Çok beklettiğim için özür dilerim. Anca vakit bulabildim.
''Sen kiminle gidiyorsun?''
''Tabi ki de Kerem'le.''
''Aaa yazık oldu. Abimde sana teklif edecekti.''
''NE?!''
Kafamı hızla Barış’tan çevirip korkulu gözlerle Begüm’e çevirdim.
‘’Begüm?’’
Bir kaç dakika ikimizde sustuktan sonra Begüm sonunda ağzını açmaya karar verdi.
‘’Bak, abim senden çok hoşlanıyor. Ama Kerem var işte.’’
Ne diyebilirdim ki böyle bir şeye? ‘teşekkür ederim’ mi ‘evet’ mi. Sustum kaldım.
‘’Bunları sana söylediğimi unut tamam mı? Abimin sana bunları söylediğimi bilmemesi lazım.’’
Hala konuşmuyordum. Bir an önce Kerem’i bulmalıydım. Tabi ki de bu konu hakkında hiçbir şey söylemeyecektim, ve o da bunu hiçbir yerden duymayacaktı.
Kerem’I koridorun başında görüp hızla ona doğru koştum.
‘’Güzelim?’’
‘’Kerem, eve gidelim mi? Hem son dersteyiz. Girmesek hoca bir şey demez.’’ dedim nefes nefese.
‘’Zeynep sen hani ders asmazdın?’’
‘’Şu an canım asmak istedi. Hadi daha fazla soru sorma. ‘’
Asıl amacım Çağatay’a gözükmemekti. Çünkü, muhtemelen beni gördüğü yerde bana o saçma sapan ‘benimle dansa gelir misin?’ teklifini yapacaktı. Ki bunun okulda olması hiç hoş bir durum olmazdı.
...
Şu an Kerem’le arabada sessizce duruyoruz. Ama bu sessizliği bozmanın vakti geldi artık.
‘’Kerem sen bana güveniyor musun?’’ Sesim güvensiz çıkmıştı. Aferin Zeynep! İlk baştan batırdın soruyu.
‘’Bu nasıl soru Zeynep?’’
‘’Yaa sen söyle işte. Güveniyor musun, güvenmiyor musun?’’
‘’Tabi ki de güveniyorum. Yoksa birşey mi oldu?’’
‘’H-hayır, ne alakası var? Sadece merak ettim.’’
‘’Tamam o zaman sen bana güveniyor musun?’’
Tabi ki güveniyorum. Yani. Güveniyorumdur değil mi? Güveniyorum.
‘’Güveniyorum.’’ dedim kendimden emin bir sesle.
‘’Bak o zaman soru cevap oynayalım. Ama doğruyu söylemek zorundayız. Tamam mı?’’
‘’Tamam .’’
‘’İlk ben soruyorum o zaman.’’ Hadi hayırlısı. Yerimden doğruldum ve Kerem’e döndüm. ‘’Bana aşık olduğunu ne zaman fark ettin?’’
‘’Umm…şey…o gün o depoda kilitli kaldığımız gün galiba.’’
‘’Güzelmiş. Sıra sende.’’
‘’Tamam o zaman…umm…benden önceki kız arkadaşlarının adları?’’ Merakımdan soruyorum yani. Gidip saçlarını başlarını yolmayacağım. Yani inşallah.
‘’Melisi biliyorsun.’’
‘’Hıhı çok iyi.’’ dedim sahte bir gülümsemeyle.
‘’Nilsu var, Merve var, Ebru, Ece, Eda, Elis, Nazlı, Ela var. Yani daha var da adlarını unuttum.’’
‘’Çok hoş.’’
‘’Hem neden sordun ki?’’
‘’Hiç öylesine. Bir soru daha sorabilir miyim?’’
‘’İlk ben sonrakinde sorarsın.’’ Düşündü. ‘’Benimle evlenmeyi hiç düşündün mü?’’
Kızarıyorsun Zeynep! Şimdi domates oldun. Hele bir fantezilerini anlatsan.
‘’Zeynep?’’
‘’E-evet. Ç-oğu kez.’’ dedim gülümseyerek. ‘’Tamam şimdi asıl benim soracağım soruya geldik. Eski kız arkadaşlarından en çok hangisini sevdin?’’
‘’Zeynep niye eski sevgililerimi merak ediyorsun sorabilir miyim?’’
‘’O diğer tura.Şimdi cevap ver.’’
‘’Dur bi düşünmem lazım. Şey… galiba…Jane.’’
Hönk! Jane kim ya? Jane az önce saymamıştı ki ama.
‘’Az önce saymadın?’’
‘’Aaa unutmuşum.’’
Madem unutulacak kadar değersiz, nasıl en çok onu seviyor anlamış değilim.
‘’Nerde şimdi?’’
‘’Amerika’da.’’
‘’Niye ayrıldınız?’’
‘’Ben Türkiye’ye dönmek zorunda kaldım.’’
‘’Türkiye’ye döndüğüne pişman mısın?’’
‘’Tabi ki de hayır. O zaman seninle tanışamazdım.’’
Ama ben bunu yerim ki. Birisi şunu önümden alsın. Dayanamayacağım çünkü.
‘’Ama çok tatlısın sen. Ne yapayım şimdi?’’ dedim gülerek.
‘’Yaa ne bileyim, bir öpücük falan. ‘’
Kerem’in dudaklarına tutkuyla yapıştım. Ee ama özlüyo insan. Yerim ben öküzümü ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin! (ZeyKer)
FanfictionBüyük aşklar nefretle mi başlar? Ah, çok saçma. Aşk diye bir şey yoktur. Hem de nefret ile başlıyanı hiç yoktur. Yani en azından ben öyle zannediyordum. Ta ki karşıma Kerem Sayer çıkana kadar ve beni mahvedene kadar. O kadar nefret doluydum ki ona...