Bölüm 26~

11.2K 980 163
                                    

Ihım şey bayaa uzunmuş ya birde çok beklemeyin bölüp ekliyeyim gençler~ Bunlar ultra tatlı oyyyy!! JUST LIKE YOU da göz atalım o da KAISOO!!!!  Keyifli okumalar~supernaturel~~

BÖLÜM 26

Hoca birkaç dakika sonra geri döndüğünde ürkekçe baksa da sonra ikisine de göz kırptı.

‘Devam edelim.’

Soo o kadar çok gülümsüyordu ki artık çenesi ağrımıştı.

--

Kyungsoo, Jongin’in duş almasını beklerken dans hocası yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanına geldi.

‘Sanırım sana teşekkür etmeliyim.’

Kyungsoo bir an anlamayarak şaşırdı. ‘Bana mı? Neden?’

‘Biliyorsun Jongin zaten çok yetenekli bir çocuk, sadece dansı hareketleriyle bütünleştirdiği için değil duygularını da içine katabildiği için.’

Soo katıldığını belirterek kafasını salladı. ‘Evet.’

‘Ama bir süredir dansı daha farklı. Yani her zamanki gibi tutkulu olsa da üzüntü ve yıpranmışlık hissi yerine daha duygusal ve kendinden emin dans ediyor.’

Adam elini Soo’nun omzuna koydu. ‘Ve sanırım tüm bunlar senin sayende.’

Jongin tam o anda içeri girdiğinde ikilinin ne konuştuğunu merak etmişti.

‘Hazır mısın?’  Hala gözlerinin için gülerek sordu Soo.

Jongin’in gözleri Soo ve hoca arasında gidip gelirken yavaşça kafasını salladı.

‘Ah Jongin, Gongchan’a yine yardım edebilir misin? Haftaya sınavı varmış.’

‘Elbette.’

‘Teşekkürler. Jin AH’ı ziyaret ettin mi?’

‘Yarın gideceğiz.’

‘Benden de selam söyle.’

‘Olur.’
Binadan çıktıklarında sormadan duramamıştı Soo.

‘Hocan büyükanneyi tanıyor mu?’

Jongin eğlendiğini belli ederek güldü. ‘Evet, beni de o tanıştırmıştı. Kolejden beri oğlu gibidir.’

‘Peki ya Gongchan?’

Jongin alayla güldü. ‘Neden? Kıskandın mı?’

‘Hiçte bile!’ Şakayla çocuğun omzuna çarpıp cevabı bekledi.

‘Oğlu, ders ücretlerim yerine bazen ona ders çalıştırıyorum.’

Kyungsoo derince iç çekti. (Ya slında ses diyor da hani olur ya bişeye deli olunca hıahhh falan tarzı bi gerinme sesi çıkar onun gibi düşünün yapmışsınızdır ya?)

‘Ne oldu?’

‘Hakkında bilmediğim çok şey var Jongin.’

‘Sor o zaman.’

‘En sevdiğin yemek?’

‘Kimbap.’

‘En sevdiğin renk?’

‘Tüm doğal renkler.’

‘Boş zamanlarında yapmaktan hoşlandığın? Yani dans ve kitap okumak hariç?’

‘Sevdiklerimle zaman geçirmek.’

Yanında elleri cebinde gülerek yürüyen çocuğu izlerken önünü görmeyip az kalsın yere yapışıyordu Soo.

Jongin hızla yanında düşmek üzere olan çocuğu kollarından tutup kendine çekti.

‘Dikkatli ol.’

‘Şey… teşekkürler.’

Jongin onu biraz daha kendine çekerek kollarından aşağı inip çocuğun elleriyle buluşturdu kendi ellerini. (Nası bi cümle oldu ya bu skjahk)

Soo kendini gülmekten alı koyamadı. ‘Ucuz numara.’ diyerek parmaklarını Jongin’in kilere geçirdi.

‘Öyle mi?’ sırıtarak konuşuyordu.

İkili el ele birbirlerine kaptırmışlarken kendilerini almaları gereken pastayı bile unutmuşlardı.

--

 En son tatlılarını da yedikten sonra sofrada babasının soru soran bakışlarını hala üstünde hissedebiliyordu Soo.

‘Kıskançlık yapmayı bırak artık.’ Diyerek kocasının kolunu cimcikledi Bayan DO.

 ‘Kıskandığım falan yok!’

Karısı tekrar kocasına yavaşça vururken Jongin ve Soo’ya gülmüştü.

‘Baban ve ben bugün baş başa dışarı çıkabilir miyiz? Sizde çocuklara bakarsınız?’

‘Elbette ama başınızı belaya sokmayın.’ (Kim ebebeyin belli diil ajsdhakj)

--

Ufaklılar uyuyunca onları yatırıp iyi uykular dilediler.

Minsoo ile oturmuş film izliyorlardı. Minsoo abisinin kucağında uykuya dalınca gülümseyerek kafasını okşadı kardeşinin.

‘Jongin?’

‘Hm?’

‘Dün babana söylediğin şey… neydi?’

‘Telefonu alıp bana attığın mesajları okumaya başladı ve sürekli senin hakkında kötü sözler sarf etti.’ Jongin yüzünde özür dileyen bir ifadeyle bakıyordu. ‘Bende ona karşılık verdim, senin hakkında kötü konuşmamasını söyledim ve… senden hoşlandığımı da söyledim.’

Ellerini Soo’nun kilere geçirip sıktı.

Onu sevdiğini söylemişti, babasına bile.

Soo dayanamayarak başını çocuğun omzuna yasladı.

‘Teşekkürler Jongin.’

--

Jongin kardeşini yatağa yatırıp üstünü güzelce örttü.

‘Bizde yatmalı mıyız?’

Soo kafasını salladı. ‘Anlaşılan bizimkiler dışarı çıkma fırsatı bulmuşken dönmeyi düşünmüyorlar herhalde.’

Üstlerini değiştirip yüzlerine bakarak karşılıklı uzandılar.

‘Bana böyle bakma Jongin.’ (Bunlar nie böyle yiyecem ağğ)

Jongin onun bu haline gülerek daha da yaklaştı. ‘Olmaz.’

Çocuğun kalp atışlarını duyduğuna emindi. Jongin’in elini tutup daha da yaklaşarak burnuna ufak bir öpücük kondurdu.

‘Yeterli değil.’

Soo kıkırdayıp dudaklarından öptü. ‘Daha iyi mi?’

Jongin gözleri kapalıyken yüzüne eşsiz bir gülümseme yayılmıştı. ‘Daha iyi.’

‘İyi geceler Jongin.’

‘İyi geceler Kyungsoo.’

Drawn to You [Kaisoo Çeviri] ✔Where stories live. Discover now