Selamünaleyküm arkadaşlar :DYeni hikayem ile huzurlarınızdayız. Çok farklı bir kurgu olacak, kendimi bu hikaye ile bulacağım buna inanıyorum :)
Bizi yalnız bırakmayın olur mu?
Başlama tarihinizi ve saatinizi buraya alalım...
KELEBEK SESLERİ
1. BÖLÜM: ÖLÜ RUHUM
Benim yüreğimdeki ipek heves rengini yitirmişti...
Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengârenk çiçekli umutlar yetiştirir.
Gülfem'in umutlarının rengini soldurmuşlardı... Rüzgârgülünün rüzgâra karşı olan inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına ve mecburiyetten yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere, darbelerini bedeninde saklayıp dimdik yürüyordu taşlı yollarda. Kâh düşüyor, kâh koşuyor, bazen de geri geri yürüyordu. Bir şekilde ilerliyordu taşlı topraklı yollarda.
Kolunu kanadını kırmışlar, onu yersiz yurtsuz bırakmışlardı. Geçmişine baktığında kursağı; yarım kalmış heveslerine toplu mezar olmuştu. Elindeki, avucundaki hayallerini kurutmuşlardı.
Kendi tercihi olmayan bu hayatı yaşamasına vesile olan adamaydı kini. Damarlarında kanını taşıdığı adamdan nefret ediyor, yüzüne bakıp bir defa olsun tükürmek için her gün Allah'a dua ediyordu. Biliyordu ki Rabb'im bir gün onları karşı karşıya getirecek ve Gülfem'in hesap sormasına izin verecekti.
Gözlerine bakacaktı nefretle yedi kat yabancı gibi... Hiçbir bağlantıları olmadığını haykıracaktı suratına. Sen bizi ellerinle ölüme terk ettin diyecek ve tükürecekti. Her gece yatağında ağlarken tekrar ediyordu bunları kendine. Unutmamak için kazıyordu aklına.
Her sabah olduğu gibi ağrıyan kemiklerine ah ederek kalkmaya çalıştı yattığı beton zeminden. Gece acılarından dolayı çıkarmayı bile beceremediği geceliğine baktı tiksinerek. Kolları yırtılmıştı neredeyse. Bir kaç düğmesi de kopmuştu üstelik.
Yataktan destek alarak doğrulduğunda belindeki kemiklerinden birkaç tanesi sanki yeniden yerine oturtulmuş gibi acıdı. Çığlık atmak istedi Gülfem. Avazı çıktığı kadar feryat etmek istedi ama yapabildiği sadece dudaklarını ısırmak oldu. Gözlerinden yaşlar süzülürken "Derman ver Allah'ım," duası süzüldü kalbinden. Rabb'inden başkası yardım edemezdi ona.
Gece yediği dayağı düşündüğünde, yaralı bedeni bir darbeyi daha kaldıramazdı. Bu defa kırılmanın eşiğine gelen kemikleri kırılır ve tamamen savunmasız olurdu. Bir nebze kendini toparlayabildiğinde gözleri yatakta uzanan adama takıldı. Dün gece avaz avaz bağıran, onu bu odaya kadar yerde sürükleyip öldürmeye teşebbüs eden o değil gibi huzurlu bir halde uyuyordu. Gözleri bazen kararıyordu Gülfem'in ve onu öldürmek için can atarken buluyordu kendisini. Zor değildi bu adamın nefesini kesmesi. Gece uyurken ya da eve sarhoş geldiğinde boğazını kesmesi birkaç saniyesini alırdı ama yapamıyordu. Ciğeri beş para etmez bir adam için hayatını yakmak istemiyordu, belki de sabrının sonuna gelmediği için katlanıyordu. An gelecek Gülfem hiçbir şey düşünmeden bir gün Rüstem'in katili olarak geçecekti manşetlere. Eğer bu suçu işlerse kafasını dik tutacak, gülerek poz verecekti gazetecilere.
Yine de bu adam için senelerce hapislerde çürümek kanına dokunuyordu. Er ya da geç kendi gibi ayyaş birinin silahından çıkan kurşunla, ya da cebinde taşıdığı bıçağın kurbanı olup, oluk oluk kanı karışacaktı toprağa. Hissediyordu bunu genç kadın. Daha fazla aynı havayı solumak istemedi. Yüzüne baktığı her an midesi bulanıyordu artık.
YOU ARE READING
AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)
General Fiction[AHÛZAR SERİSİ -1- KELEBEK SESLERİ] Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengarenk çiçekli umutlar yetiştirir... Rüzgârgülünün inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere yürüyor...