30- Târumar / Part 1

42.4K 2.4K 2.6K
                                    

Multimedya; Aynel

NOT; 29. BÖLÜM PART 3'Ü OKUMAYANLAR BU BÖLÜMDE NE OLDUĞUNU ANLAMAYACAKLARDIR!

Bölüm sınırı; +1000 vote,+1500 yorum.

---

"Ya daha çok sinirlenirse? Ya yine fark etmeden kalbini kırarsam? O zaman ne olacak?" diye sordu Özgür, sunduğumuz fikirden tatmin olmamışçasına. "Ne olacak biliyor musunuz? İşi daha da inada bindirecek. Keçinin teki!"

"Senin de ondan farkın yok." diye söylendi Ece. Özgür sorarcasına baktığında Ece kaşlarını kaldırdı. "İkiniz de inatçının önde gidenlerisiniz diyorum. Bana öyle bakma şimdi. İnkar edebilir misin? İnatçı değilim diyebilir misin ki?"

"İyi de Ece şu an ki durumun benim inatçılığımla bir alakası yok ki! Evet kabul ediyorum en az Şeyma kadar ben de inatçıyım. Ama Şeyma'ya karşı inatçı bir tavır sergilemedim hiç bir zaman. Aksine ben Şeyma'ya hep ılımlı yaklaştım. Hani bir söz vardır ya 'Bir ipte iki cambaz oynamaz.' diye. İşte o hesap." dedi Özgür kalçasını mutfak tezgahına yaslayarak. "Arkadaşını savunmaya çalışmanı anlıyorum ama ortada savunulmasını gerektirecek bir durum yok. Onu kötülemiyorum veyahut suç da atmıyorum. Sadece durumu değerlendirmeye çalışıyorum."

"Hayır." dedi Ece omuzlarını düşürerek. "Yanlış anladın. Şeyma'yı savunmaya çalışmıyorum. Dediğin gibi ortada savunulacak bir durum yok. Sadece olaya onun bakış açısından bakıp, çok yönlü düşünmeye çalışıyorum. Sizi bu noktaya getiren şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Amacım seni yargılamak ve kırmak değil. Emin ol Şeyma'dan farkın yok bizim için. İkiniz de bizim dostumuzsunuz."

Abim, Ece, Aynel, Semih, Özgür, İlker ve ben mutfakta toplanmış kahve içiyor, bir yandan da durumu değerlendiriyorduk. Şeyma'nın gitmesine en az Özgür kadar biz de üzülmüştük.

Özgür gülümsedi ve kahvesinden bir yudum aldı. "Anlıyorum." diye mırıldandı. "Bizi bu noktaya getiren neydi biliyor musunuz? İkimiz de birbirimizin aynısıyız. Aynı kutuplar birbirini iter. Öyleymiş."

Dedi ondan hoşlanan çocuk...

"Bunu aşabilirdiniz." dedi Aynel başını Semih'in omzuna yaslayarak. "büyük bir problem gibi gözükmüyor. Yani sanırım. Bilmiyorum ya..." Aynel'in kararsızlığına gülmemek için yanağımın içini ısırdım. Yüz seksen derece dönmüştü.

"Söylemesi kolay tabii." dedi Özgür gülercesine bir ses çıkartıp elindeki kahve kupasını yaslandığı tezgahın üzerine bırakırken. "Şeyma kadar özgüvensiz bir kadın görmedim hayatım boyunca. Bu özgüvensizliği, çekingen tavırları iletişimimizi büyük ölçüde kötü etkiliyordu."

Derin bir nefes çektim içime ve bakışlarımı İlker'e çevirdim. Bana bakıyordu. Gülümsediğinde gülerek karşılık verdim. Bakışlarımı masanın üzerinde ritim tutan parmaklarıma indirdim. Aklım hâlâ Şeyma'daydı. Acaba ateşi düşmüş müydü? Kendini daha iyi hissediyor muydu? Gittiği için pişman mıydı? Bir anlık bir sinirle mi gitmişti? Yoksa bilmediğimiz bir şey mi yaşanmıştı? Her ne kadar da haber vermeden gitmiş olmasına kırılmış olsam da onun için endişeleniyordum.

Ben sessizce, habersizce terk edilmelere alışıktım, sorun değildi. Ancak Özgür için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Ne denli kırıldığını tahmin edebiliyordum. Tüm gece omzumda ağlamış, ağzından tek kelime bile çıkmamıştı. Şeyma'nın gidişine üzülmüştü elbette ama bu olay ona başka anıları anımsatmış gibiydi. Çünkü bana "O da gitti." demişti. Anladığım kadarıyla bu Özgür'ün ilk terk edilişi değildi.

Parmaklarımı masanın üzerinden çekip, ritim tutmayı kestim. İçim daralmıştı. Zaten tüm gece uyumamıştık, göz altı torbalarım Dürdane Teyze'nin göbeği gibi kat kat olmuştu. Sıkıntıyla ofladığımda abim bana kısa ama keskin bir bakış attı. Gergin olan ortamı daha da germemem için bir uyarıydı bu bakış.

Habersiz Şöhret (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt