Kerem Sayer çıkana kadar ve beni mahvedene kadar. O kadar nefret doluydum ki ona...