KS - 30. Bölüm: KELEBEKLERİN SONU

19.4K 1.2K 139
                                    

Final bölümü ile karşınızdayız :")
Finale özel bu satıra bol bol kalp bırakın :')

Oy vermeyi unutmayın lütfen 🌟

Son kez Gülfem ve Cihangir için;
Keyifli okumalar...

30. BÖLÜM: KELEBEKLERİN SONU

"Sen benim için dilini bilmediğim bir milletin o eşsiz ezgisi gibiydin Cihangir. Büyülü, eşsiz, ulaşılmaz. Herkesin söyleyebildiği, her yerde duyulabilen ama yazıldığı gün kadar eşsiz olamayan o ezgi...

Cihangir Dervişoğlu bu hayatta ne istediyse er ya da geç sahip olmuştu. Hiçbir zaman da isteklerinin olmayacağından korkmamıştı. Onu bu hayatta ölümüne korkutan iki gerçek vardı.

İlki oğluna kavuşamamak, onun ellerinden kayıp gitmesini izlemek, ikincisi ise Gülfem'in o güzel yüreğinde bir yere sahip olamamak...

Korktuğu başına uğramadığı için memnundu. Kalbi ağzında attığı çok olmuştu ama nihayetinde karısı ve evladı kollarının arasındaydı. Evlendikleri günden bu zamana kadar bir defa olsun pişman olmamıştı. Elbette aralarında ufak tefek tartışmalar oluyordu ama bunlar her ilişkinin tuzu biberiydi sonuçta. Biz kavga etmiyoruz, biz problem yaşamıyoruz diyen yalan söylüyordu.

Biri konuşurken diğeri susuyor, iki tarafta olgunlukla alttan almayı başarıyordu. Evliliklerinin üzerinden yedi ay geçmişti. Dolu dolu yaşadıkları bu yedi ay da birbirlerine dair türlü huylarını keşfetmiş, bilmedikleri diyarlara yol almışlardı. Şimdi ise Cihangir erkenden uyanmış, yanında uyuyan karısını merakla, sevgiyle izliyordu. Şu geçen yedi ay boyunca defalarca bu eylemi gerçekleştirmişti genç adam. Bazen erken uyanıyor, bazen geç uyuyor ama karısının o masum, sevilesi yüzünü er ya da geç izliyordu. Oğlu ise gün geçtikçe daha da büyümüştü. Artık kendini ifade ederken daha aktif ve anlaşılırdı. Düşünceleri farklı farklı konulara giderken göğsünde hareketlenen kadın ile gözlerini kapattı. İnce parmakları kıpır kıpır hareketlenirken nefes alış verişlerini dizginlemeye çalıştı. Bir süre karısının kendisine gelmesini bekledi.

"Cihangir," dedi uyku mahmuru haliyle.

"Cihangir'in canı," dememek için zor durdu Cihangir. Adı dudaklarından her döküldüğünde ruhu şaha kalkıyor, gerçekliğine inanmak istemiyordu. İnce parmaklar sakallarının üzerinde gezinirken derin bir nefes çekti ciğerlerine.

"Uyanık olduğunu biliyorum," derken yanaklarını çekmeye başlamıştı. Cihangir oyununa devam ederken dudaklarından memnuniyet dolu birkaç mırıltı kaçırdı.

"Oyun mu istiyorsun?" dudakları adamın çenesinde geziniyordu. Ardı ardına birkaç öpücük bırakıp gözlerini yüzünde gezdirirken, Cihangir ağır ağır açtı göz kapaklarını.

"Yeni uyanmış birine benzemiyorsun," derken burnunu adamın boynuna gömmüş, mırıl mırıl konuşuyordu. Cihangir evlendikten sonra fark etmişti bu özelliğini. Gülfem genellikle ona sokulup uyumayı, burnunu kendi boyun girintisine yaslayıp beklemeyi, vakit geçirmeyi seviyordu.

Gülfem, Cihangir için henüz tamamı keşfedilmemiş kent gibiydi. Yavaş yavaş keşfediyordu sokaklarını, caddelerini, mevsimlerini. Bu durum onu korkutmuyor, aksine meraklandırıyor, heveslendiriyordu. Saçlarına tek tek öpücük bırakırken dudakları alnına ve oradan da gözlerine geçti.

"Çok olmadı," dedi yanında hareketlenen kadına bakarken. Gülfem ise kolunun üzerine ağırlık vererek ona bakıyordu.

"Hep böyle yapıyorsun."

AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now