21- Ölümün Kıyısında

45.6K 2.8K 1.5K
                                    

Multimedyadaki şarkıyı muhakkak dinleyin.

Multimedya; Özgür

---

Başımı geriye doğru attım ve gözyaşlarımın çenemden kayıp boynuma damlamasına izin verdim. Canım yanıyordu, kalbim sıkışıyordu. Titriyordum. Sanki biri tenime toplu iğneler batırıyordu. Bir el uzanıyor boynuma, nefesimi kesiyor. İçeride canımdan daha da öte bir insan var.  Acı çekiyor, bana acı çektiriyor.  'Ya bir an nefesi kesilirse? Ya bir an kalbi durursa? O zaman ne yaparım?' diye düşünmeden edemiyorum. Haberi aldığımdan beri sudan çıkmış balık gibiydim. Şaşkındım. Hiç beklemediğim bir şeydi bu. Korkunç bir trafik kazası... Onu benden, bizden alamazdı, ayıramazdı değil mi? Onu kaybedersem... Ne yaparım bilemiyorum. Titreyen ellerimle yüzümü örtüm usulca. Duvar boyunca kaydım ve yere oturdum.

Korku tüm bedenimi esir almıştı. Ne kadar olumlu düşünmek istesem de olmuyordu. Hani kişiliğiniz ikiye ayrılır ya; bir tarafınız sizi sürekli ayakta tutmaya çalışır, diğer tarafınız ise öbürünün aksine sizi yerle bir etmeye çalışır. Şuan öyle bir ayrılık yaşıyordum. Olumsuz düşünen tarafım ile beni ayakta tutmaya tarafım arasında büyük bir çatışma yaşanıyordu. Halime bakarsanız, negatif düşünen, sürekli zihnimde "Onu kaybedeceksin!" nidaları atan tarafım epey güçlüydü ve ağır basıyordu. Onun iyi olduğunu bilmeden bu savaş sona ermeyecekti.

Omzumda hissettiğim ağırlık üzerine ellerimi gözlerimin üzerinden çektim. Aynel başını benim omzuma yaslamıştı. O da ağlıyordu, gözyaşları tişörtümü ıslatıyordu. Aynel bizim aramızda en güçlü olanımızdı, her zaman her güçlüğe karşı dimdik duran, bize destek veren, gözünden bir damla yaş akıtmayanımızdı. Lakin, şimdi durum o kadar vahimdi ki, o bile güçlü duramıyordu bu olay karşısında. Olay gerçekleştiği zaman henüz uykudan yeni kalkmıştım. Çalan telefonum ve gelen acı haber üzerine Aynel ve Arif ile birlikte hastaneye gelmiştik. Daha sonrasında Aynel'e destek olmak için Semih'te gelmişti.

Şeyma'yı arayalı yarım saat olmuştu. Bulunduğumuz hastaneye on kilometre uzaktaydı. Gelmesi uzun sürecekti anlaşılan. "Aynel." dedim burnumu çekerek. "Semih ve Arif nerede?"

Başını omuzumdan kaldırdı ve kazağının kolu ile gözlerini kuruladı. "Su almak için kafeteryaya indiler." Dudaklarından firar eden büyük bir hıçkırık üzerine elleri ile yüzünü sıvazladı. "Dayanamıyorum Eylül. Durumunu bilememek canımı yakıyor." dedi ve ardından yumruk yaptığı elini kalbine yasladı. "Buramda büyük bir sızı var. Doktorlardan biri çıksa da bir haber verse diye bekliyorum."

Gözlerimi kaçırarak başımı, topladığım dizlerime yasladım. "İyi olmasını istiyorum. Aramızdan ayrılmak için daha çok erken." dedim gözlerimi ameliyathanenin kapısına dikerek. "Hem Ece bize söz vermişti. Brokolili turta yapacak, unuttun mu?" Güler gibi bir ses çıkardım, buğulanan gözlerim net göremezken.

"O," dedi yutkunarak. "Ölme- Ona bir şey olmayacak değil mi?" Ece'nin ölme düşüncesi bile tüylerimi diken diken etmeye yetmişti. Aynel de bunun farkına varmış olacak ki, cümlesini tamamlamadan toparladı.

Aynel de en az benim kadar çaresiz ve karamsar düşünüyordu, cümleleriyle olsun, ses tonuyla olsun bunu bana hissettiriyordu. Böyle bir durumda birbirimize destek olmaya çok ihtiyacımız vardı. O yüzden zihnimde her ne kadar kötü düşünce dolaşsa da ona olumlu cevaplar vermeye çalışıyordum. "Ece'nin ne kadar inatçı olduğunu bilmiyor musun, Aynel? Sırf o brokolili turtayı yapabilmek için yaşama kendi elleriyle tutunacak. Aramıza dönecek." dedim ıslak yüzüme yapışan saçlarımı geriye doğru iterken. "En kısa zamanda."

"Onun iyi olup olmadığını öğrenmeden, rahatlayamayacağım." dedi kalbini tutarak. "Beni sakinleştirmelisin, Eylül."

Ah benim güzel Aynel'im, ben daha kendimi sakinleştiremezken seni nasıl sakinleştirebilirim ki? Derin bir nefes aldım ve kafamı duvara yasladım. "Sana masal anlatmamı ister misin?" diye sordum tavanı incelerken.

Habersiz Şöhret (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now